11.04.2022 - 07:03 | Son Güncellenme:
Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr - 69 yaşındaki Azerbaycanlı Gulara Fatullayeva'nın gençlik yıllarından beri bitmek bilmeyen el titremeleri hayatını kabusa çevirdi. Bu şikayetlerine ek olarak son 10 yıldır da hareketlerinde yavaşlama yaşıyordu. Bunun sonucunda Gulara Fatullayeva günlük işlerini dahi yerine getiremez oldu. Azerbaycan'da gitmediği doktor kalmadı. Net bir tanı alamamakla birlikte kullandığı ilaçlardan da fayda görmedi. Gulara Fatullayeva hastalıkla ilgili sürecini şu şekilde aktardı:
"Ellerimdeki titremeler nedeniyle elimden bir şey düşüreceğim diye korkuyordum. Yemek pişiremiyor, ev temizliğini yapamıyor, örgü öremiyordum. Bunların yanı sıra hastalığın etkisiyle gece uykularımın kalitesi düşmüştü, gün içinde zor uyanıyordum, sabahları yaygın ağrılarım oluyordu, yatak içinde dönemiyor ve harekete başlayamıyordum. Hareketlerde yavaşlama başlayınca düşme korkusu da oldu ve bu korku tüm hayatımı kâbusa çevirdi. 10 senedir gitmediğim hastane, başvurmadığım bölüm ve hekim kalmadı. Ancak bir türlü teşhis alamıyordum."
HAYATI DEĞİŞTİ
Fatullayeva'nın Türkiye'ye gelmesi hayatını baştan aşağı değiştirdi. "Türkiye’ye geldim ve burada 'İdiyopatik Parkinson' tanısı aldım" diyen Fatullayeva'nın tanıdan sonraki tedavi sürecinde el titremeleri ve ağrıları yok denecek kadar azaldı, yürüyüşü ve duruşu değişti. Türkiye'de Gulara Fatullayeva'nın tedavisini uygulayan Nöroloji Uzmanı Dr. Nihat Mustafayev, tedaviyle ilgili şu bilgileri paylaştı:
"Parkinson ortaya çıkmadan evvel hastalarda 'premotor' denilen, yani ileride Parkinson'un gelişebileceğini düşündüren bulgular vardır. Bu evrede kabızlık, REM uykusu davranış bozukluğu dediğimiz uyku bozukluğu, uykuda bağırma, korku, kol ve bacaklarda hareket gibi belirtiler oluşabiliyor. Bu kişilerde Parkinson gelişme riski daha yüksek oluyor ve bu bozukluklar Parkinson hastalığı başlamadan yıllar önce ortaya çıkıyor. Gulara Fatullayeva’nın ilk belirtileri de bu şekildeydi. 6 aydır tedavisi sürüyor ve çok güzel gelişme kaydettik. Eğer tanı doğru konulmuş ise Parkinson hastalığı tedaviye çok iyi cevap veriyor. Erken dönemde tedaviye başlanması ve uygun fizyoterapi ile hastalığın şiddeti, ilerlemesi azaltılabilir."
Â
40'LI YAŞLARDA DA GÖRÜLEBİLİR
Parkinson hastalığının beyinde dopamin adı verilen beyin hücrelerinin birbiriyle haberleşmesini sağlayan maddeyi üreten hücrelerin bozulması sonucu ortaya çıktığını dile getiren Dr. Nihat Mustafayev, "Hareketlerde yavaşlık, dinlenme halindeyken titreme, psikiyatrik rahatsızlıklarla kendini belli eden bu hastalık, çoğunlukla 60 yaş sonrası kişilerde görülür. Ancak genetik nedenlerle 40’lı yaşlarda da rastlanabilir" ifadelerini kullandı.
'HER TİTREME PARKİNSON İŞARETİ DEĞİL'
Her el ve uzuvlarda yaşanan titremenin Parkinson'a işaret etmediğinin altını çizen Mustafayev, parkinson hastalığındaki titremenin vücut istirahat halindeyken olduğuna dikkat çekti. Nihat Mustafayev, "Stresli ve heyecanlıyken olan, kahve ya da ilaç tüketimi sonrası gelişen ya da esansiyel tremor denilen ailevi geçişli tremor hastalığında görülen titremelerden bunu ayırt etmek gerekir" dedi.
'DÜZENLİ TAKİPLER ÖNEMLİ'
Günümüzde kullanılan ilaçlarla Parkinson hastalığının belirtilerinin hafifletilerek hastanın günlük yaşam kalitesinin artırılmasının hedeflendiğini belirten Dr. Mustafayev, "Hastanın yaşı, hastalığın dönemi ve kullanılan ilaçların yan etkilerine göre tedavi planı hazırlanıyor" ifadelerini kullandı. Mustafayev, "Amaç, beyinde seviyesi azalan dopamin düzeyini artırmaktır. Hastalığın erken döneminde dopamin tükenmeden verilen, dopamini daha uzun süre kullanmasını sağlayan, dopamin içeren veya dopamin alıcı bölgeleri tutacak ilaçlar kullanılır. Ayrıca hareket dışında depresyon veya demans ortaya çıktığında da ek ilaçlar kullanılması gerekebilir. Parkinson hastalığının cerrahi tedavisinde ablatif tedavi denilen hastalıktan sorumlu alanların yakılması (talamotomi) ve Derin Beyin Stimulasyonu (DBS) olarak adlandırılan beyin pili uygulaması yapılır" diyerek tedavi sürecine dikkat çekti.
Parkinson hastalığında tedavinin aksatılmasının dopamin yıkımı ile birlikte hastanın yaşam kalitesini çok etkilediğini belirten Dr. Mustafayev, bu sebeple düzenli takipler yapılması gerektiğinin çok önemli olduğunu söyledi. Hastaların özellikle düzenli fiziksel aktiviteyle birlikte bol sebze ve bol lif içeren gıdaları tüketmelerinin önemine dikkat çeken Nihat Mustafayev, D vitamini düzeyinin korunmasının da hastalığın seyrini olumlu yönde etkilediğini söyledi.
Â