23.04.2020 - 16:27 | Son Güncellenme:
TBMM Başkanı Mustafa Şentop başkanlığındaki özel oturum öncesi, oturma düzeni corona virüs salgını nedeniyle sosyal mesafeye göre ayarladı. Genel Kurul salonunun girişlerine eldiven, maske ve dezenfektan konuldu.
İlk kez 23 Nisan özel oturumunda localar boş kaldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılmadığı oturumda, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay yer aldı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da oturuma katıldı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise oturumu locadan izledi. Ayrıca kabine üyelerinden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ile milletvekilleri de oturumda yer aldı.
Herkesin maske takıp, sosyal mesafeyi koruyarak oturduğu genel kurulda saygı duruşunda bulunuldu, ardından İstiklal Marşı okundu.
Genel Kurula, liderlerden ilk olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geldi.
Genel Kurulda, Kovid-19 salgınıyla mücadele kapsamında alınan önlemler nedeniyle milletvekilleri, Meclis çalışanları ve gazeteciler maske taktı.
Genel kurulda görevli kavaslar, konuşmalar sonrasında meclis kürsüsünü yeni tip corona virüs (Kovid-19) ile mücadele kapsamında dezenfektan sıkarak temizledi. Kavaslar, Meclis sıralarına kolilerle maske ve dezenfektan dağıttılar.
Milletvekili sıraları ile izleyici locaları, sosyal mesafe kuralı gereği birer koltuk boş bırakılarak düzenlendi.
Tören, Birinci Meclis'te ilk konuşmayı yapan Sinop Mebusu Şerif Bey'in konuşmasının ses kaydının dinletilmesi, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı.
TBMM Başkanı Şentop, burada yaptığı konuşmaya başlarken, Şerif Bey'in 100 yıl önceki sözlerini aktararak "100 yıl önce, yaklaşık bu saatlerde, bu binada, bu salonun çatısı altında, bu duvarlarda, çok seçkin bir topluluk huzurunda, ilk oturuma başkanlık yapan Sinop Milletvekili Şerif Bey'in dilinden, işte aynen bu kelimeler yankılanıyordu.
100 sene sonra, 23 Nisan günü bu sözleri aynı mekanda tekrar etmekle büyük bir heyecan, büyük bir gurur duyuyorum." ifadelerini kullandı.
Bundan 100 yıl önce, vatanın istila ve ilhak, milletin ise yok edilme tehdidiyle karşı karşıya olduğunu hatırlatan Şentop, Ankara'da vatanın her tarafından gelen milletin temsilcilerinin kalplerine tercüman olan yiğit ve asil bir ses yükseldiğini vurguladı. Şentop, bu salonun, o asil haykırışın bütün dünyaya ilan edildiği, işgalcinin çirkin suratına bir tokat gibi aşkedildiği yer olduğunu anlattı.
Şentop, 21 Nisan'da Hey'et-i Temsiliyye Reisi sıfatıyla Mustafa Kemal Paşa'nın, bütün şehirler ile beraber Ankara'da da hatimler ve Buhari-i Şerifler okunmasını, bereketinden istifade için özellikle Cuma gününün seçildiğini, cuma namazından sonra sancak-ı şerifle beraber Hacı Bayram Camisi'nden Birinci Meclis binasına yürüneceğini ifade eden bir genelge yayımladığını hatırlattı.
Ankara'ya kimlik kazandıran Hacı Bayram Veli Hazretleri'nin manevi huzurunda toplanıldığını, cuma namazının kılınmasının ardından bu binaya gelinerek ilk oturumun başlatıldığını belirten Şentop, Meclis'in açılışında Şerif Bey'in kullandığı sözlerin ülke tarihinin en zor dönemindeki en kıymetli meydan okumalardan biri olduğunu ifade etti.
İstanbul'un işgaliyle beraber, devlet merkezinin çalışamaz hale gelmesi üzerine, 700 yıldan fazla devlet olarak yaşanılan bu topraklarda bir hakimiyet sorunu ortaya çıktığını dile getiren Şentop, ilk Meclis Başkanı olarak Mustafa Kemal Paşa'nın da bu hassasiyeti gösteren sözlerini anımsattı.
Şentop, "23 Nisan 1920'de, 100 sene evvel, bu küçük salona, o kadar geniş ve o kadar güçlü bir mana doldurulmuştur. Her şeyden önce tam bağımsızlık idealiyle bir siyasi varlık, bir devlet olarak hayatta olduğumuzun ilanı, böylece milletin mukadderatına bizzat el konulduğu hususu, İstiklal Savaşı'nın yönetilmesi ve inkıraz yani çökme aşamasındaki devletin inşasıdır.
Bunların hepsi bu fiziken küçük binada, çok zor şartlar ve imkansızlıklar içinde bir araya gelen ama büyük ideallerin ve iddiaların, devasa cesaretlerin ve koca yüreklerin sahibi insanların omuzlarında yükselmiştir." diye konuştu.
Tarihin yalnızca geçmiş olayların toplamı ve bir kronolojiler silsilesi olmadığını, milletlerin inşa kabiliyetlerini artırmak için başvurdukları bir ibret vesikası olması halinde tarihin ilerletici olabileceğini vurgulayan Şentop, bu sebeple, yalnızca geçmişteki gurur verici bir hadiseyi anmak, ataları övmek için toplanmadıklarını, toplanmalarının asıl sebebinin, Milli Mücadele'nin manasını ve yüce Meclis'in ruhunu kavramak olduğunu söyledi.
"Bilinmelidir ki bu mukaddes çatının manası ve ilhamı büyüktür, ruhu da kuşatıcıdır çünkü bu Meclis, bütün şartlar aksini düşünmeyi teşvik ederken tam bağımsızlık iradesini göstermek için ayağa kalkan bir milletin cisimleşmiş halidir." diyen Şentop, Meclis'in sadece aziz millet değil, dünyanın bütün ezilenleri için ilham kaynağı olduğunu vurguladı. Şentop, şöyle devam etti:
"Açılışının 100. yıldönümünü andığımız, kutladığımız bu Meclis, zorluklar ve zorbalık karşısında sinmenin değil cesaretle onları alt etmenin milletimizin en asli kudreti olduğunu, her an bize ihtar eden bir abidedir ve bizler burada, bu abidenin bize anlattıklarına kulak vermek, o anlatılanları hazmedip kendimize rehber kılmak için bulunuyoruz. 100 yıl önce ve çetin şartlar altında kurulan bu Gazi Meclis, milletimizi teşkil eden bütün unsurları ve farklılıkları bünyesinde barındırıyordu.
O kurucu Meclis'te, asker, yönetici, avukat, memur, din adamı, öğretmen, doktor, eczacı, aşiret reisi, diplomat, emniyet mensubu, çiftçi, esnaf gibi değişik meslek gruplarından milletvekilleri bulunuyordu. Hepsinin ortak ideali, göklerimizde hür bir şekilde dalgalanan ay yıldızlı bayrağımızın altında tam bağımsız bir şekilde yaşamaktı.
100 yıl önce bu sıralarda, Mehmet Akif ile Cami Baykurt, Diyap Ağa ile Hamdullah Suphi, Hüseyin Avni Ulaş ile Kılıç Ali, Hasan Basri Çantay ile Mahmut Esat Bozkurt, Ali Şükrü Bey ile Adnan Adıvar aynı gaye için yan yana, omuz omuza mücadele ediyordu.
Şüphesiz ki bu kıymetli zevatın hiçbirisi, yanındakine benzeyerek ve dünya görüşünden yahut telakkilerinden vazgeçerek burada değildi.
Fakat asıl örnek alınacak husus şuydu ki siyaset hırslarını ve iktidar arzularını bir tarafa koyup vatan ve istiklal için mücadeleyi, millet menfaati söz konusu olduğunda her şeyi bir yana bırakmayı tercih ediyorlardı."