03.07.2023 - 07:08 | Son Güncellenme:
Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr - Bugün hayatımızın vazgeçilmezlerinden olan cep telefonlarının geçmişi aslında çok da uzak değil. Teknolojinin gelişimiyle birlikte sabit ev telefonlarının yerini yavaş yavaş almaya başlayan cep telefonları yurt dışında özellikle 1970'li yıllarda büyük bir heyecan yarattı. Motorola şirketinin mühendislerinden Martin Cooper'ın 1 kilo 133 gram ağırlığındaki bir cep telefonuyla 3 Nisan 1973'te yaptığı ve tarihteki ilk 'mobil alo' olarak geçen görüşme sonrasında bu yeni teknoloji harikasına olan ilgi her geçen gün arttı. Türkiye'de özellikle 90'ların sonunda popüler olmaya başlayan cep telefonları kısa zamanda herkesi etkisi altına aldı. O dönemde Türkiye'de popüler olan cep telefonları İsveç menşeili Ericsson ve Finlandiya menşeili Nokia olurken aslında bir yandan da yerli cep telefonu için de çalışmalar son hız devam ediyordu. Aselsan'ın 1997'de çalışmalarını tamamlayıp piyasaya sürdüğü 'Aselsan 1919' model telefonu, ilk yerli cep telefonu olarak tarihteki yerini aldı ancak beklenen ilgiyi görmedi. Aselsan'ın cep telefonu hikâyesinin yarım kalmasına sebep olan şey ise oldukça şaşırtıcıydı.
İLK GÖRÜŞME DEMİREL VE ÇİLLER ARASINDAYDI
Dünyada ilk defa 1973 yılında yapılan ilk cep telefonu görüşmesi Türkiye'de ise 1994'te gerçek oldu. Dönemin Ulaştırma Bakanı Mehmet Köstepen, yurt dışından getirtilen ilk cep telefonlarını Türkiye'nin 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e ve 22'nci Türkiye Başbakanı Tansu Çiller’e hediye etti. İlk telefon görüşmesi de yine devletin zirvesinde gerçekleşti. Başbakan Tansu Çiller, kendisine hediye edilen telefon ile Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i aradı. Bu görüşmenin yapıldığı telefonun yıllarca Aselsan 1919 model telefon olduğu öne sürülse de aslında bu iddiaların asılsız olduğu bir zaman sonra ortaya çıktı. Türkiye’nin cep telefonuyla yapılan ilk görüşmesi 24 Şubat 1994’teyken, ilk yerli cep telefonu ASELSAN 1919 ise ancak 3 yıl sonra yani 1997’de piyasaya sürüldü.
Cumhurbaşkanı Demirel'in elindeki cep telefonunun aslında Aselsan 1919 olmadığı, görüntüsü ve tarih itibarıyla anlaşılsa da o dönem bazı kaynaklarda Demirel’in yerli telefon kullandığı kaydedilmişti.
90'ların sonunda yabancı menşeili şirketlerin cep telefonları popülerlik kazanmadan önce Türkiye'de de yerli cep telefonu için çalışmalar hız kaybetmeden devam ediyordu. Türkiye'nin ilk yerli cep telefonu olacak olan Aselsan 1919 için çalışmalar aslında 1993 yılında başlamıştı. Türkiye’de günümüzde de hâlâ varlığını sürdüren operatörlerin alt yapı çalışmaları 1994’te tamamlandığında ilk telefon görüşmesi de gerçekleşmiş oldu. Ancak Aselsan 1919’un piyasaya sürülmesi için takvimlerin 1997 yılını göstermesi gerekiyordu.
BEKLENEN İLGİYİ GÖREMEDİ
1990’lı yıllarda henüz yaygın olmayan cep telefonları o dönem bir dağıtım şirketi tarafından önce altyapısı kurulan şehirlere ve daha sonra ülkenin dört bir yanına ulaştırıldı. Ancak Aselsan 1919 o şirket tarafından yeterli desteği ve ilgiyi görmemişti. Bunun yerine dönemin yükselen markaları olan Finlandiya menşeili Nokia ve İsveç menşeili Ericsson, şirket tarafından alıcının önüne koyuldu. Aselsan'ın ürettiği en gelişmiş cihaz, beklenen desteği ve ilgiyi görmemesi ve maliyetinin diğer cihazlardan yüksek olması nedeniyle yalnızca iki model çıkarabildi ve piyasada varlığını sürdürmekte başarılı olamadı.
'ÇOK DAHA PRATİK VE KULLANIŞLI' İDDİASI
90'lı yıllarda günümüze göre az sayıda kişinin sahip olduğu cep telefonları modelleri arasında yurt dışından Türkiye'ye ithal edilen Nokia ya da Ericsson gibi cep telefonlarının dönemine göre oldukça gelişmiş ve pratik olmaları da keza Aselsan 1919'un önündeki diğer engeller arasında gösterildi.
Aselsan 1919 ilk başta 500 adet üretildi ve 10 ülkeye ihraç edildi. İlk başta büyük ilgi gören Aselsan 1919, bazı kaynaklara göre İngiltere'de yapılan testlerle dünyanın en iyi telefonu olarak tarihe geçti. Yerli telefon, Aselsan 1919 ve Aselsan 1920 şeklinde isimlerinden 2 model olarak üretimine devam etti. Maddi sıkıntılar nedeniyle sekteye uğrayan üretim süreci ise yerli telefonun Milenyum'un ötesini görememesine neden olarak hayal kırıklığıyla noktalandı.