23.11.2024 - 06:21 | Son Güncellenme:
Yenidoğan Çetesi davasında 47 sanığın yargılanmasına dün beşinci gününde devam edildi. Duruşmanın sabahki bölümünde organize suç örgütünün elebaşlarından, 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü tutuklu sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in savunması alındı. Suçlamaları reddeden Özdemir, hasta yönlendirmesinden dolayı maddi kazancı olduğunu kabul etti.
İstanbul’da kuvözlü dört ambulans olduğunu söyleyen Özdemir, “Bu ekibin hastaneye gelmeleri 2-3 saat sürmektedir. Bu tıp merkezlerindeki sevk süreci burada bitmez. Ekipler direkt yenidoğana götüremezler, 112 bir kamu hastanesine götürür. Yeniden sevk işlemi başlatılır. Hasta için tekrar kamu taraması yapılır, ondan sonra tekrar sevki sağlanır. Hastanın yoğun bakımı olan bir servise gitmesi 5-6 saat sürmektedir” dedi. Hastanın bir an önce yoğun bakıma ulaşması için bu prosedürlerin uygulanmaması gerektiğini savunan Özdemir, “Bu yüzden benim gibi aracılık yapan insanlarla iletişime geçilmektedir. Bu şekilde sevk süresi 5-6 saat süreceğine 30-45 dakikada gerçekleştirilebilmektedir” ifadelerini kullandı.
Özdemir, hasta için kendisine danışıldığında zaten tüm kamu kurumlarıyla ilgili tarama yapıldığını ve yer bulunamadığında sevk işleminin gerçekleştirildiğini anlattı. Özdemir, “112 ambulans şoförü ve örgüt yöneticisi olarak buradayım ama sadece Fırat Sarı’nın danışmanlık yaptığı hastanelere hasta yönlendirmiyordum. Ben, sağlık çevrem olduğundan dolayı hasta yönlendirmesi yaptığımı kabul ediyorum” diye konuştu.
HASTANELERLE ANLAŞMIŞ
Hasta nakillerinden maddi kazanç elde ettiğini ifade eden Özdemir, “Hasta yönlendirmesi yaptığım için Medicence şirketinden, Fırat Sarı’dan, Birinci Hastanesi ve Bağcılar Şafak Hastanesi’nden ödeme aldım. Birinci Hastanesi’nde muhasebeyle muhatap oluyordum. Hastane yönetiminden Ali Aksu’yla anlaştım. Medicence’de Doktor Fırat Sarı’yla anlaştım. Net bir tutar, hasta başına şunu alıyorum gibi bir şey yok. Hastaneler kendi nezdinde değerlendirdiği tutarı ödüyor” şeklinde konuştu.
Çapraz sorgusunda, çevresi geniş olduğu için hastaları kolay bulduğunu anlatan Özdemir, “Hasta başına 10 bin lira aldığım doğru değildir. Hastaları sevk ettikten sonra hastaneler bana para gönderiyordu. Neye göre belirlediklerini bilmiyorum” dedi.
Bir telefon konuşmasında “Fırat Sarı’ya ‘Taburcuları durdurmamız lazım’ diyorsun, neden durduruyorsun? Taburcular senin yetkinde mi?” sorusuna Özdemir, “Bu konuşmaların işgüzarca olduğunu kabul ettim zaten” yanıtını verdi. Şafak Hastanesi’nden ödeme aldığını kabul eden sanık, “Bir kere 67 bin 500 lira aldım. Bu zaten tapelerde var. Tapelerde olmayan 45-50 bin kadar da ikinci kez almıştım” ifadelerini kullandı.
‘YASAL BİR İŞ’
Sevklerden aldığı paralarla ilgili kendi dışında kimsenin menfaatinin bulunmadığını savunan sanık, “Fırat Sarı senden çekinir miydi?” sorusunu ise, “Birbirimizden korkacak ya da çekinecek bir durumumuz yok” diye cevapladı. Sevkini yaptığı hastalarla ilgili sayı söyleyemeyeceğini belirten Özdemir, savunmasında, “Çok fazla hasta yönlendirmesi yapmışımdır. Evet yönlendirme yaptığımı söylüyorum. Sadece yenidoğanda değil, diğer branşlarla da yaptığımı söylüyorum. Zaten yaptığım iş normalde yasal ve resmi olan bir iş. Sadece 112’de ambulans şoförü olduğum için resmileştiremedim. Normalde özel hastanelerde olan bir iş” ifadelerine yer verdi.
‘HEPİMİZ AÇISINDAN CAN YAKICI’
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeleri, salona girmeden önce adliye önünde açıklama yaptı. Heyet adına konuşan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Osmaniye Milletvekili Derya Yanık, davadaki iddialar nedeniyle son derece üzgün olduklarını belirterek, şöyle devam etti: “İddianameye baktım. Müşteki beş isim var, beş baba var. Her birisi otuzlu yaşlarda. Bu da bize belki ilk çocukları, belki ikinci çocukları olduğunu gösteriyor. İnsanların heyecanla hasretle bekledikleri, kucaklarına almak için içleri titreyerek bekledikleri bir süreçte öyle bir sonla karşılaşmaları kuşkusuz çok can yakıcı. Hepimiz açısından çok can yakıcı.”
ÖLEN BEBEĞİ HATIRLAMADI
Bağcılar Medilife Hastanesi’nde yenidoğan yoğun bakım sorumlu doktoru olarak çalışan ve dört bebeğin ölümünde sorumluluğu olduğu iddianamede belirtilen Dursun Eryılmaz, bir bebeğin ölümü ile ilgili basın tarafından linç edildiğini söylerken, ölümünden sorumlu tutulduğu bir başka bebeği ise hatırlamadı. Eryılmaz “Benim maaşım şirketten yatıyordu. Şirketin kimin olduğunu bilmiyordum. Tutuklanmadan birkaç ay önce Fırat Sarı’yı gördüm. ‘Ben buranın işletmesini devraldım’ dedi. Ben o şekilde Fırat Sarı’dan maaş aldığımı anladım” ifadelerini kullandı.
‘SUÇUM OLABİLİR, KATİL DEĞİLİM’
Duruşmada örgüt yöneticisi ve Medisense şirketinde doktor olarak görev yapan İlker Gönen’nin de savunması alındı. Gönen, “Kimse annesinden çıktığı gibi toprağa girmez’ diye bir cümlem var. Suçum olabilir ama bebek katili değilim. İleri düzey ultrason istiyor doktor, aile kabul etmiyor. 45 dakika müdahale ediyor Kadan bebeğe, Cansu’ya ‘film çok kötü bir şey anlaşılmıyor’ diyorum sonra bebek vefat ediyor. Uzman görüşünü yapanı tanımam ben niye böyle suçlanıyorum. Evrakta sahtecilikte hiç evrak imzalamadım. Ne örgüt yöneticisiyim ne örgüt içinde bulundum” dedi. Duruşmaya bugün devam edilecek.
‘13 PROFESÖR RAPOR HAZIRLAYACAK’
Yenidoğan Çetesi soruşturmasına ilişkin bir TV kanalında konuşan Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, “Adli soruşturmayı biz başlattık. Bu çeteye ‘yenidoğan çetesi’ demiyoruz, ‘insanlıktan nasibi alamamışlar’ diyoruz. Bunun peşine düşmesek, bu süreçleri konuşmuyorduk. Türkiye tarihinde hiçbir zaman bir andan 10 hastane kapatılmadı. 13 profesör taramalar sonucu rapor hazırlayacak. Bu çeteyi yakalattığım için ortaya çıkardığım için istifamı istiyorlar herhalde” dedi.