05.12.2019 - 08:09 | Son Güncellenme:
Hürriyet gazetesinden Ömer Erbil'in haberine göre, her yıl törenlerle kutladığımız 1071 Malazgirt Savaşı’nın yapıldığı yeri hâlâ net olarak bilmiyoruz. Milli park olarak kutlamaların yapıldığı mevcut alanın da doğruluğu yıllardır tartışma konusu. Çünkü Malazgirt’te savaş alanı arkeolojisi (battlefield archeology) henüz yapılmadı. Mimari Restorasyon Kültür Varlıklarını Koruma Derneği’nin organizasyonunda ondan fazla bilim insanı Malazgirt savaş alanının tespiti için bir araya geldi. Savaş alanı olarak ilan edilen bölgede arkeolojik çalışmalara başlanılacak.
Bizans İmparatoru Romanos Diogenes ile Sultan Alp Arslan komutasındaki Selçuklu ordusu arasında 26 Ağustos 1071’de başlayan ve Selçukluların zaferiyle sonuçlanan Malazgirt Meydan Muharebesi’nin yapıldığı alan, 17 Mart 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla 43’üncü Milli Park olarak ilan edilmişti. Avrupa’da tüm meydan muharebeleri alanlarında arkeolojik araştırmalar yapılmasına karşılık Malazgirt Savaşı ile ilgili bugüne kadar arkeolojik bir araştırma yapılmadı.
Ülkemizin ilk savaş alanı arkeolojisi için 10’dan fazla alanında uzman bilim insanı bir araya geldi. Mimari Restorasyon Kültür Varlıklarını Koruma Derneği’nin organizasyonunda 4 yıldır süren çalışmalar sonucunda oluşturulan proje, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da desteğiyle hayata geçiriliyor. Savaşın yaşandığı alanın bugün halihazırda gösterilen yerin daha güneyinde olduğu, antik kaynaklar, uzmanların yerinde incelemeleri, GPS ve uydu görüntülerinden faydalanılarak belirlendi. Proje başladığında yüzey araştırması, topografik, tarihsel, arkeolojik ve etnografik bulgular derlenerek savaşın geçtiği alan bilimsel olarak netlik kazanacak. Gömülen askerlerin kemikleri arkeo-antrepologlar, savaşta ölen atların iskeletleri de osteoarkeologlar tarafından incelenecek. Jeoradar ve jeofizik yöntemleriyle arazi taranacak. Askerlerin DNA’larıyla ilgili Hacettepe Üniversitesi bilimsel çalışmaları yürütecek.
İHTİMALLER FARKLI ALANI GÖSTERİYOR
Prof. Dr. Cihan Piyadeoğlu (İstanbul Medeniyet Üniversitesi): “İslam ve Bizans kaynaklarındaki bilgiler ışığında iki ihtimalden söz edilebilir. Romanos Diogenes’in, Yaramış - Gülkoru hattının güneyine ilerleme ihtimali düşünülürse, Alp Arslan’ın kurduğu pusunun bir ayağı Gülkoru’nun 2.5 km güneydoğusunda yer alan tepeler olması ihtimal dahilindedir. Savaş, Kurtulmuşoğlu ve çevresinde gerçekleşmiş olabilir. İkinci ihtimal imparatorun Yaramış - Özdemir hattının güneyine ilerlemiş olduğu sonucuna da varmak mümkündür. Bahsedilen iki beldenin hemen güneyinden başlayan tepelerde pusuda bekleyen Selçuklu askerlerinin Bizans askerlerini arkadan sarmış olduğu düşünülebilir. Bu durumda Yaramış-Kurtulmuşoğlu-Özdemir- Çatmaoluk-Onbaşılar-Karahasan’ı içine alan bir alanda gerçekleşmiş olma ihtimali daha yüksek görünmektedir.”
SAVAŞ ALANI ARKEOLOJİSİ
Nezih Başgelen (UNESCO Türkiye Milli Komitesi üyesi): “Dünyada özellikle Avrupa ve ABD’de önemli tarihi savaşlara sahne olmuş alanlara yönelik arkeolojik araştırma ve kazılar gitgide önem kazanmış ve bu konuda önde gelen üniversitelerde ‘şavaş alanları arkeolojisi’ bölümleri açılmıştır. Arkeolojinin bu kolu, tarihi kaynaklardan bildiğimiz eski-yeni savaşların gerçekleştiği alanlarda kalabilmiş maddi kalıntıları, jeofizik verilerin ışığında arkeoloji biliminin çalışma yöntemleri ve modern laboratuvar tekniklerinin yardımıyla araştırmaktadır. Ülkemiz coğrafyasındaki bilinen en eski savaşlardan Kurtuluş Savaşı’na değin tüm tarihi savaş alanlarının bu çerçevede ele alınmasının zamanı gelmiştir.
ARKEOPARK YAPILACAK
Serhat Şahin (Mimari Restorasyon Kültür Varlıklarını Koruma Derneği Başkanı): “Malazgirt Savaşı’nın şanlı şehitlerimizin kutsal mirasına sahip çıkabilmek, şimdiye kadar yapılmamış bilimsel çalışmalara öncülük edebilmek adına 2016 yılında girişmiş olduğumuz bu projemizde amacımız; Kültür ve Turizm Bakanlığımız ve Türkiye’de konusunda uzman önemli hocalarımızdan oluşan bilim kurulumuz ile savaşın geçtiği yerin tespiti, elde edilecek bilimsel verilere göre alanın yapılacak çalışmalarla arkeopark haline getirilip vatandaşlarımızın ve gelecek kuşaklarımızın ziyaretlerine açılmasıdır.”