17.10.2021 - 11:28 | Son Güncellenme:
St. Petersburg, mimarisi ve doğasıyla insanı büyüleyen bir güzelliğe sahip. Yaz aylarında havanın neredeyse hiç kararmadığı ve beyaz gecelerin yaşandığı St. Petersburg, Rusya tarihinde çok özel bir yere sahip.
Yüzyıllar boyunca Rus Çarlığı'na başkentlik yapmış olan St. Petersburg, birçok önemli ismin de doğduğu yer olma özelliği taşıyor.
St. Petersburg, Rusya'nın başkenti Moskova'ya 715 kilometre uzaklıkta, ülkenin kuzeybatısında yer alan bir kenttir. Avrupa'nın en kalabalık dördüncü kenti olan St. Petersburg, Baltık Denizi'ndeki Finlandiya Körfesi'nde yer alır.
Tarihi İngria bölgesinde bulunan St. Petersburg, Finlandiya Körfezi'ne akan Neva Nehri'ndeki 42 ada üzerine kuruludur. Bu özelliği sayesinde kanallar şehri olarak anılan St. Petersburg, köprülerle birbirine bağlanmaktadır.
Yaklaşık 4 saat süre İstanbul-St. Petersburg uçuşları, Pulkovo Havaalanı'na gerçekleşmektedir. St. Petersburg merkezine 22 kilometrelik bir uzaklıkta yer alan 1932 yılında inşa edilen Pulkovo Havaalanı, kenti dünyaya bağlar.
Metro ve otobüsle Pulkovo Havaalanı'ndan St. Petersburg merkezine ulaşmak mümkün.
St. Petersburg, Rusya'nın en önemli çarlarından Büyük Petro tarafından, ülkenin batıya açılan kapısı olması amacıyla kurulmuştu. Bu dönemde St. Petersburg'da inşa edilen yapıların ortak özelliği, Avrupa mimarisinin birer örneği olmasıdır.
Çarlığın başkenti olan St. Petersburg, hummalı bir inşaat sürecinin ardından tipik bir Avrupa kenti oldu. Yazlık ve kışlık saraylar, devlet yapıları ve adalara inşa edilen sivil yapılar, dönemin Avrupa mimari tarzını yansıtır.
1917'deki Ekim Devrimi sonrası başkentin Moskova'ya taşınması üzerine eski önemini bir nebze kaybetmiş olsa da St. Petersburg, kimliğini korumayı başarmıştır.
Sovyetler Birliği döneminde adı Leningrad olan kent, 90'larda yeniden eski adıyla anılmaya başlandı.
Rusya'nın en güzel kentlerinden biri olan St. Petersburg, görülmeye değer çok sayıda yapıya ev sahipliği yapıyor. Dünyanın turistler açısından en popüler 20. kenti seçilen St. Petersburg'da, başta Ermitaj Müzesi olmak üzere çok sayıda önemli yapı bulunuyor.
Çariçe 2. Katerina döneminde inşa edilen Ermitaj Müzesi, 1852 yılından itibaren kamuya açılmıştır. Dünyanın en büyük ikinci müzesi olan Ermitaj, koleksiyon bakımından da ilk sırada yer almaktadır. Öyle ki Ermitaj koleksiyonunun büyük bir kısmı alan yetersizliğinden sergilenememektedir.
Her yönüyle bir Avrupa kenti olan St. Petersburg, Ermitaj Müzesi'nin yanı sıra güçlü edebiyat geleneğiyle de dikkat çeken bir yerdir.
Ünlü Rus edebiyatçı Dostoyevski, ömrünün büyük bir bölümünü St. Petersburg'da geçirmiş ve 1881'de burada hayatını kaybetmiştir.