22.05.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
TÜRKER KARAPINAR / Ankara
İçişleri Bakanlığı’nın, Hopa’da 31 Mayıs 2011’de meydana gelen olayların ardından hayatını kaybeden emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun ailesi tarafından açılan davaya karşı cevap dilekçesinde, “Hem devletin kamu düzenini bozmak için eylemde bulunulup hem de yaralanınca ya da vefat edince devletten tazminat talebinde bulunulması hukuk sisteminin koruduğu bir hak olmamalıdır. Hiç kimse kendi hukuka aykırı eylemine veya tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği gibi onun yakınlarının da bundan faydalanması kabul edilemez” dediği ortaya çıktı. Bakanlık, “Zararlı olayın meydana gelmesinde zarar görenin de mütefarik (birlikte kusur) kusuru bulunmaktadır” diyerek, davanın reddedilmesini istedi.
Lokumcu’nun ailesinin, İçişleri Bakanlığı aleyhine 115 bin lira maddi, 300 bin lira manevi tazminat talebiyle açtığı davanın ilk duruşması Ankara 4. İdare Mahkemesi’nde dün yapıldı. Duruşmaya, İçişleri Bakanlığı tarafından 15 Ocak 2013’te davaya karşı verilen 12 sayfalık cevap dilekçesi damgasını vurdu. Dilekçede, davanın, hukuki dayanaktan yoksun ve haksız olarak açıldığı gerekçesiyle reddi talep edildi.
Lokumcu suçlandı
Dilekçede, Hopa olayları sırasında Lokumcu’nun, polise doğru bağırarak el ve kol hareketleri yaptığı, “Hopa’da ekmek yiyen emniyetçilere sesleniyorum. Bundan sonra Hopa’da çocuklarınızı okutmayacağız. Eşlerinize saygı göstermeyeceğiz. Esnaf olarak size saygı göstermeyeceğiz” dediği iddia edildi. Lokumcu’nun yanına gelen polislere, “Yeter be yeter artık” diye bağırdığı öne sürülen dilekçede, kendisini görüntüleyen emniyet kamera görevlisini işaret parmağıyla ve sözleriyle tehdit ettiği, belediye otoparkında toplanan grubun önüne geçerek, el hareketleri ve sözle hareketlerle grubu yönlendirmeye çalıştığı, “Susma sustukça sıra sana gelecek” diye bağırdığı iddia edildi.
Yasanın verdiği yetki
Hopa olaylarında idarenin hizmet kusuru bulunmadığı savunulan dilekçede, şu ifadelere yer verildi: “Kusur sorumluluğu, idarenin ağır hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olmasına bağlıdır. Oysa ki dava konusu olayda idarenin hizmet kusuru, hele ki ağır hizmet kusuru söz konusu değildir. Güvenlik güçleri kamu düzenini sağlamak ve daha büyük hadiselerin oluşumuna engel olmak için yasaların kendilerine vermiş olduğu her türlü yetkiyi kullanarak gerekli her türlü tedbirleri almışlardır.
Hizmet kusuru yok
İdaremizin hizmet kusuru yoktur. Hopa olaylarında idare, yürütmekle yükümlü olduğu hizmete elverişli ve yasal olan her türlü araç ve gereci personeline tahsis etmiş ve gereken her türlü tedbiri almış olduğundan, idareye atfı kabil bir kusurdan bahsedilmesi de mümkün değildir.
‘Bir hak olmamalı’
Burada asıl tartışılması gereken konu; güvenlik güçleri kamu düzenini sağlarken, yasa dışı bir eylemi yatıştırırken oluşacak zararın, zarara uğrayanın kusurunun bulunması halinde idarenin tazmin sorumluluğunun ortadan kalkacağı ya da kusur ölçüsünde azalacağı hususudur. Unutulmaması gerekir ki; hukuka aykırı davranmanın mazereti olamaz. Hem devletin kamu düzenini bozmak için eylemde bulunulup hem de yaralanınca ya da vefat edince devletten tazminat talebinde bulunulması hukuk sisteminin koruduğu bir hak olmamalıdır.
Hiç kimse kendi hukuka aykırı eylemine veya tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği gibi onun yakınlarının da bundan faydalanması kabul edilemez.”
Ankara 4. İdare Mahkemesi, Lokumcu’nun ölümünde İçişleri Bakanlığı’nın ağır hizmet kusuru bulunduğu iddiasını kabul ederse tazminata hükmedebilecek, davayı reddederse dosya Danıştay’a gidecek.
‘GÖZYAŞARTICI YASAK DEĞİL'
Bakanlığın dilekçesinde “Güvenlik güçlerince kullanılan göz yaşartıcı gazlar (OC ve CS), kanun uyarınca toplumsal olayların denetim altında tutulması ve iç karışıklıkların bastırılması da dahil olmak üzere asayişin sağlanması ile ilgili yasaklanmamış amaçlar arasında yer almaktadır. Bu kapsamda geçici etki meydana getiren göz yaşartıcı mühimmatların toplumsal olayları denetim altına alınmak amacıyla kullanılmasında herhangi bir sakınca ve hukuki engel bulunmamaktadır” denildi.