12.03.2025 - 07:01 | Son Güncellenme:
AYDIN HASAN - ABD, Suriye’de 2011’de başlayan iç savaşa, terör örgütü DAEŞ’e yönelik hava saldırılarıyla Eylül 2014’te dahil oldu. Bundan sonra da terör örgütü YPG’yi kara gücü gibi kullanma yönünde bir politika izledi. Örgüt ABD’nin desteği ile Suriye içinde geniş bir alanda kontrol sağladı.
2014 ocak ayında örgüt üç “kanton” ilan etti. Suriye’nin Irak sınırından Akdeniz’e uzanan bir terör koridoru oluşturma çabası olan bu plana ilk darbe 2016 yılındaki Fırat Kalkanı Harekatı ile vuruldu. Ardından Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatları ile plan çökertildi.
8 Aralık 2024’te Suriye’de Baas rejiminin devrilmesinin ardından yeni bir stratejiye yönelen Türkiye, istihbarat birimleri kanalıyla YPG’ye ABD üzerinden ültimatom verdi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bu ültimatomun çerçevesini “Uluslararası terörist savaşçı niteliği taşıyan, Türkiye’den, İran’dan, Irak’tan gelmişlerin Suriye’yi terk etmeleri gerekiyor. PKK’lı kadroların ülkeyi terk etmeleri gerekiyor” sözleri ile çizdi. Milli Savunma Bakanlığı Sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk de, “Terör örgütü PKK/PYD/YPG/SDG’nin silah bırakması, elebaşları ve yabancı örgüt mensuplarının Suriye’yi terk etmesi, silahlı grupların ordu içerisinde ayrı bir yapı teşkil etmeden Savunma Bakanlığı bünyesinde ulusal ordunun ayrıcalıksız bir parçası olarak yer alması gerekmektedir” demişti.
‘PKK ayrılsın’ talebi
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın önceki gün SDG yöneticisi sıfatıyla Mazlum Abdi ile imzaladığı sekiz maddelik anlaşma, Türkiye’nin de beklentileri doğrultusunda bir sürecin işleyebileceği olasılığını gündeme getirdi. Bölgeden gelen haberlerde; SDG’nin Suriyeli olmayan PKK’lıların Suriye’den ayrılmalarını talep ettiği belirtildi. Ayrıca Mazlum Abdi’nin anlaşmayı imzalamasında yapmasında ABD baskısının etkili olduğu aktarıldı. ABD’nin bölgede bulunan 2 bin dolayındaki askerini önümüzdeki dönemde çekmeyi planladığı da dile getirildi. SDG’ye yakın yerel medya, Mazlum Abdi’nin Şam’a ABD ordusuna ait bir Apache helikopteri ile gittiğini kaydetti.
Çekilme terör bitince
SDG’nin entegrasyonu sürecinin anlaşmanın son maddesi doğrultusunda 2025 yılının bütününe yayılması ve her bir maddenin ilgili komiteler eliyle izlenmesi bekleniyor. Bu takvim nedeniyle gelişmelerin yakından takip edilmesi gerekecek. Örgütün anlaşmayı zaman kazanmak için kullanmaya çalışıp çalışmayacağı da en önemli unsurlardan biri olacak. Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye içindeki harekat bölgelerinden terör tamamen sona erene kadar çekilmesi düşünülmüyor. Önümüzdeki dönemde, Suriye’nin kuzeydoğusunda DAEŞ mensuplarının hapishanelerin güvenliği konusunda ise Türkiye, Suriye, Ürdün, Lübnan ve Irak’ın oluşturduğu beşli inisiyatifin rol üslenmesi bekleniyor. Güvenlik kaynakları, hem Suriye’de hem Irak’ta terörün sona erdirilmesi için uygulamaya bakılacağını dile getiriyor. Kaynaklar, “İhtiyatlı iyimserlik içinde olmalıyız. Sürecin sabote edilmesine müsaade etmeyeceğiz” görüşünü ifade ediyor.
‘Renkli’ mesaj
Anlaşmanın imzalanmasının ardından çekilen fotoğraf, siyasi olduğu kadar sembolik mesajlar da içeriyor. Özellikle Ahmed Şara’nın mor kravatı ve mavi ceketi dikkat çekiyor. Renk ve enerji uzmanı Hatice Hunt, Şara’nın kıyafet seçimine dair yaptığı analizde şunları söyledi: “Mavi ceket, onun zihninde birden fazla plan olduğunu gösteriyor. Mavi, planlama ile ilişkilendirilen bir renk. Kravat olarak mor rengi tercih etmesi ise beyninin gücünü simgeliyor. Mor, güç ve zihinsel enerji ile bağlantılı bir renk olduğu için, onun bu dengeyi sağlamak adına mor kravat taktığını söyleyebiliriz. Siyah gömlek, aslında içinde söylemek istediği farklı şeyler olduğunu ima ediyor. Ancak bu siyah kıyafet, onu dengeleyerek, söylememesi gereken şeyleri kendisine hatırlatıyor ve bir kontrol mekanizması oluşturuyor. Burada dikkat çeken en önemli nokta, morun yüksek enerjisi. Beyin gücü anlamında önemli bir etkiye sahip olan mor, Ahmed Şara’nın zihinsel gücünü dengelemek için bir tamamlayıcı olarak karşımıza çıkıyor.” / ÇİĞDEM YILMAZ İstanbul
Irak’a geçişler engellenecek
Suriye-Irak sınırının merkezi yönetimin denetimine geçmesiyle sınırdan teröristler geçişlerin engellenmesi için de adım atılmış olacak. Irak yönetimi de, Suriye sınırında fiziki engel oluşturmak için Türkiye’den teknik destek alarak çalışma başlatmış durumda. Suriye’den ayrılacak PKK’lıların gidecekleri yerler ile Irak’taki yapıların bundan nasıl etkileneceği konularının önümüzdeki süreçte şekillenmesi bekleniyor.
YPG çağrıya uyacak mı?
Anlaşma ile YPG’nin, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın çağrısına uyup uymayacağı da önümüzdeki süreçte anlaşılacak. Eğer Suriyeli olmayan örgüt mensupları ve YPG’nin lider kadrosu SDG’den ayrılırsa ve yapı Suriye Ordusu içinde blok oluşturmadan yer alırsa örgüt PKK’dan koparılmış olacak. Bu durumda, örgütün feshi sağlanmış olacak.
Kafa karıştırdılar
Anlaşmanın ardından yapılan bazı açıklamalar, sürecin zorlu geçeceğinin işareti olarak yorumlandı. PYD yöneticilerinden Salih Müslim, anlaşmanın Öcalan’ın SDG’ye gönderdiği mektupla uyumlu olduğunu söyledi. Müslim, mektupta “silahsızlanmaya” ilişkin bir şey olmadığını belirterek sınır kapılarını beraber yöneteceklerini, buradaki gelirlerin dağılımına birlikte karar vereceklerini öne sürdü. YPG de “Hiçbir hükümet gücü, sınır kapıları hariç SDG’nin kontrolündeki bölgelere girmeyecek” açıklamasında bulundu. Yine örgütle bağlantılı “Suriye Demokratik Meclisi” adını kullanan yapı da açıklamasında anlaşmayı destekleyerek “Suriye adem-i merkeziyetçi bir devlet olmalı” ifadesini kullandı. Barzani’nin etkisindeki Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Sözcüsü Faysal Yusuf ise anlaşmadan haberdar olmadıklarını söyledi.
Dürzilerle de anlaşma imzaladı
El Cezire’nin haberine göre Şam hükümeti, Dürzi toplumunu devlet kurumlarına entegre etmek için Süveyde eyaletinden bir Dürzi heyetiyle anlaşma imzaladı. El Arabiya da bu bilgiyi aktardı.
ANLAŞMA TÜRKİYE’YE NASIL YANSIR?
Silah bırakma sürecinde olumlu
Suriye yönetimi ile SDG arasında imzalanan anlaşmayı Milliyet’e değerlendiren uzmanlar, anlaşmanın uygulama safhasını görmek gerektiğini ifade etti.
Emekli Tümgeneral Doç. Dr. Güray Alpar: Anlaşmanın olması Suriye’de istikrarın sağlanmasına yönelik bir adım. Türkiye’deki PKK’nın silah bırakmasına yönelik faaliyetlere de olumlu yönde yansıyacağını düşünüyorum. Bölgesel bir barış ancak böyle sağlanır. Öcalan’ın çağrısı için YPG ‘bizi ilgilendirmiyor’ dedi ama oradaki SDG güçleri hepsini kapsayan bir yapılanma. Dolayısıyla zaten oradaki yapılanmanın büyük bir kısmı kendisini YPG’den ayırmış oluyor. YPG gücü azalmış bir yapıya dönüşüyor. Ben bu rüzgara YPG’nin itiraz edeceğini veya dayanabileceğini, karşı koyabileceğini düşünmüyorum.
İlave müzakereler
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi Murat Aslan: Bahsedilen birleşme nasıl olacak? Bunların bütünlüğü korunarak mı Şam yönetiminin altına girilecek? Komutanları mesela bir Arap veya Türkmen veya başka bir etnisiteden, mezhepten birisi olabilecek mi? O konuda bir belirsizlik var. Şu an bir teorik çerçeve kurgulandı. Ama bunun pratiği nasıl olacak? Onu bekleyip görmek lazım. Ancak sekizinci maddede, komiteler oluşturulması ve aralık ayına kadar çalışmalar yapılması öngörülüyor. Buradan genel prensipler istikamesinde bir uzlaşıya varılmış ancak daha teknik konular hususunda ilave müzakereler yapılacak anlamı çıkar. Terör örgütü unsurlarının orada anlaşma imzalamasını, öncelikle Bahçeli’nin başlattığı DEM Partilerin yürüttüğü süreçle bir arada ele almak gerekiyor. Türkiye’de KCK’nın PKK koluna yönelik bir süreç devam ederken, Suriye koluna yönelik ikinci bir süreç şu an için Suriye’de Şam yönetimiyle PYD arasında yürütülüyor. Eğer bu süreç Türkiye’nin güvenliğine saygı duyacaksa, daha önce Dışişleri Bakanı Fidan’ın yapmış olduğu açıklamalarda geçen üç koşul burada dikkate alınıyorsa tabii ki Türkiye’nin çıkarına olan bir durum ortaya çıkar. Ama eğer PKK hala orada duracaksa, Türkiye’nin hudut boyunca yerleşmiş olan karakollarına, köylerine sızmalar veya adı konmamış saldırılar icra edilecekse, o takdirde bu sürecin bir anlamı kalmaz.
‘Uygulamayı görmek gerek’
Ümran Stratejik Araştırmalar Merkezi Araştırma Direktörü Ömer Özkızılcık: Temkinli bir iyimserlik ile karşılamak gerekir. Uygulamada pürüzler çıkabilir, sabotajlar olabilir. Ama anlaşmaya baktığımızda Türkiye’nin taleplerinin yerine getirildiğini görüyoruz. Öncesinde anlaşmada bir muğlaklık vardı, Suriye ordusuna entegre edilme nasıl olacak diye. Aslında orada kullanılan kelime Arapçada birleşme manasında bir entegrasyondan bahsediliyor. Yani içine eriyip gitme manasında bir entegrasyon. / ASENA YATAĞAN Ankara
‘ABD’nin varlığı çelişkili hale geldi’
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker: Şara’nın yani şu andaki geçici hükümetin ülkenin tamamını kontrol altına alabilme noktasına geldiğini düşündüren gelişmeler var. Anlaşma da o kapsam içine girer. ABD, Suriye’nin 3’te 1’inde hakim pozisyonda. Anlaşmayla ABD’nin oradaki varlığını sürdürmesi arasında bir çelişki var. SDG’nin Suriye’deki merkezi otoritenin emrinde, Suriye bütününü kapsayacak şekilde bir hukuki statüyü kabullenmiş olması muhakkak ki geleceğe dönük olarak Amerika’yı da bir noktada zorlayıcı, sıkıştırıcı bir nitelik taşıyacaktır. (Öcalan’ın çağrısı) Esas itibarıyla YPG/PYD’nin çağrıya uymaması değil çünkü orada hakim pozisyonda olan ABD. Amerika elini buradan çekmeyecektir. Buradaki silah sistemleri ve bütün oradaki varlıklarını da yeniden revize etmesi gerekebilir. O noktada değiliz daha.
Survivor'dan geçtiğimiz günlerde elenen isim Serenay Aktaş olmuştu. Instagram'dan takipçileriyle soru cevap yapan Serenay Aktaş kendi Survivor kadrosunu kurdu.