14.03.2025 - 21:18 | Son Güncellenme:
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, katıldığı canlı yayında önemli açıklamalarda bulundu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın açıklamaları özetle şöyle:
"Suriye ziyaretimiz önemli bir ziyaretti. Geçtiğimiz yılın 8 Aralığında Suriye'de yeni bir dönem başladı. Çok büyük bir tarihi fırsat getirirken Suriye halkı ve bölge için aynı zamanda birçok problemin de başlangıç noktası oldu. Yeni yönetim ve Suriye halkı arkasında ülkeyi yokluğa, imkansızlığa, açlığa bırakmış bir liderin kalıntısıyla baş başa kaldılar ve şu anda sistem kendini yeniden ayağa kaldırmaya çalışıyor. Hem uluslar arası toplumun hem de komşular olarak bizlerin her türlü desteğine ihtiyacı var.
"İYİ VE VERİMLİ BİR ZİYARET OLDU"
Bu bizlerin tarihi mesuliyetimiz. Modern bir devlet imkanını kullanarak onlara her türlü desteği götürmek önemli. Diğer taraftan Türkiye olarak bizim yaşamsal çıkarlarımız var, başta güvenliğimiz olmak üzere. Suriye'nin içinde bulunduğu şartları suistimal eden terör örgütleri vardı.
O konuları görüşmek, mevcut gelişmeleri gözden geçirmek ve 2 ülke arasında gündeme gelmesi gereken diğer konular da var. Enerji ve yardım gibi. Bunların hepsini ele aldık. İyi ve verimli bir ziyaret oldu. Beraberinde Savunma Bakanımız ve MİT Başkanımız vardı. Bu konularda da detaylı görüşmeler yaptık.
ÜRDÜN ZİYARETİ
Geçtiğimiz hafta Ürdün'deydik. Orada Türkiye'nin çerçevesini önceden oluşturduğu DEAŞ'a karşı mücadele platformunun temelleri atıldı. Suriye bunun önemli bir ayağı. Bununla ilgili görüşmeler yaptık. Yeni mekanizmanın teknik özellikleri ve birtakım parametrelere baktık. Ardından Şam yönetimi ile YPG arasında varılan anlaşmanın üzerinden geçtik. Bununla beraber bölgesel güvenlik konularına da yakından baktık.
"PROVOKASYONLARA KARŞI TEDBİR ÖNEMLİ"
Daha önce de bu konuya ilişkin provokasyon uyarısı yapmıştık. Bu ilk veya son da olmayacak. Bu türden provokasyonlara karşı idari ve siyasi tedbirler önemli. Bu provokasyon Nusayri kesimin provoke edilmesine yönelik bir proje olduğunu görüyoruz. Eski rejim unsurlarının bir tuzakla hükümet birliklerine saldırması belirli miktarda askeri öldürmeleri ve akabinde ortaya çıkan sivil unsurların da iki taraftan karıştığı bir konu. Özellikle Nusayri ve Sünni hassasiyetinin bulunduğu bir yerde yakın tarihinde bazı acıları yaşamış bir toplumun yaraları bu kadar tazeyken provokasyona bu kadar açık bir yaranın olduğu ortada.
Yeni yönetim bu türden rövanşist bir tavra girmeyince, aklı selim, makul bir yaklaşım sergileyince bu sefer umduğunu bulamayan bazı çevreler provokasyonu kendileri örgütlediler. Bu provokasyonunun arkasında Şara yönetiminin bunların sorumlularının bulunacağı ve bu saldırıların hiçbir şekilde kabul edilmeyeceğine ilişkin yaklaşımı da oldukça önemliydi.
Türkiye olarak da bizim baştan beri çağrımız bu. Anayasal çerçeve neticesinde bütün toplumsal kesimlerin birbirlerini kucaklaması gereken bir anlayıştan bahsediyoruz.
"TALİHSİZ BİR YAKLAŞIM"
Bizim bölgemizde çeşitli mezhep grupları var. Sünniler olduğu kadar Aleviliğin, Şiiliğin farklı mezhep grupları da var. Irak'taki 12 İmam Şiiliğinin, Suriye'deki Nusayriliğin veya Türkiye'deki klasik Bektaşi-Alevi geleneği... Bunlar birbirinden farklı özellikler ama günün sonunda diğer Sünni kesimden ayrıldıkları için buradan toptancı bir yaklaşımla bir mezhepçi ayrıma gidilmesi gündeme gelebiliyor. Bütün bunların üstüne çıkacak bir anlayış geliştirerek modern devletin toplumun bütün kesimlerini kucaklaması burada en öncelikli olan.
Türkiye'de bazı çevrelerin ucuz bir siyaset dili kullanarak yakın çevremizde olan birtakım gelişmelerin aynasını Türkiye'ye tutması ve başka bir yerdeki gerilimi Türkiye'de bir taban bulmaya yönelik bir operasyona dönüştürmesi talihsiz bir yaklaşım.
Biz hiçbir zaman için orada bir otonomi veya özerklik arayışına ilişkin bir taviz olduğunu düşünmüyoruz.
Yeni yönetime telkinimiz Suriye Kürtlerinin haklarının verilmesi, bu hem Cumhurbaşkanımız hem de Türkiye için fevkalade önemli. Suriye Kürtlerinin haklarının verilmesi. Esad döneminde bu malesef sağlanmamıştı. Şimdi böyle bir tarihi fırsat var. Bölgede terör faaliyetlerine bulaşan bütün silahlı unsurların denklem dışına çıkması, bütün nüfusların normal bir hayata dönmesi elzem.
Artık 21'inci yüzyılda herkesin mutluluğu ve refahı yaşadığı bir dünyada hala sınırımızda silahların kan kusması kabul edilebilir bir şey değil. Bizim için hassas olan güvenliğe ilişkin konular var. Özellikle YPG ile ilgili olan konularda ileriye yönelik tezgahlar başta olmak üzere her şey gündemde olabilir. İyi niyetle imzalanmış olan bir anlaşma varsa gereği yapılsın. Fakat orada ileriye yönelik döşenmiş mayınlar olabilir. Türkiye olarak bunu yakından gözetliyoruz. İnşallah çok fazla kan dökülmeden sulh içinde normal hayata geçiş olur ve terör biter.
Bazı tanımlamaları gözden geçirmemiz gerikiyor. Bir konuda menfaatinizi tanımlarsınız ve bu menfaatin hayata geçmesi sizin için önemlidir. Günün sonunda bizim için önemli olan ortaya koyduğumuz hedeflerin hayata geçmesi. Bu hayata geçerken ortaya çıkan sembolizm ve bunun üzerinden tartışma üretilmesi biraz fakir bir anlayış. Daha engin bir görüşe sahibiz. Bir de bunu yerel siyasetin gündemi haline getirdiğinizde buradan çıkış olmaz.
Bizim bir yerde bir coğrafyada sonuç görmek istiyoruz bunun ortaya çıkması önemli. Türkiye'nin kendi bölgesinde politik vizyonu var. Politik vizyonumuz bölgedeki çatışmaların bittiği ve artık ekonominin kalkındığı bir vizyon. Bunlar olurken Türkiye'nin Suriye'de, Ukrayna'da, Kafkasya'da, Gazze'de görmek istediği neticeler çok önemli. Bunların hepsinde Türkiye'nin değişen ölçülerde rol aldığını söyleyebiliriz.
Türkiye'de iç politikada sıkışmış olan unsurlar dış politikaya ilişkin birtakım dar cümleler söylüyorlar.
"YAPILAN ÇAĞRIYA KULAK VERİLMELİ"
Yapılan çağrıya kulak verilmeli, tarihi bir fırsat olarak görülmesi gerekiyor. Örgüt bunu zemin olarak alıp kendini feshetme sürecini başlatmalı. Bu fırsat penceresini değerlendirirlerse, Türkiye ve bölge için açılım olur. Başkaları aklını çelerse kendi bilecekleri iş, biz her türlü senaryoya hazırız.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI
Ukrayna'da savaşın başlaması tarafları böldü, bitmesi de bölüyor. Başından beri Türkiye'nin dillendirdiği cümleler bugün ABD tarafından dillendiriliyor.
“TRUMP’IN ADIMLARI AVRUPALILARI PANİK HALE GETİRDİ”
Financial Times’a verdiğim “Cin şişeden çıktı” söylemiyle kastettiğim şuydu: ABD’nin Avrupa ile ilişkilerde Ukrayna üzerinden gündeme getirdiği bazı argümanlar, söylemler ve hareketlerine bakınca Avrupalı aktörler için geri dönülemez bir noktaya girildiğini görüyoruz. Bu bizim özellikle bir senaryo olarak son birkaç yıldır belirli çevrelerde dillendirdiğimiz bir konuydu ama son 3 ayda bu ihtimalin çok hızlı şekilde hayata geçtiğini görüyoruz.
Avrupalılar şunu görüyorlar: Uzun zamandır kendi güvenliklerini ABD’ye bağlamışlar. Bu ABD’nin koruyucu çemberini kaldırın her şeyin bozulacağı görülüyor zaten. Avrupalılar ama bunu uzun yıllar kendilerinin yaptığını düşündüler. ABD şimdi bu koruyucu şemsiyeyi çekebileceğini söyleyince Trump’ın attığı bu adımlar Avrupalıları daha da panik hale getirdi. Rasyonel çıkarımı yaparak kendi güvenliklerini yüzde 100 ABD’ye bağlayamayacakları yönünde karar verdiler. Orta ve uzun vadede ABD’nin sağladığı kabiliyetleri kendilerinin geliştirip artık ABD’den güvenlik konusunda bir bağımlılığı azaltmaya yönelik durum başladı. Cin şişeden çıktı, derken bunu kastettim.
İngiltere'nin, Avrupa'nın belli ülkelerinin, Türkiye'nin içinde bulunduğu bir yapının bölgede kendi çekim merkezini oluşturması gayet mümkün.
Danla Bilic son dönemin en popüler isimlerinden biri. Youtube'a tekrar dönen Danla Bilic, yaptırdığı estetik operasyonlardan bahsetti.