08.09.2008 - 22:35 | Son Güncellenme:
İDİL TÜRKMENOĞLU
Nerhan Hepşen, bilgi teknolojileri, bankacılık ve danışmanlık sektörlerinde 17 yıllık deneyime sahip bir İK yöneticisi. İstanbul Üniversitesi’nde matematik okuduktan sonra lisansüstünü aynı üniversitenin işletme fakültesinde, İK alanında yapmış. 2001 yılında verdiği ‘yaşam molası (sabbatical)’ sırasında Londra’daki Regent’s College’da ‘Turizm’de İK’ sertifika programını tamamlamış.
Nerhan’la iş yaşamlarımızın büyük bir bölümünü kaplayan Doğuş Grubu’nda tanışmıştık. Bank Expres’in, ardından Körfezbank’ın ve Osmanlı Bankası’nın İK ve eğitim müdürlüğünü yaptı. Çok büyük iki birleşme sürecinin İK tarafını yönetti. Son beş senedir çalıştığı Marsh Risk Yönetimi ve Sigorta Brokerliği’nde İK ve iletişim direktörü olarak görevini başarıyla sürdürüyor. Ücret, kariyer yönetimi, liderlik projeleri, işe alımlar, eğitimler... Bazı şirketlerde kalite sistem uygulamaları, bazılarında koçluk... Nerhan’ı diğer İK yöneticilerinden farklı kılan ise hayatını müzik ve şiir tutkusuyla sarıp sarmalaması...
Çarşamba geceleri PalFM 99.2’de, Nerhan’ın deyişiyle ‘birçok şarkının hangi duygularla yoğrulduğuna, bunları hisseden insanların o şarkıları yazarken neler yaşadıklarına küçük bir pencere açan’ programı ‘Kenarda Köşede’yi hazırlayıp sunuyor. Türk popunun yorumcu ünlülerini olduğu kadar, müzik piyasasında geride kalan ‘operasyon’ ekibini de konuk ediyor. “Belki de bir İK’cının mesleki deformasyonu olan ‘hak koruyucu-egaliter’ bakış açısıyla” diyorum; gülüyor. Yüz elliden fazla şiirden oluşan ilk kitabı ‘Üç Vakit Ayna’, Gazeteci ve Yazar Mine Kırıkkanat’ın önsözüyle basım aşamasında; bu yılın sonuna doğru çıkması planlanıyor: “Neden mi üç vakit? Kitap üç bölümden oluşuyor: Yaşamımda terk ettiklerimi ‘bıraktıklarım’; vazgeçemeyeceklerimi ‘hep varsın’; gülümseten, içimi açan her anı da ‘bahar bahar’ bölümlerinde topladım.”
Yazma isteği, müzik sevgisi yeteneğiyle birleşince ortaya şarkı sözleri de çıkmış. Bazılarını kendi bestelemiş. Ama iş ciddileşiyor, profesyonellerle stüdyoya girmek üzere.
İnsanı, müziği ve şiiri sevdiğini; bunların ortak özelliğinin, eğitimini aldığı matematik olduğunu söylüyor: “Şanslıyım ki akademik geçmişim doğrudan hem iş hem de özel hayatımı destekliyor. Problemleri, şifreleri çözmeyi seviyorum. İş yaşamında ortaya çıkan sorunları açıkça görüp büyütmeden üzerine gidebiliyorum.”
Bir tepe yöneticinin, özellikle de İK yöneticisinin ne kadar yoğun ve baskı altında olduğu sır değil. Ben de en beklenen soruyu, nasıl zaman bulduğunu soruyorum. “Başka türlü yaşamayı düşünemem zaten” diyor: “Az uyuyorum, işten kalan vaktimi de dolu dolu geçiriyorum. Evet yoğunum, ama yoğunluk hayata küsmeme, kendimi köreltmeme neden olmamalı”. Can Dündar da muhteşem bir yazısında “Hayatı boş vermek istedikten sonra ‘yoğun’ olmaktan kolay mazeret yok ki” demişti, değil mi? Nerhan, evli ya da çocuklu olanların zaman sıkıntısı yaşamasını anlayabileceğini ekliyor. Ancak yine de her profesyonelin odaklanacak başka alanlar bulmasını ısrarla tavsiye ediyor. Yaşamını zenginleştirmeyen çalışanların, özellikle de 35-40 yaşlar civarında kendilerini başka arayışlara soktuklarını gözlemlemiş. Kariyerlerinin başından itibaren minik minik artan dozlarla başka ilgiler de geliştirenlerin daha sağlam bastıklarını düşünüyor.
‘BAŞKA TÜRLÜ BİRİ OLAMAM’
Çok yönlülüğün başka yararları yok mu? “Olmaz mı? Bakış açısını müthiş geliştiriyor. Eğitimlerle vermeye çalıştığımız kişisel farkındalığı artırıyor. Stresle daha kolay mücadele edebiliyorsunuz. Tüm alanlar birbirlerini inanılmaz noktalarda destekliyor” diyor.
Bundan sonra ne yapmak istediğini soruyorum, şöyle yanıtlıyor: “Başka türlü biri olamam. Aynen devam edeceğim. Kariyerim çok önemli. Çok daha başarılı işlerde imzam olsun istiyorum. Ama hayatın dengesini oturtmak da çok önemli. İnsan-yazım-müzik üzerine yavaş yavaş başlattığım başka projelerim var. Çocukluğumu yazdığım ‘Hürriyet Okulu’ adlı kitap örneğin. Bir de işyerlerinde mış gibi yaşayıp kaosa sebep olan insanları anlattığım ‘mış gibi’yi bitireceğim. Fırsat yakalasam da soundtrack çalışmasında bulunsam. Müzik ve hikâye nasıl bir puzzle gibi yerleşiyor. Çok isterdim...”
sen koy kuralları
sen koy kuralları
ben uyarım
ne zaman müsaitsen gel
zili çal
duyarım
bugün olmaz
yarın iş, ertesi beş fark etmez
genişledi gönlüm
sen sev, sevil
ben umarım!
sana kısmet, bana kıymet biçecekler
bana sabret, sana hayret diyecekler
yolunu yordamını bilemedim bu işin
seni yolcu, beni hancı bilecekler
sen koy kuralları, ben uyarım
olura uyamazsam
uymuş gibi yaparım
söz-müzik: nerhan