Baas rejiminin 61 yıl sonra devrilmesinin ardından Halep’e yolculuk ediyoruz. Şehir, devrimin ardından hâlâ savaşın izlerini taşıyor. Yıkılan binalar, harabe sokaklar ve endişeli insanlar, Halep’in yeni dönemine dair karmaşık bir tablo çiziyor. Her ne kadar sokaklar ticari hareketlilik gösterse de savaşın gölgesi hâlâ Halep’in üzerine düşüyor.
Suriyeli tercümanımız Ali Muhterem, şehrin hâlâ tam anlamıyla güvenli olmadığını ve halkın konuşmaktan çekindiğini dile getiriyor. “Rejim devrilse de insanlar hâlâ korkuyor. Kimin dost kimin düşman olduğunu kimse bilmiyor” diyor. Bu endişe, sokaklardaki sessizliği ve çekingenliği daha da belirgin kılıyor. Kiminle konuşmak istesem ya tercümanım doğrudan ‘Yok olmaz’ diyor ya da konuşmak istediğimiz kişi ‘Hayır’ diyor. Konuşmaya sıcak bakanlar ise yarım asırdan fazladır Halep’te yaşayanlar...
‘Bu topraklar kana doydu’
Halep’in sokaklarında rastladığımız 83 yaşındaki Halepli Ali Osman, Halep’in yarım asrı aşkın tarihine tanıklık edenlerden. Yaşadığı korkuları ve umutlarını paylaşan Osman, “83 yıldır bu topraklardayım. Kürdü, Türkü, Arabı, Ermenisi, herkes bir arada yaşardı. Kimsenin kimseye bir zararı yoktu. Rejimin devrilmesine sevindik, ama ne olacak bilmiyoruz. Suriye halkı yoruldu artık. Bu topraklar kana doydu, yeter” diyor. Osman, insanların hâlâ barışa susadığını ve hayatını kaybeden on binlerce insanın acısını unutamadığını belirtiyor ve ekliyor, “Bu topraklarda artık barış istiyoruz. İnsanlar huzur içinde yaşasın” sözleri Halep’in ortak haykırışı gibi yankılanıyor.
Göç edenler dönecek mi?
Halep’te konuşanlardan biri de 70 yaşındaki Sadık Rahit. Rejimin devrilmesini olumlu karşılayan Rahit, “Ama bundan sonra ne olacak, kimse bilmiyor” diyerek belirsizliğin altını çiziyor. On iki yıl önce Almanya’ya göç eden üç çocuğundan bahsederken hüzünleniyor. Çocuklarının dönüp dönmeyeceğini sorduğumuzda da, “Torunlarım Almanya’da doğdu, orada büyüdü. Bu şartlarda geri dönerler mi, zor. Ben de şu an gelmelerinden yana değilim” diyor.
Cahit Kullu (51) ise Halep’ten Afrin’e geçişin hâlâ mümkün olmadığını anlatıyor. Afrin’deki Türkmen muhaliflerin baskısından yakınan Kullu, “Afrin’deki Türkmen muhalifler bizden para istiyor, her Kürt’ü PKK’lı ilan ediyorlar. Bizim PKK ile ilgimiz yok. Zeytinlerimizden bile haraç alıyorlar. 10 çuval zeytin çıksa, beş çuvalını alıyorlar” diyerek bölgedeki gerginliği özetliyor. Türkmen tercümanımız da bu durumu doğruluyor. Kullu sözlerine şöyle devam ediyor: “Biz tüm bunların artık son bulmasını istiyoruz, Esad’dan kurtulduk ama Afrin’e hâlâ giremiyoruz.”
‘Yavaş yavaş dönüyorlar’
Halepli 82 yaşındaki Muhammed Aşair, ailesinden birçok insanın savaşta hayatını kaybettiğini anlatıyor. “Çocuklarım dünyanın dört bir yanına dağıldı. Ama şükür, yavaş yavaş dönüyorlar. Bir kızım ailesiyle Halep’e döndü, diğerleri de dönmeyi planlıyor. Artık barış istiyoruz. Çok şehit verdik, çok dağıldık. Halkın tek isteği huzur içinde yaşamak” diyor.
Tarihi Halep Kalesi, savaşın izlerini taşımasına rağmen ihtişamıyla ayakta duruyor. Tadilatta olduğu halde kaleye gelen onlarca insanı görmek, Halep halkının yeniden hayat bulma çabasını gözler önüne seriyor. Kalenin etrafında pamuk şekeri satan çocuklar, deve ve at gezintileri, şehrin umutlarını simgeliyor. Ancak hemen karşısında yıkılmış halde duran eski adliye binası, savaşın yarattığı derin tahribatın simgelerinden biri.
Barışa duyulan özlem...
Halep’in merkezinde ticari hayat hareketli görünse de halkın tedirginliği gözlerden kaçmıyor. Güvensizlik, korku ve belirsizlik Halep sokaklarına hakim. Ancak konuştuğumuz her Halep’li, barışa duyduğu özlemi dile getiriyor.Bir zamanlar farklı halkların birlikte yaşadığı bu kadim topraklarda, Halep halkı artık huzur dolu bir geleceği bekliyor.