20.07.2024 - 01:54 | Son Güncellenme:
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı ve Mutlu Barış Harekâtı’nın 50. yılı nedeniyle Milliyet’e önemli açıklamalarda bulundu. Harekât’ın 50. yıl dönümünün büyük bir gurur, coşku ve heyecanla kutlandığını belirten Cumhurbaşkanı Tatar “Aziz şehitlerimizi, özgürlük mücadelemizin lideri Dr. Fazıl Küçük’ü, Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş’ı, tüm dava arkadaşlarını, dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit’i, Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan’ı bir kez daha rahmet ve minnetle anarken, kahramanlık destanı yazan halkımızı, Mücahitlerimiz, Mehmetçiklerimiz ve gazilerimizi de saygıyla selamlıyorum” dedi.
‘Yapıcı tutum gösterdik’
Kıbrıs Türk halkının, devletini bir günde var etmediğini ifade eden Tatar açıklamasına şöyle devam etti:
“Halkımız, eşit kurucu ortağı olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nden silah zoruyla dışlanırken, kendi kendini yönetebilmek için 1964 yılının ocak ayında Genel Komite’yi oluşturdu. Bunu Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi, Türk Yönetimi, Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi, Kıbrıs Türk Federe Devleti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti izledi.
Bu nedenlerle devletimizin 60 yıllık geçmişi vardır diyoruz. KKTC en az Rum devleti kadar meşrudur. Kıbrıs Türk halkı da en az Rum halkı kadar egemendir.
Devletimiz tüm baskılara ve izolasyona rağmen dimdik ayaktadır ve yoluna devam etmektedir. Bizlere düşen görev ise her türlü zorluğu aşarak, birlik ve beraberlik içerisinde devletimizi daha da güçlendirmektir. Kıbrıs konusuyla ilgili olarak 1968 yılında başlayan müzakere süreçlerinde her zaman samimi, olumlu ve yapıcı bir tutum gösterdik. Amacımız, Kıbrıs’ın ve bölgenin yararına olacak, adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir anlaşmaya ulaşmaktı. Ama ne var ki, değişmeyen Rum zihniyetinin hakimiyetçi ve dayatmacı tutumu tüm müzakere süreçlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olmuştur. Bu tutumları bugün de artarak devam etmektedir.”
Adil çözüm
Kıbrıs Türk’ünün egemen eşitliği ve eşit uluslararası statü temelinde iki devletin iş birliğine dayalı çözüm önerisinin 2021 nisan ayında Cenevre’de BM Genel Sekreteri’nin himayelerinde, iki tarafın yanı sıra üç garantör ülkenin dışişleri bakanlarının da katılımıyla gerçekleştirilen zirvede masaya konduğunu hatırlatan Tatar, bölgenin en büyük ve en güçlü ülkesi olan Anavatan Türkiye tarafından da tam desteklenen bu çözüm önerisinin Kıbrıs Adası’nın ve bölgenin yararına olacağını vurgulayarak gerçeklik temelindeki adil, kalıcı ve sürdürülebilir tek çözüm şeklinin Türk tarafı tarafından masaya getirildiğinin altını çizdi. Kıbrıs Türk’ünün egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün teyit edilmeden yeni ve resmi bir süreç başlamayacağını da vurgulayan Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs konusunda “Yeni Milli Siyaset” olarak tanımlanan bu çözüm önerisinin Anavatan Türkiye tarafından da her platformda büyük bir kararlılıkla desteklendiğine işaret etti.
Türkiye’nin güçlü desteği
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM 77 ve 78. Genel Kurul toplantılarında yapmış olduğu tarihi konuşmalarda dünyaya “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını tanıyınız, zulüm niteliğindeki ambargolara son veriniz” çağrısında bulunmasının, bu kararlı tutumunu sürdürmesinin, Milli Güvenlik Kurulu’nun müteakip defalar almış olduğu kararlarda yeni vizyonu sürekli vurgulamasının, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın hemen her platformdaki güçlü desteğinin ve Milli Savunma Bakanı Sayın Yaşar Güler’in “Kıbrıs’ta iki devletli bir çözüm dışında bir çözüm yoktur” şeklindeki açıklamalarının Kıbrıs Türk’ünün gücüne güç katmaya devam ettiğini ifade eden KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Türk Devletleri Teşkilatı’na KKTC’nin anayasal adıyla gözlemci üye olarak kabul edilmesi, bunun akabinde Türk Devletleri Teşkilatı’nın birçok organına ilgili kurumlarımızın benzer üyelikleri, Türk Devletleri Teşkilatı Devlet ve Hükümet Başkanları zirvelerine katılmamız, devletimizin statüsünün yükseltilmesi açısından önemli başarılarımızdır. Buna en son örnek olarak Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in davetiyle diğer devlet ve hükümet başkanlarıyla katıldığım Azerbaycan’ın Şuşa kentinde yapılan zirveydi. Orada hem şahsıma hem de devletimize diğer devletlerle aynı protokolün uygulanması bizler için ayrı bir gurur olmuştur. Zirvede bayrağımız diğer devletlerin bayraklarıyla birlikte yerini aldı. Zirveye KKTC Cumhurbaşkanı olarak seslendim ve aile fotoğrafında da kardeş ülkelerin başkanlarıyla birlikte yerimizi aldık. Devletimizin özden gelen haklarının tesisi ve tanınması adına çok önemli olan bu gelişmelerin hayata geçirilmesine vesile olan başta Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve bizlere göstermiş olduğu misafirperverlik, destek ve ilgiden dolayı Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev’e bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum. Anavatan Türkiye ile birlikte yeni yolda kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz.”
BM ve AB’ye çağrı
Cumhurbaşkanı Tatar, BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarihli 186 sayılı kararı ile 60 yıl önce yaratılan statüko sayesinde Rum liderliğinin haksız ve hukuksuz şekilde adanın tek hükümeti olarak kabul gördüğünü belirterek “Avrupa Birliği’nin kendi koymuş olduğu kriterlerin hilafına Rum tarafını tam üye yapması eşitlik temelinde bir uzlaşı bulunmasının önündeki en büyük engeli teşkil etmektedir. Bunlardan cesaret ve güç alan Rum tarafı adil ve kalıcı bir çözüme yanaşmamakta ve kabul edilemez taleplerde bulunmaktadır. Tüm bunlar sayesinde Rum liderliği, haksız ve hukuksuz şekilde sağladıkları konfor alanını bozmamak için müzakere süreçlerini bir araç olarak kullanmakta ve Kıbrıs Türk halkını da izolasyon zulmü altına ezmeye devam etmektedir” dedi. Tatar, “BM ile AB’ye çağrım sahadaki gerçeklerle uyuşmayan bu tutumlarından vazgeçmeleridir. Rum liderliğinin otorite ve yetkisi kendi sınırları içerisindedir. Rum liderliği ne adanın tümünü dair ne de halkımın geleceğine dair söz söyleme hakkına sahiptir” ifadelerini kullandı.
KKTC BAŞBAKANI ÜSTEL:
‘Sadece Türklere değil Rumlara da barış getirdi’
KKTC Başbakanı Ünal Üstel, Milliyet’e yaptığı açıklamada Barış Harekâtı’nın Ada’ya yeniden barış ve huzur getirdiğini belirterek harekâtın 50. yıl dönümünü ve Kıbrıs Türk’ünün Barış ve Özgürlük Bayramı’nı kutladı.
Kıbrıs Türk halkının esaretten özgürlüğe yürüyerek, yok edilmeye çalışılan bir toplumdan, kendi kendini yönetme iradesini eline almış devlet sahibi bir halka dönüşmesinde 20 Temmuz Mutlu Barış Harekâtı’nın önemine dikkat çeken Üstel, “20 Temmuz sadece Türklere değil Rumlara da barış getiren, insanlarımızın can ve mal güvenliğini sağlayarak, adaya yeniden barış ve huzur ortamını tesis edilmesine imkân sağlayan dünyada eşine az rastlanır gerçek bir Barış Harekâtı’dır” dedi.
Başbakan Üstel, Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin, “Garanti ve İttifak Anlaşmaları”ndan doğan hukuki hakkını kullanarak 50 yıl önce Kıbrıs Türk halkına karşı girişilen sistematik saldırılara, soykırımlara ve Yunan Cuntası’nın adayı tek yanlı Yunanistan’a bağlama girişimlerine son verdiğini hatırlatarak şunları kaydetti:
“Tarihi bir dönüm noktası olan 20 Temmuz Mutlu Barış Harekâtı sayesinde bugün halkımız egemen devlet çatısı altında, kendi kimliği ile güven içinde hak ettiği yaşama kavuşmuştur.
‘Umutla bakıyoruz’
Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesine destek vermek adına Anavatan Türkiye’mizin gerçekleştirdiği bu destansı harekât sayesinde bugün, özgür biçimde ve güven içinde geleceğe büyük bir umutla bakıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halklarının sarsılmaz bağlarla geliştirdiği ilişkileri, karşılıklı sevgi saygı ve kardeşlik hukukumuza dayalı olarak geliştirmeye devam ediyoruz.
Aradan geçen 50 yılda, Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük desteği ile halkımız uygulanan tüm haksız baskı ve ambargolara rağmen bu yıl 41. yaşını idrak edeceğimiz cumhuriyetimizi, hak ettiği gibi dünyanın bir parçası yapmak için canla başla çalışıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle, varoluş mücadelemizin unutulmaz liderleri Dr. Fazıl Küçük ve Rauf R. Denktaş’ı, zorluklara rağmen büyük bir cesaret ve kararlılıkla harekât emrini veren dönemin T.C. Başbakanı Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan’ı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin o döneminde görev yapmış tüm komuta kademesi ile birlikte, özgürlüğümüz için canlarını ortaya koyan Mücahit ve Mehmetçiklerimizi, tüm aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi minnet ve şükranla anıyor, onların manevi şahsiyetleri önünde saygıyla eğiliyorum.
Bu anlamlı günün coşkusu ile tüm 20 Temmuz Mutlu Barış Harekâtı’nı selamlıyor, halkımızın Barış ve Özgürlük Bayramı’nı en içten dileklerimle kutluyorum.”
‘20 TEMMUZ BAĞIMSIZLIK RUHUNU TEMSİL EDER’
KKTC Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu “20 Temmuz, sadece bir tarih değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının kararlılığını, azmini ve bağımsızlık ruhunu temsil eder. Bu özel günde, canlarını hiçe sayarak bu topraklarda barış ve güvenliği sağlayan kahraman şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi ise minnet ve şükranla anıyoruz. Onların fedakârlıkları, bugün özgür ve bağımsız bir şekilde yaşamamızı mümkün kılmıştır” dedi.
Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin dik duruşu sayesinde gerçekleşen Barış Harekâtı sayesinde iki topluma da barış ve huzur geldiğini kaydeden Ataoğlu “O günden bugüne Anavatan Türkiye her zaman yanımızda olarak KKTC devletini kalkındırmak için çaba sarf etmiştir. Bu nedenle Anadolu halkına her zaman minnettarız. Barış ve Özgürlük Bayramı, yalnızca geçmişte yaşananları hatırlamak değil, aynı zamanda geleceğe daha umutla bakmamızı sağlayan bir gün olmalıdır. Birlik ve beraberlik içinde, daha güçlü, daha refah içinde bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için el birliğiyle çalışmalıyız” ifadelerini kullandı.
‘Kabusların sona erdiği gün’
KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı da “Bizim için 20 Temmuz 1974, Kıbrıs Türk’ünün kâbuslarının sona erdiği ve güven içinde geleceğe bakmaya başladığı tarihtir. 20 Temmuz Mutlu Barış Harekâtı’nın 50’inci yıl dönümünde, verdiğimiz mücadelenin seviyesini yükselterek, onlarca yılımızı heba eden federal çözüm defterini bir daha açılmayacak şekilde kapatıp Kıbrıs’ta iki devletin varlığına dayalı bir çözüm ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hakkı olan uluslararası tanınmışlık için çabalıyoruz. Bu çabamızın, Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuz desteği ile başarıya ulaşacağından hiçbir şüphem yoktur” dedi.