İstanbul’da bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlamak ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olmak iddiasıyla yargılanan 22’si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına devam ediliyor. Önceki hafta 22 tutuklu sanık ve avukatı savunmasını yaptı. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada tutuksuz sanıkların savunmaları alınıyor.
İşte yaşanan tüm gelişmeler
Güney Hastanesi’nin mesul müdürü olan tutuksuz sanık Ali Dirik savunmasında, Fırat Sarı’yı hiç tanımadığını ve işletmeyi duymadığını söyledi. Fırat Sarı’ya bir doktor aracılığıyla ulaşıldığını anlatan Dirik, “Danışmanlık hizmet adı altında tanışıldı. Birgün boş ilaç kutularını gördüm. Hemşireleri çağırdım. Hemşirelere, ‘bu ilaçları uyguladınız mı dedim. ‘Hayır’ dediler. Kullanmadıklarından emin oldum. Fırat Sarı’yı arayarak, ‘Bunlar SGK’ya fatura edilmiyor dedim. Yolsuzluk orada başladı. Dosyaları incelemeye başladım. Dosyalarda eksiklik vardı” dedi.
“ONUN HEMŞİRELERİNİ İŞTEN ÇIKARDIM”
Fırat Sarı’dan eksik dosyaları istediğini anlatan sanık, “Birazını getirdi. İlaçları tarif etmesini söyledim. Tarif edemedi. Hastaneye geldi. Tartıştık. Bana savcı tanıdığım var dedi. Bende artık danışmanlık hizmeti almamaya karar verdim. Ben onların hemşirelerini işten çıkardım. Yenidoğan yoğun bakımını yeniden düzenlemem gerekti” dedi.
“DOKTORLAR KORKUYOR ARTIK”
Kaya bebeğin doğumundan önce gece kendisini aradıklarını ve gebelik zehirlenmesi olduğunu söylediklerini anlatan sanık, “O saatte kimse o hastanın riskini almazdı. Doktorlar korkuyor artık. Ben alırım dedim. Öğrendim ki 500 gram bebek doğmuş. Anne stabil gidiyor. İkinci günde Oktay bey gündüz bebeğe baktı. Ben anneye bakarken anne biraz toplandı. Gidip sık sık bakıyorum. Damla’ya siz bebeğe ne yaptınız ne ettiniz dedim. Oktay beyde gerekeni yaptık dedi. Anneyi taburcu ettik. Sabah 11 gibi denetleme ekibi geldi” dedi.
“YAVUZ ENGİN’İ FIRAT SARI’NIN TANIDIĞI SAVCI SANDIM”
Yapılan denetim sırasında savcı Yavuz Engin’in ismini evrakta gördüğünü anlatan Dirik, “Fırat Sarı bana savcı tanıdığım var demişti. Bende o zaman o savcı bu savcı dedim. Biz Bakırköy’e bağlıyız. soruşturmanın Bakırköy’den gelmesi gerekiyordu” dedi.
“ONUN HEMŞİRELERİNİ İŞTEN ÇIKARDIM”
Fırat Sarı’dan eksik dosyaları istediğini anlatan sanık, “Birazını getirdi. İlaçları tarif etmesini söyledim. Tarif edemedi. Hastaneye geldi. Tartıştık. Bana savcı tanıdığım var dedi. Bende artık danışmanlık hizmeti almamaya karar verdim. Ben onların hemşirelerini işten çıkardım. Yenidoğan yoğun bakımını yeniden düzenlemem gerekti” dedi.
“DOKTORLAR KORKUYOR ARTIK”
Kaya bebeğin doğumundan önce gece kendisini aradıklarını ve gebelik zehirlenmesi olduğunu söylediklerini anlatan sanık, “O saatte kimse o hastanın riskini almazdı. Doktorlar korkuyor artık. Ben alırım dedim. Öğrendim ki 500 gram bebek doğmuş. Anne stabil gidiyor. İkinci günde Oktay bey gündüz bebeğe baktı. Ben anneye bakarken anne biraz toplandı. Gidip sık sık bakıyorum. Damla’ya siz bebeğe ne yaptınız ne ettiniz dedim. Oktay beyde gerekeni yaptık dedi. Anneyi taburcu ettik. Sabah 11 gibi denetleme ekibi geldi” dedi.
“YAVUZ ENGİN’İ FIRAT SARI’NIN TANIDIĞI SAVCI SANDIM”
Yapılan denetim sırasında savcı Yavuz Engin’in ismini evrakta gördüğünü anlatan Dirik, “Fırat Sarı bana savcı tanıdığım var demişti. Bende o zaman o savcı bu savcı dedim. Biz Bakırköy’e bağlıyız. soruşturmanın Bakırköy’den gelmesi gerekiyordu” dedi.
Kaya bebeğin ölümünden sorumlu tutulan sanık Batuhan Çetin, “Bebek doğduktan sonra hiçbir hekim müdahale bulunmadı bebeğe. Elini bile sürmedi, bebeğin yanına dahi gelmedi. İkinci günün gecesinde bebek çok kötü bir şekilde kanadı. Bebeği üçüncü gününde teslim aldım. Üç hemşire yardımcısı ilgilendik bebekle. Teslim aldığımız sürede bebek çok soğuk olduğu için monitör okumuyordu değerleri. Sorumluluğu ben hiçbir zaman kabul etmedim. Bebeğin ölümünü kendi üzerlerinden atmak için bebeğin ölümünü geceye bırakmak istediler” dedi.
“DOKTOR ÇEK FİŞİNİ GİTSİN DEDİ”
Bebeğin gece daha da kötüleştiğini söyleyen sanık, “Rıza Keykubat hocayı aradım gelmesi gerektiğini söyledim. ‘Bebek zaten 500 gram, yaşamaz çek fişini gitsin’ dedi. Ben de vicdanımı rahatlatmak için kalp masajı yaptım bebeğe. Bebeği yaşatmak için sadece yoldan geçenlerin bile yapabileceği şeyi yaptım. Yapmasaydım vicdanım rahat etmezdi. Ve ben bunun için yargılanıyorum burada. Benim burada sanık değil tanık olmam gerekiyor” dedi.
“DENETİME GÖNDERİLEN LİSTELER BİLE SAHTEYDİ”
Yenidoğan yoğun bakımda kamera olduğunu söyleyen Batuhan Çetin, “Bir hemşire bacak bacak üstüne atsın hemen aranır uyarılırdı” dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı, “Nerde bu kayıtlar var mıdır? dedi. Sanık bunun üzerine, “bilmiyorum ne yaptıklarını” diye cevap verdi.
Hastane yönetiminin gece doktor olmadığını bildiğini söyleyen Çetin, “Sadece üç hemşire yardımcısı olduğunu biliyordu. Denetime gönderilen nöbet listesi bile sahteydi. Gerçek liste değildi. Kaya bebek öldükten sonra Damla Atak beni aradı, ‘Oktay geldi müdahale etti diyeceksin’ dedi bana. Gıyasettin Mert Özdemir’i herkes simsar olarak bilir. Hastaları getirip götürüyormuş. Damla Atak bundan emir alıyordu” dedi.
“BENİM BU TİPLE DOKTOR OLDUĞUMA KİM İNANIR”
Sanık Hüseyin Günerhan söz alarak sanığa, “Kendini hastalara doktor olarak tanıtıyor muydun, tanıtmıyor muydun?” diye sordu. Sanık bu soruya, “Beni bu tipte doktor olarak tanıtsam inanacak bir kimse var mı acaba? Bakın tipime 2 yıl önce daha küçük gösteriyordum. Tüm hastalar beni asistan hemşire olarak tanıyordu zaten?” dedi.
Bağcılar Şafak Hastanesi başhekimi tutuksuz sanık Semiha Yavuz da savunmasını yaptı. 2 çocuğu olduğunu söyleyen Yavuz, “Allah herkese evladını bağışlasın. Yaptığım her işi görev aşkıyla yaptım” dedi. Sağlık Bakanlığı tarafından çok fazla denetim geçirdiklerini anlatan Yavuz, “Gururla ifade etmek istiyorum, sağlıkta kalite denetiminde 99.56 puanla hastanemde sunduğum hizmeti tescillettim” dedi.
'FIRAT SARI İYİ BİR HEKİM'
Mahkeme başkanı sanığa, “Hastanede işletme var mıydı? diye sordu. Sanık Yavuz bu soruya, “Bağcılar’da benim olduğum dönemde Fırat Sarı’yla bir anlaşma olmadı. Ben çocuk doktoru olduğum için böyle bir şeye ihtiyacım olmadı. Benden önce de olmadığını biliyorum. Sanık, Fırat’ın iyi bir hekim olduğunu söylemekten çekinmiyorum” diye cevap verdi. Tapelerde geçen konuşmaları sorulan sanık Yavuz, “Niye böyle bir konuşma yaptım bilmiyorum” diyerek geçiştirdi.
Bağcılar Şafak Hastanesi’nde idari işler müdür yardımcısı olarak çalışan tutuksuz sanık Mustafa Kazan, Kızılay’da çalışırken gözaltına söyleyerek, “Psikolojim bozuldu. Yaşadığım şehirden ayrıldım başka şehre yaşımdım. Kesinlikle imza yetkim yok, yetkilendirme vekalet yoktu. İdari işlemlerle ilgileniyordum. Boya badana, tamirat, yemekhane gibi işlerle ilgilenirdim. Hasta kabulü, tıbbı işlem gibi yetkilerim yoktu” dedi.
Yargılamanın 9’uncu gününde bugün ilk olarak tutuksuz sanık Renginar Molla savunma yaptı. 15 yıllık hemşire olduğunu ve 10 yıldır yenidoğanda çalıştığını söyleyen sanık, “Suçlamaları kabul etmiyorum. Doktorun yönlendirmesiyle yoğun bakım işlerini yaptım. Hemşirelik görevlerim dışında başka bir şey yapmadım. Hasta odaklı çalıştım. Sorumlu doktorum Fırat Sarı’ydı. İstenilen tedavileri uyguladım, bunun dışında başka bir işlem yapmadım. Hasan Basri Gök bana yönetim tarafından doktor asistanı hemşire olarak tanıtılmıştı. Basamakları sorumlu doktorum Fırat Sarı yazıyordu. Epikrizleri Hasan Basri Gök yazıyordu” dedi.
“PARAYA SIKIŞMIŞTIM”
Fırat Sarı gelmeden önce epikrizleri doktorların yazdığını söyleyen sanık, “Hemşireler epikriz yazmazdı. Ben orayı işletme diye bilmiyordum. Hasan Basri Gök bana söylediğinde şaşırmıştım, ne demek olduğunu anlamamıştım” dedi. Hesap hareketleri sorulan sanık Molla, “Paraya sıkışmıştım, yurtdışına çıkacaktım. Fırat Sarı’dan para istedim. O da verdi. Daha sonra kendisine ödemek istedim ama kabul etmedi” diye cevap verdi.
“OKUDUĞUMUZU ANLAYABİLİYORUZ”
Mahkeme başkanı sorduğu tape konuşmalarına sürekli ben onu kastetmedim diyen sanık Molla’ya tepki göstererek, “Biz okuduğumuzu anlayabiliyoruz. Yıllarca tape okuduk, dosya okuduk. Siz ‘ben onu kastetmiyorum’ diyorsunuz sürekli ama biz de orada ne dendiğini anlayabiliyoruz” dedi.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi. İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamakları ile oynama yaparak SGK'dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı.
İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK'ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK'dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı.
Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi. İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi.
Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi. Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği'ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki Yenidoğan Suç Örgütü'nün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeni ile aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcıları ile verildiği bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi.
İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçek olmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı. Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin "kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri" gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi.
Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu iddianamede kaydedildi. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. Düzey olmamasına rağmen 3. Düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı.
İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, Yenidoğan Suç Örgütü'nün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde "TPN tüketimini azaltın" şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı. İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi', ‘nitelikli dolandırıcılık', ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma' ve 11 kez ‘resmi belgede sahtecilik' suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise ‘kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi', ‘kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi', ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık', ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma' ve ‘resmi belgede sahtecilik' suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. İddianamede diğer sanıklar hakkında benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.