29.11.2024 - 17:31 | Son Güncellenme:
Su altı dünyasında görme, tamamen farklı fiziksel kurallara göre işler. Işığın suyun içinde kırılması ve emilimi, burada görüntülerin algılanma şeklini büyük ölçüde etkiler. İnsan gözü bu değişikliklere uyum sağlayamazken, su altı canlılarının gözleri, doğal ortamlarına mükemmel şekilde uyum sağlamıştır. Örneğin, balıklar hem avlarını yakalamak hem de yırtıcılardan kaçmak için çevrelerindeki en ufak bir hareketi bile fark edebilir. Deniz memelileri ise hem suyun içinde hem de dışında net bir görüşe sahip olabilecek özel adaptasyonlar geliştirmiştir.
Suyun yoğunluğu, ışığın kırılma ve emilme şekline doğrudan etki eder. Örneğin, kırmızı ışık suyun içinde çabuk emilir, soğurulur, bu yüzden derinlik arttıkça kırmızı renk tamamen kaybolmaya başlar. Bu nedenle, su altı canlılarının çoğu mavi ve yeşil tonlarına daha duyarlıdır.
Balıkların gözlerinde bulunan farklı reseptör hücreleri de ışık ve renk farklılıklarını algılamalarına yardımcı olur. Mesela sığ sularda yaşayan balıklar genellikle canlı renkleri daha iyi görürken, derinlik arttıkça bu algı yerini sadece hareket ve şekilleri fark etmeye kadar gider.
Balıklar ve deniz memelileri, su altında net bir şekilde görebilmek için evrimsel süreç içerisinde göz yapılarında farklı adaptasyonlar geliştirmişlerdir. Balıkların göz mercekleri yuvarlaktır ve ışığı daha iyi odaklayabilmek için ileri geri hareket ettirir. Ayrıca, gözlerindeki özel pigmentler, düşük ışık koşullarında bile çevrelerini algılamalarını sağlar.
Deniz memelilerinde ise örneğin yunuslar ve foklar hem suyun altında hem de dışında görmeyi mümkün kılan göz yapılarına sahiptirler. Farklı kornea yapısına sahip olmalarından ötürü su altında basınç farkını dengeleyebilirler, bu sayede net bir görüş elde ederler.
Derin denizlerde ise ışık neredeyse hiç olmadığı için burada yaşayan canlılar farklı adaptasyonlar geliştirmişlerdir. Mesela biyolüminesans, yani canlıların kendi ışıklarını üretmesi, bu ortamda önemli bir rol oynar. Fener balığı gibi türler ise avlarını çekmek için ışık üretebilirler, bazı canlılar ise devasa gözler geliştirerek az miktardaki ışığı bile yakalayabilir. Bu devasa göz yapıları, büyük retina yüzeyi sayesinde maksimum ışık toplar ve düşük ışık koşullarında bile hareketi algılamalarını sağlar.