10.03.2025 - 14:40 | Son Güncellenme:
İSTANBUL (DHA)-
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, medya kuruluşlarının Genel Yayın Yönetmenleriyle iftar programında bir araya geldi. Terörsüz Türkiye hedefi ile ilgili konuşan Kurtulmuş “TBMM, Türkiye'nin bütün sorunlarının çözüm yeridir. Dolayısıyla mesele TBMM'deki siyasi partilerin ortak tavrıyla çözümlenecekti. Gerektiğinde gerektiği zaman biz de devreye girerek bu konuyla ilgili meselenin şeffaf, açık, samimi bir şekilde yürütülmesini sağlayacağız. Sonuçta Meclis de üzerine düşen sorunluluğu yerine getirecek" dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, medya kuruluşlarının Genel Yayın Yönetmenleriyle iftar yemeğinde bir araya geldi. İstanbul'da düzenlenen programa Demirören TV Grup Başkanı Murat Yancı, DHA Genel Müdürü Cemal Coşkun, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Özay Şendir, Posta Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Emre İskeçeli, Kanal D Haber Genel Yayın Yönetmeni Onur Tan ile çeşitli yayın kuruluşlarının üst düzey yöneticileri katıldı. Programda konuşan Kurtulmuş, medya kuruluşlarının temsilcilerinin gündeme dair sorularını da yanıtladı.
'DÜNYAMIZ ZOR VE KIRILGAN BİR DÖNEMDEN GEÇİYOR'
TBMM Başkanı Kurtulmuş, " Dünyamız zor ve kırılgan bir dönemden geçiyor. Tabi biz de Türkiye olarak, dünyanın en problemli coğrafyasında yaşıyoruz. Ama çok şükür bu önemli geçiş döneminde, eski dönemlerle kıyaslanmayacak kadar hazırlıklıyız ve Türkiye daha donanımlı bir şekilde bu sürece dahil olmuştur. Ümit ederim ki, yeni dönemin ortaya çıkardığı bu gelişmeler, bizlere Türkiye için önemli fırsatları getirsin ve bunlardan yararlanabilmek mümkün olsun. Dünyanın yeni bir düzene doğru evrilmekte olduğu çok açıktır. Sadece son gelişmelerle birlikte değil, uzunca bir süredir artık tek kutuplu dünya sisteminin cari olmayacağı, dünyada yeni birtakım güç merkezlerinin, yeni birtakım güç denklemlerinin ortaya çıkacağı aşikardı. Doğal olarak çok daha fazla gerilim, çok daha fazla çatışma, çok daha fazla problemin olduğu olaylarla karşılaşmamıza, dünyanın her bölgesinde hemen hemen büyük sorunların ortaya çıkmasına vesile oldu" dedi.
'TÜRKİYE BU MERKEZLERDEN BİRİ OLACAKTIR'
Kurtulmuş, "Bundan sonraki dönem, Amerika'nın hızla Afganistan'dan çekildiği tarihi dikkate almanın doğru olduğu kanaatindeyim, tek kutuplu bir dünya olmayacak, çok kutuplu bir dünyaya doğru evriliyoruz. Çok kutupluluk aslında kutuplaşma, polarizasyon, ayrışma anlamında değil, yeni birtakım merkezlerin, bölgelerin ortaya çıkması anlamındadır, çok kutupluluk dediğimiz şey aslında çok merkezliliktir. Öyle görünüyor ki Türkiye bu merkezlerden biri olacaktır. Bizim gibi 4-5 ülke daha önümüzdeki dönemin avantajlarından istifade edebilecek potansiyele sahip gibi duruyor. Bu süreç nasıl evrilecek, özellikle yeni Amerikan yönetimiyle birlikte dünyada nasıl bir küresel denge ortaya çıkacak, bazı öngörülerimiz var ama bugünden kesin yargılara varmak çok kolay değil" ifadeleri kullandı.
'SORUNLARIN KARŞILIKLI RIZAYLA ÇÖZÜLMESİNİ PRENSİP OLARAK KABUL EDİYORUZ'
Numan Kurtulmuş, "Türkiye olarak şimdiye kadar karşılaştığımız sorunların tamamında; başta Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail'in 1.5 yılı aşkın bir süredir Filistin'de sürdürdüğü soykırım olmak üzere bölgemizdeki ve dünyadaki sorunlara, en zor şartlarda dahi, diplomasi yoluyla, müzakere yoluyla çözüm üretmeye gayret ettik. Sorunların karşılıklı rızayla çözülmesini prensip olarak kabul ediyoruz ve hep böyle davrandık. Rusya-Ukrayna meselesindeki tavrımız da budur. Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü başından itibaren savunduk. Rusya-Ukrayna arasında kalıcı, adil, her iki tarafın da rıza göstereceği bir barışı savunduk. Aynı şekilde İsrail'in saldırganlığı karşısında hep uluslararası hukuka, uluslararası hukukun Filistin halkına vermiş olduğu haklara referans vererek, çözümün uluslararası hukuk çerçevesinde olması gerektiğini savunduk. Bu pozisyonumuz Türkiye'yi birçok konuda haklı noktaya getirmiştir. Bundan sonraki süreçte de bu tavrımızdan, yani ilkeli, müzakereye dayalı dış politika yaklaşımımızdan vazgeçmeden bölgesel ve küresel sorunların çözümüne katkı sunmaya inşallah gayret edeceğiz" dedi.
'TÜRKİYE BEDELİ ÖDENMİŞ ÇOK GÜÇLÜ, OLGUN BİR DEMOKRASİYE SAHİPTİR'
Kurtulmuş, "Çok önemli bir gelişme de Suriye'de gerçekleşen yeni durumdur, çatışmasızlık halidir. Suriye'de tavrımızı, ilkelerimizi ortaya koyduk. Suriye'nin toprak bütünlüğü, Suriye'de hiçbir terör örgütünün, silahlı örgütün kalmaması, bunların bir tek ulusal silahlı kuvvetler çatısı altında ortaya konulması ve herkesi kapsayan bir sistemin, yeni bir yönetimin kurulması. Bu temel taleplerimizdi, zaten Suriye'nin yeni yönetimine de sürekli bu tavsiyelerde bulunuyoruz, bu beklentilerimizi ortaya koyuyoruz. Bu süreçte Suriye politikasında devre dışı kaldığını hisseden bazı aktörler bazı provokasyonlara girişebilirler, bunlara karşı da dikkatli olmak mecburiyetindeyiz. Ümit ediyorum, Suriye söylediğimiz üç temel prensip çerçevesinde çok kısa süre içerisinde derlenip toparlanır ve yoluna devam eder. Avrupalı muhataplarımıza da bu süreç içerisinde hep şunu söylüyoruz. Suriye'nin kurumsal yapısının güçlendirilmesi, bu çerçevede devletin bütün kurumlarının yeniden gözden geçirilmesi ve özellikle ambargoların bir an evvel kaldırılarak Suriye'nin yeniden inşası en önemli önceliklerden birisidir. Artık ambargonun devam etmemesi gerekir. Yakılmış, yıkılmış şehirler var, altyapının yeniden oluşturulması var. Suriye'nin kurumsal yapısının güçlenmesi için katkıda bulunulması lazım. Suriyeli kardeşlerimize yapacağımız en büyük katkı, onlara demokratik rehberlik yapmaktır. Türkiye bedeli ödenmiş çok güçlü, olgun bir demokrasiye sahiptir, bu tecrübemizi Suriyeli dostlarımızın da istifadesine sunmak Türkiye'nin vazifesidir" diye konuştu.
'TÜRKİYE BU BELAYI TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE ATMIŞ OLACAK'
Terörsüz Türkiye hedefiyle ilgili konuşan Kurtulmuş, "40 yıldır başımıza bela olan, 40 bini aşkın insanımızın hayattan koparılmasına neden olan terör belasının Türkiye'nin gündeminden kaldırılması, hatta Orta Doğu'nun gündeminden kaldırılması ve Türkiye'de birliğin, beraberliğin, iç kalenin tahkim edilmesiyle birlikte geniş coğrafyamızda da birlik ve beraberliğin sağlanması zorunludur, akıl bunu gerektirir. Bunun için de her zaman söylediğimiz şey, bir eli silahta, bir eli sandıkta olmaz. Terörle irtibatlı bir siyasete, dünyanın hiçbir yerinde müsaade edilmez. Terörsüz Türkiye istikametindeki adımlar atıldı, İmralı'dan çağrı da geldi. PKK'yla irtibatlı, iltisaklı diğer örgütlerin de tamamen silah bırakmasıyla birlikte Türkiye bu belayı tarihin çöplüğüne atmış olacak" dedi.
'TÜRKİYE'NİN HAYRINA OLACAK BİR SÜREÇ İÇİNDEYİZ'
Kurtulmuş, "Şunu iftiharla söylemek isterim ki, Türk medyası bu süreçte, terörsüz Türkiye hedefi konusunda, ortak makul bir çizgide durmuştur. Umarım ki, siyaset de ortak makul bir çizgide durur ve bunun bir an evvel sonlandırılması için herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirir. Bu, polemik mevzusu yapılacak bir konu değildir. 40 yıldır verdiğimiz şehitler hepimizin ortak şehidi, acılarımız hepimizin ortak acıları ise bu sorunun çözümüyle birlikte kazanım da milletimizin ortak kazanımı olacaktır. Ümit ediyorum, iç ve dış birtakım tahrik unsurlarının devreye girmesine mani olunacaktır ve bu sürecin provoke edilmesine, bu sürecin zehirlenmesine müsaade edilmeden bir an evvel bütünüyle sonuçlar elde edilecektir. Türkiye'nin hayrına olacak bir süreç içindeyiz. Allah'a çok şükür başaramadıkları şey, 40 yıldır terör örgütlerini kullanmalarına rağmen, halkın arasına Türk-Kürt diye bir ayrım sokamadılar, halkın arasına Alevi-Sünni diye bir ayrım sokamadılar, başka yerlerde yaptıklarını Türkiye'de başaramadılar, bundan sonra da Allah'ın izniyle başaramayacaklardır. Fiilen bu meselenin bitmesiyle birlikte demokratik zeminin de zaten tahkim edileceği, kuvvetleneceği herkesin malumudur, demokratik siyaset yolunun da zaten hepimize, her politik görüşe açık olduğu aşikardır" diye konuştu.
'TBMM, TÜRKİYE'NİN BÜTÜN SORUNLARININ ÇÖZÜM YERİDİR'
Terörsüz Türkiye süreciyle ilgili soruları yanıtlayan Numan Kurtulmuş, "Bu sürece kadar, işin başından itibaren aslında mesele açık, şeffaf bir şekilde yürütülmüştür. İmralı'ya giden heyet önce başta aynı heyet, sonra genişleyerek gitti. Bu görüşmeleri yaptıktan sonra önce Meclis Başkanı olarak beni ziyaret ederek başladılar ne yapacaklarını ne konuşacaklarını, nasıl bir yol haritası izleyeceklerini anlattılar, biz de onlara bu konuyla ilgili genel çerçevemizi anlattık. Ondan sonra partileri ziyaret ettiler, şimdi bu hafta içerisinde tekrar partileri ziyaret edecekler. Dolayısıyla İmralı'da ne konuşuldu, neler oldu, bu süreci anlatacaklar. Tabi ki Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'nin bütün sorunlarının çözüm yeridir. Dolayısıyla mesele, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki siyasi partilerin ortak tavrıyla çözümlenecektir. Gerektiğinde gerektiği zaman biz de devreye girerek bu konuyla ilgili meselenin şeffaf, açık, samimi bir şekilde yürütülmesini sağlayacağız. Sonuçta Meclis de üzerine düşen sorunluluğu yerine getirecek" dedi.
'TÜRKİYE'NİN BİR ANAYASA DEĞİŞTİRME İHTİYACI VAR'
'Terörsüz Türkiye görüşmelerinin sonlandırılmasıyla beraber gerçekten sivil bir anayasaya ulaşabileceğimizi düşünüyor musunuz?' sorusunu yanıtlayan Kurtulmuş, "Düşünüyorum ve inanıyorum. Bunun da bir fantezi olmadığını, Türkiye demokrasisi için bir zorunluluk olduğu kanaatindeyim. Bu tartışmalar aslında, ilk tur da gayet olumlu bir şekilde sonuçlandı, 14 partinin hepsiyle görüştüm, grubu bulunan partilere ben ziyarete gittim, grubu olmayan partileri davet ettim. Grubu olmayan bir parti hariç bütün partiler bu görüşmelere geldiler, eleştirilerini yaptılar, hatta kamuoyunda yaptıkları eleştirileri Meclis Başkanı olarak bana da söylediler. Ama hepsi ortak olarak şunu söyledi. 'Biz bu çalışmalara katkı sunmak isteriz' O günkü siyasi şartlar içerisinde olumlu bir atmosfer oluşmuştu, sonra araya başka şeyler girdi. Açıkçası geçtiğimiz 2024 yılı Ekim ayından itibaren bir yıllık programı da yapmıştım. 12 ay boyunca neler yapılacak bunların programını çıkarmıştım. Bunu sadece Meclis'in, partilerin değil, işte üniversitelerin, hukuk camiasının, bütün sivil toplum kuruluşlarının da devreye sokulacağı bir tartışma ortamını takvimlendirmiştik ve Ekim 2025'te de Meclis'te yasalaşmak üzere süreci belli bir noktaya taşıyacaktık. Biraz tehir oldu, ama sonuçta Türkiye'nin bu ihtiyacı devam ediyor. Bir de şunu söyleyeyim. Bu, benim şahsi görüşüm olduğu için ben anayasanın değiştirilmesini istediğim için olan bir durum değil. Sürece başlamadan evvel partilerin hepsinin seçim beyannamelerini ve parti programlarını inceledim. İstisnasız hepsinde ya yeni anayasa tabiri var ya da anayasada köklü değişiklik teklifi var. Dolayısıyla Türkiye'nin bir anayasa değiştirme ihtiyacı var ki partiler bunu millete teklif ettiler. Anayasanın önce niteliğiyle ilgili tartışmalar, sonra içeriğiyle ilgili tartışmalar yapılacaktır, en nihayetinde de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ortak bir yöntem geliştirilecektir. Hatta partilere şunu da teklif ettik. Yöntemi ben belirlemeyeyim, sizler yöntem teklif edin, bu teklif ettiğiniz yöntemler içerisinde en uygun olan yöntemi bularak Meclis'te müzakereyi öyle başlatalım. Bu görüşmelere zamanlamasını tespit ederek tekrar başlarız ve ümit ederim ki Türkiye bir anayasa yapma sürecine girer. Burada ısrarla vurgulamak istediğim şey şudur. Özellikle İmralı süreciyle yeni anayasa çalışmalarının birbiriyle bağlantısı yoktur. Daha İmralı sürecinin ilk adımı dahi atılmamışken, ondan bir sene, hatta 1.5 sene evvel anayasa meselesini Meclis'in 28. Dönemi'nin açıldığı ilk günden itibaren gündeme getirmeye başladık, dolayısıyla ikisi birbirinden ayrı konulardır, ikisini karıştırmamak lazım" diye konuştu.
'DARBECİLERİN TEKLİFLERİYLE ANAYASANIN YAPILMASINI İSTERLER'
2007 yılından bu yana dile getirilen yeni Anayasa gündemi neden sonuçlanmıyor? sorusunu cevaplandıran Kurtulmuş, "Partilerin programlarında, seçim beyannamelerinde bunlar olduğuna göre, partilerin niyetlerinin samimi olduğunu düşünürüm. Ama Türkiye'de, bunu da sorduğunuz için söyleyeyim, hep bir odak var olmuştur. Bunlar anayasanın yapılması meselesinin, millete bırakılmayacak bir mesele olduğunu, eğer bir anayasa değişikliği yapmak gerekirse bunu da kendilerinin teklifleri ve tazyikleriyle yapılmasının mümkün olduğunu düşünürler. İşte bu tür demokrasi dışı odaklara, daha açık söyleyeyim, darbenin gölgesinde ya da darbecilerin teklifleriyle anayasanın yapılmasını isterler. Dolayısıyla onlara da fırsat vermeden sivil siyaset bu anayasayı yapsın. Çünkü bir-iki partinin anayasası olmaz. Ortaya konulacak olan metin, bir toplumsal sözleşmedir ve benim gönlümden arzu ettiğim, onu yapmaya çalışıyorum başından itibaren, 400'ü aşkın bir oyla parlamentoda bunun ortak bir metin olarak benimsenmesi, kalıcı bir şekilde sorunu çözecektir" şeklinde cevaplandırdı.
'EN KÖTÜ SENARYO BİLE OLSA TÜRKİYE ONA DA HAZIRLIKLIDIR'
'Esad rejiminin devrilmesi ve PKK'nın silah bırakma kararından olumsuz etkilenen ülkeler var mıdır?' sorusunu yanıtlayan Numan Kurtulmuş, "Açıkçası bu meseleye ‘milli menfaatler’ çerçevesinden bakmak lazım. Bu bölgenin daha fazla bölünmesinde, menfaatleri olan ülkeler var. Onun için bu bölgede mezhep meselesini, etnik meseleleri, daha fazla bölünmeyi kurcalayabilirler. Zaten bu terör örgütlerinden bahsederken DEAŞ'ından YPG'sine, PKK'sına kadar demiyor muyuz? Bunları kendi vekilleri olarak tayin edip sahaya sürenler kimlerdi? Onlar bu bölgeyi bölmek, parçalamak tezlerinden vazgeçmeyeceklerdir. Ama dünya yeni bir döneme evriliyor, bu genel gidişatla birlikte bunu görmek lazım. Hatta biz bunu söylediğimizde bu kadarı da ağır oluyor diyordu bazıları. Ukrayna'yı vekil devlet olarak kullanıyor bazıları diyorduk, şimdi Amerika'dan açıklama geliyor, biz artık Ukrayna'yı vekil devlet olarak kullanmayacağız. Şimdi YPG/PYD vesaire falan, belki birileri için bunların da işi bitti, bir kenara koyacaklar. Burada mühim olan, bizim devlet olarak kararlı durmamızdır. Biz bölgemizde terör örgütü istemiyoruz. Israrla Sayın Cumhurbaşkanımızın da söylediği, artık bunu da bir alışkanlık haline getirmemiz lazım, inşallah bu iç kalenin tahkimiyle birlikte, biz kendi içimizdeki bu tam ezeli, ebedi kardeşliğimizi yeniden tahkim ettiğimiz zaman bu bölgenin kardeşliğine sirayet edecektir; buradan terör örgütlerinin çıkması, PKK'nın bitmesi inanın ki başka yerlerde de YPG'nin, DEAŞ'ın, vesairenin bitmesi demektir. Dolayısıyla bu çerçevede biz tedbirimizi alıyoruz. Suriye'deki rejim değişikliğinin ardından Avrupalı siyasetçilerle yaptığımız görüşmelerde, Suriye'de ne olduğunu, nasıl olduğunu, bundan sonra nasıl hareket edeceklerini, kendi gündemlerinin ne olacağını inanın ki bizden öğrenmeye çalışıyorlar. Yani herkes Türkiye'nin bu konuda hazırlıklı olduğunu görüyor. Tabi onlara da ısrarla şunu söylüyoruz. Gelin, eğer samimiyseniz yaptırımların kaldırılmasını sağlayın ve buranın kurumsal yapısının kuvvetlendirilmesi için siz de elinizden gelen gayreti ortaya koyun. Yani çok açık, Türkiye, Suriye konusunda hazırlıklı. Tabi her şey bizim istediğimiz gibi gidecek anlamına gelmiyor, en kötü senaryo bile olsa Türkiye ona da hazırlıklıdır" dedi.
'GÜCÜ KULLANIRIM, HERKESE DİZ ÇÖKTÜRÜRÜM DİYEN KENDİ BAŞINI DA BELAYA SOKAR'
'Gelişmelerin sonucunda 3'üncü Dünya Savaşı riski görüyor musunuz? sorusunu cevaplayan Kurtulmuş, "Aslında uzunca bir süredir üçüncü dünya savaşı çoktan başladı, yani bu bildiğimiz eski klasik savaşlar anlamında bunu görmemek lazım. Ben bunu Başbakan Yardımcısıyken, Hükümet Sözcüsüyken yaptığım bir basın toplantısında söylemiştim. Son 15 yılımızda bütün dünyada çok büyük vekalet savaşları çıktı. Ondan sonra ticaret savaşları. Vekalet savaşlarının ve ticaret savaşlarının bir sonu var. Güç kullanımının son raddeye ulaştığı bu ortamda herkes aklını başına alır ve ortadaki sorunları müzakereyle çözmeye başlar. Bunun test alanlarından birisi Rusya-Ukrayna meselesiydi, bir diğeri ise Filistin meselesidir. Bu sorunların çözümünde uluslararası hukuku esas alan, devletlerin egemen eşitliğini esas alan bir yaklaşımla ortaya çıkılır ve müzakere edilirse sonuç alınır ve bu risk ortadan kalkar ya da en azından tehir edilir. Gücü kullanırım ve karşımdaki herkese diz çöktürürüm diyen olursa kendi başını da belaya sokar, dünyanın da başını belaya sokar" ifadelerini kullandı.
'TÜRKİYE'NİN ÇOK DAHA ŞANSLI BİR DÖNEME GİRDİĞİ KANAATİNDEYİM'
Türkiye'nin dünyadaki siyasi konumunu ve Trump'ın ABD Başkanı seçilmesiyle NATO'daki gelişmeleri değerlendiren Kurtulmuş, "Trump'la ilgili bugün bunları konuşuyoruz. Allah ömür verirse bir sene sonra bir araya geldiğimizde bugün konuştuğumuz konuların birçoğu belki hiç konuşulmayacaktır. Yani kanaatimce Sayın Trump el yükseltiyor. Grönland meselesi, Kanada meselesi, Meksika Körfezi meselesi, işte Rusya'ya, Ukrayna'ya karşı yaptıkları şeyler… Bunların hepsi el yükseltme, kendi sınırlarını test etmeye çalışıyor. Ama ben yeni bir dünyanın kurulması derken artık tek bir devletin hegemonyasına bağlı bir dünya sisteminin çok geride kaldığını ifade etmeye çalışıyorum. Eğer askeri güçle bir başarı elde edilmiş olsaydı, 20 sene Afganistan'ı işgal eden Amerika'nın çoktan Afganistan'daki bütün hedeflerine ulaşması gerekirdi ya da Irak'ı işgal eden Amerika'nın Irak'taki, Orta Doğu'daki bütün hedeflerine ulaşması gerekirdi. Afganistan'dan apar topar çekildiler, hatta bütün silahlarını da orada bırakarak çekildiler ve geride de çok ağır bir anti-Amerikan rüzgârı bırakarak çıktılar. Dolayısıyla her şey kendi planladıkları, düşündükleri gibi olmuyor. Tekraren söylüyorum, bunu önümüzdeki günlerde çok daha net göreceğiz ne iki kutuplu dünya ne ondan sonra kurulan tek kutuplu düzen, bunların ikisi de artık geride kaldı, bundan sonra çok kutupluluk-çok merkezlilik olacak. Dünyada yeni güç merkezleri ortaya çıkacak. Diyelim ki Amerika Çin'le ilgili bir denklem kurmaya çalışıyorsa çok fazla sayıda devletin işin içerisinde olduğu, ortak ara kesitler bulmak mecburiyetinde… Ben yaptım oldu devri bitti artık. Burada temel ölçüt, uluslararası hukuktur, dikkat ederseniz hem Siyonist çevrelerin hem de Siyonistlere destek olan çevrelerin yapmaya çalıştığı şey uluslararası hukuku tamamen geçersiz kılmaktır. Bir devlet başkanının durduk yerde Uluslararası Adalet Divanı'nın ya da Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin üyelerini tehdit etmesi hangi siyasi rasyonaliteyle uyuşur? Siyonist katliamcı çetenin aldığı cezalar ve sürmekte olan mahkeme lehimize bir tablo ortaya çıkarıyor. Yeni bir dünya kuruluyor, Türkiye burada yerini alacaktır ama bence kendisine gösterilen yerde oturmayacak, kendisi istediği yerde oturacaktır, bu imkan önümüze çıkmıştır. Birliğimizi, beraberliğimizi devam ettireceğiz, imkanlarımızı artıracağız. Türkiye'nin çok daha şanslı bir döneme girdiği kanaatindeyim" dedi.
'İNSANLIK CEPHESİ OLUŞMASAYDI BÖYLE BİR SONUÇ ALMAK MÜMKÜN DEĞİLDİ'
'Ben yaptım oldu devri bitti artık' sözünüzün üzerine Gazze'de yaşananları nasıl değerlendirirsiniz? sorusuna yanıt veren Kurtulmuş, "Ben İsrail için bütün limitlerin dolduğu kanaatindeyim. Nereden anlıyoruz? Uluslararası Adalet Divanı İsrail'e dokunuyor… Sonuç olur olmaz o ayrı bir şey. Uluslararası Ceza Mahkemesi İsrail'e dokunuyor… Dokunulmaz zannedilen İsrail imajı yerle bir oluyor. Bunun sebebi ne? Bunun ortaya çıkmasının temel nedeni hükümetleri gösterileri yasaklamasına rağmen, Gazze meselesinin başından itibaren başta Batı ülkelerinde yüz binlerce insan sokaklara çıktı ve büyük bir insanlık cephesi oluşturdu. Eğer o insanlık cephesi oluşmasaydı böyle bir sonuç almak mümkün değildi. Ben onun için insanların zihninde, insanların gönlünde İsrail'e verilen bütün payelerin arttık bittiğini, limitlerin dolduğunu, uluslararası alandaki bütün hukuki kuralların da İsrail tarafından yerle bir edildiğini, bunun tahammül edilemez bir noktaya geldiğini düşünüyorum. Bunu söylerken devletler, hükümetler nezdinde söylemiyorum, halklar nezdinde söylüyorum. Ama bir müddet sonra halklarla, hükümetler arasındaki bu farkın da halkların lehine sonuçlanacağına inanıyorum, yani siyasi gidişat ona doğru. Eninde, sonunda artık iki devletli bir çözüm olacak. Şimdi neredeyse büyük bir kitle uluslararası camiada iki devletli çözüm meselesine olumlu bakıyor. Zaten onun içindir de İsrail bir an evvel işi bitirmek istiyor. Tabi burada maalesef insanın yüreğini burkan da bizim İslam dünyasının çaresizliği, İslam dünyasının tutarsızlığı… Gelinen sonuç, İsrail'in gücünün yansıması değil, İslam dünyasının güçsüzlüğünün, iradesizliğinin yansımasıdır. Burada da hükümet ve devlet olarak çok şükür ortak ses çıkaran ender ülkelerden birisi Türkiye'dir. Zor bir süreç başlıyor, on yıllar sürecek olan politik bir süreç… Sonuçta Filistin davası çok uzun yıllar sürecek siyasi bir mücadele gerektiriyor. İlk kez Filistin mücadelesi uluslararasılaşmıştır hem devletler-hükümet nezdinde hem de halklar nezdinde" diye konuştu.
Survivor 2025 tüm hızıyla devam ediyor. Batuhan ve Sema, adada ev yapmıştı. İkili yarışmada beklenmedik sürprizle karşılaştı.