08.03.2025 - 07:01 | Son Güncellenme:
İlerlememizi, adalet ve eşitlik için yorulmak bilmeden mücadele eden, “kendilerine ait bir oda” talep eden sayısız kadına borçluyuz. Bu mücadele, 1995 yılında düzenlenen, dünya liderlerinin kadın haklarının ve kadınların güçlenmesinin evrensel kabul edildiği bir geleceğe bağlılıklarını taahhüt ettikleri, dönüm noktası niteliğindeki Pekin Konferansı’nda zirveye ulaştı. Ancak, aradan geçen otuz yıldan sonra, kendimizi kritik bir yol ayrımında buluyoruz.
Zamanımızın paradoksu çarpıcı bir şekilde karşımızda duruyor: Bir yandan eşi benzeri görülmemiş bir ilerlemeyi kutlarken, diğer yandan kadın hakları için mücadele hiçbir zaman bu denli acil ve hayati bir öneme sahip olmamıştı. Kadınlar engelleri aşmayı başardı, kız çocukları daha yüksek eğitim seviyelerine ulaştı ve yasal korumalar güçlendi. Ancak, bu kazanımlar kuşatma altında. Kadın haklarına yönelik küresel ölçekteki tepkiler, ayrımcılığı derinleştiriyor, yasal korumaları zayıflatıyor, üreme haklarını sınırlandırıyor ve toplumsal cinsiyet eşitliği için ayrılan kaynakların azalmasına sebep oluyor. Demografik dönüşüme ilişkin endişeler, özellikle düşük doğum oranları ve nüfus azalması, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda zorlu mücadelelerle elde edilen kazanımların geri alınmasını ve üreme haklarının kısıtlanmasını meşrulaştırmak için araç olarak kullanılıyor.
2024 yılında, dünya genelindeki hükümetlerin neredeyse dörtte biri kadın haklarına yönelik tepkilerin yükseldiğini bildirdi. Kadına yönelik şiddet alarm verici düzeylerde seyretmeye devam ediyor; sadece geçtiğimiz yıl içinde Avrupa ve Orta Asya bölgesinde 24 milyon kadın fiziksel veya cinsel şiddete maruz bırakıldı. Dijital şiddet, özellikle genç kadınları orantısız bir şekilde etkileyen, giderek büyüyen bir tehdit olarak ortaya çıktı.
Kadınların siyasi alandaki temsil oranı artış gösterdi; Avrupa ve Orta Asya bölgesinde parlamentolardaki sandalyelerin ortalama %32’sini kadınlar oluşturuyor (1995 yılında bu oran %11 seviyesindeydi). Ancak ilerleme hızı yavaşlıyor ve bazı ülkelerde tersine dönüyor. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, zararlı sosyal normlar ve ücretsiz bakım yükünün adaletsiz dağılımı, kadınların toplumsal yaşama tam katılımını engellemeye ve yoksulluğu derinleştirmeye devam ediyor. Bu durum, kırsalda yaşayan kadınlar, engelli kadınlar, azınlık gruplarına mensup kadınlar, yaşlı kadınlar, Ukrayna gibi savaş ve çatışma bölgelerinde yaşayan kadınlar başta olmak üzere en dezavantajlı konumdaki kadınları daha çok etkiliyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ile görevlendirilmiş iki öncü Birleşmiş Milletler kuruluşu olan UN Women ve UNFPA’in temsilcileri olarak, kayıtsızlık yerine eylem, teslimiyet yerine direniş ve karamsarlık yerine umut çağrısında bulunuyoruz
Bu Dünya Kadınlar Günü’nde, tüm kadın ve kız çocuklarının hakları, güçlenmesi ve eşitlik için herkesi harekete geçmeye davet ediyoruz. Tarih, 2025 yılını kararlı duruş sergilediğimiz, ilerlemenin geriye gitmesine izin vermeyi reddettiğimiz, toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekten durdurulamaz kıldığımız yıl olarak hatırlasın. Hükümetler, sivil toplum, özel sektör ve bireyler olarak, Pekin’de verilen taahhütlerin tüm kadınlar ve kız çocukları için somut bir gerçekliğe dönüşmesini sağlayarak hep birlikte ileriye doğru yürümeye devam edelim.
Akciğer kanseriyle mücadele eden usta sanatçı İlhan Şeşen'in sağlık durumu hakkında yeğeni Burhan Şeşen yeni bilgiler verdi.