Kültür SanatBir tuhaf kardeşlik hikâyesi

Bir tuhaf kardeşlik hikâyesi

23.02.2025 - 02:02 | Son Güncellenme:

“Salıncak”ta omuz omuza vermiş, yaşamı sırtlayan, ‘karındaşlık’larını dünden bugüne taşıyan birbirine düşkün iki kardeş görüyoruz. İçimizi ısıtan bu birbirine düşkünlük, kısa süre sonra tekinsiz bir hâl alıyor. Anlıyoruz ki ortada bir gariplik var.

Bir tuhaf kardeşlik hikâyesi

EFNAN ATMACA- Sahnede iki kardeş var: Kerem ile Bahar. Kerem ağabey olmasına rağmen Bahar bir kız kardeşten öte tıpkı anne gibi onu çekip çeviriyor. Öğreniyoruz ki Kerem’in geçmişinden gelen bir travması var. Bu travma onun gündelik hayata karışmasına engel oluyor. Dışarıyla tek bağlantısı kız kardeşi Bahar. Bahar da vefalı bir kardeş gibi ağabeyinin tüm ihtiyaçlarını karşılıyor, onu kolluyor, yaşayacağı sorunları bile ilk önce o göğsünde yumuşatıyor. İkisinin bir rutini var. İlk bakışta omuz omuza vermiş, yaşamı sırtlayan, ‘karındaşlık’larını dünden bugüne taşıyan birbirine düşkün iki kardeş görüyoruz. İçimizi ısıtan bu birbirine düşkünlük, kısa süre sonra tekinsiz bir hâl alıyor. Anlıyoruz ki ortada bir gariplik, dahası psikolojik bazı sorunlar var.

Haberin Devamı

Dingin oyunculuk

Gülhan Kadim’in yazıp yönettiği, Hazal Türesan ile Yiğit Sertdemir’in rol aldıkları Kumbaracı50 Vigor Sanat yapımı “Salıncak” kendilerine dış dünyadan uzakta, sadece ikisinin oldukları bir dünya kurmuş iki kardeşin hikâyesini konu alıyor. Kadim’in metni yavaş yavaş açılıyor. Seyirciyi hep tetikte tutar bir anlatım var sahnede. Bir önceki sahnede gerçek olarak algıladığımız ikinci sahnede çürütülüyor. Normal diye kabul ettiğimiz davranış kısa süre sonra ‘hastalıklı’ bir hâlin göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Kadim, sürprizi hiç kaçırmadan adım adım seyirciyi görülen ve görülmeyen gerçeklerle buluşturuyor.

Bir tuhaf kardeşlik hikâyesi

“Salıncak” bir yükselip bir alçalan, bir Bahar’ın bir Kerem’in hikâyesinin öne çıktığı bir metin. Bir anlamda bu iki kardeş birbirlerini sallarken hızlarını da kendileri ayarlıyorlar. Türesan ve Sertdemir büyük ustalıkla heyecanı koruyup dingin oyunculuklarıyla seyircinin dikkatini hep diri tutuyorlar. Oyun içinde salıncaktan inip tahterevalliye binip birbirlerine sahne vermeyi ihmal etmiyorlar. Sırayla ikisinin ruh hâllerine şahit oluyoruz. Biri öne çıkarken diğeri çekimser kalıyor. Sonra diğerine sıra geliyor. Öylesine abartısız ve sakin oynuyorlar ki iki kardeşin tüm hikâyesine seyirciyi inandırıyorlar.

Haberin Devamı

Bir tuhaf kardeşlik hikâyesi

Gülhan Kadim: “İçinden çıkılamayan bir döngüyü vurgulamak istedim”

Sizi “Salıncak” gibi insan psikolojinin derinlerini sorgulayan bir oyunu yazmaya yönelten neydi?

10 sene evvel bir arkadaşım, bir akrabası ve sevgilisinin hastalığından bahsetmişti. Bir çeşit psikotik bozukluk diyelim, tam ismini vermeyeyim oyunu henüz izlememiş olanlar için. Akrabası ve sevgilisinin sahip olduğu bu hastalığı ilk kez ondan duyduğumda çok etkilenmiştim. O zamanlar bununla ilgili bir oyun yazılabileceğini düşünmüştüm. Kafamda ara ara dönüp duruyordu. Kardeş ve aile hikâyesi üzerine gitmek istedim, biraz araştırma yaptım. Çok ilginç vaka örnekleri okudum ve sonra yazmaya başladım.

Oyunu yazarken ve yönetirken en çok nerede zorlandınız?

En zorlandığım yer finaldi. Oyunun nasıl bir duyguyla bitmesini istediğimle ilgili uğraştım aslında. İçinden çıkılamayan bir döngüyü vurgulamak istedim. Oyunun yükselerek kreşendo yapan bir finalle bitmesini istemedim. Final öncesinde dağılmaların, krizlerin yaşanmasına ve finalde iki kardeşin çıkış yolunu sakince yeni bir hezeyanda bulmalarıyla bitmesine karar verdim. Bir de bir anda ters köşe yaparak işte bu oyunun sürprizi bu demek istemedim. Onun için de seyircinin karakterlerle birlikte sallandığı bir metin yapısı kurarak, yavaş yavaş taşları döşemesini istedim. Bu yapının matematiğini de incelikle kurmak için çabaladım.