12.08.2021 - 14:53 | Son Güncellenme:
Şehir devletlerinin önemli bir realite olduğu Antikçağ dünyasında spor, sağlam bir vücut ve dolayısıyla güçlü bir askerin yetiştirilmesinde hayati bir konuydu. Toplum devamlılığı ve kentin dışarıdan gelebilecek saldırılara korunması için erkek çocuklar küçük yaşlardan itibaren belirli bir sistem dahilinde eğitim sürecinden geçirilmekteydi.
Başlangıçta bu genç erkekler için bu gibi eğitimleri ve yer aldıkları yarışmalar kentin agorasında gerçekleşirken sonrasında artan ihtiyaç ve ilgiyle şehirlere gymnasion ve stadionlar inşa edilmeye başlandı.
Güreş, boks, disk fırlatma ve uzun atlama gibi doğrudan askeri eğitim amacı taşıyan bu faaliyetler gymnasionlarda genç erkeklere öğretilmekteydi. Adını Yunanistan’da tanrıların yaşadığı dağ olduğuna inanılan Olimpia’da gerçekleşen ve dört yılda bir tekrarlanan olimpiyatlarda da bu spor dalları bulunmaktaydı.
Bugün ağırlıklı olarak kullanılan gymnasium ve stadium kelimeleri aslında tarihsel olarak Anadolu’da asırlarca söylenmiş hali olan gymnasion ve stadionun Romalılaşmış halidir.
Başta Ege ve Akdeniz olmak üzere Anadolu şehirlerine inşa edilen bu gymnasion ve stadionlar kentlerin gelecekteki asker ihtiyacının karşılanmasının çok ötesinde işlevler kazandı. Her biri günümüzde de hayranlık uyandıran birer mimari eser olan bu yapılar aynı zamanda atletizm faaliyetlerinin gelişmesi ve beraberinde farklı alanlarda eğitim imkânını sağlamıştır.
Denizin karşı yakasına yani Yunanistan kıyılarına da baktığımızda benzeri bir durum karşılaşıyoruz. Antikçağ’da Atina’da üç gymnasionun faaliyet gösterdiğini biliyoruz. Bunların isimleri Lykeion, Akademia ve Kynsarges. Bu okulların zaman içerisinde gençlerin felsefe eğitimi aldığı önemli kurumlara dönüştü.
Bu dönemde Atina’nın en büyük rakibi Sparta’da ise gymnasionların olmadığını görmekteyiz. Bunun nedeni ise Sparta’daki bütün erkek çocuklarının yedi yaşlarından itibaren ailelerinden alınıp birer asker olarak yetiştirilmesiydi.
Yunancada çıplak anlamına gelen “gymnos” kelimesinden türeyen gymnasionlarda genç erkekler bedensel olarak savaşa hazır hale gelmek için yaptıkları idmanlarını çıplak bir biçimde gerçekleştirdikleri için bu mekânlar böyle isimlendirilmiştir.
Hitiler ve Frigyalılar gibi Anadolu’nun kadim halklarında da yine savaş ve silah kullanma yeteneğini ön plana çıkarmak ve geliştirmek amacıyla düzenlenen sportif faaliyetler bulunmaktaydı. Ancak bölgede Yunan kolonilerinin kurulması ve devamında da özellikle milâttan önce dördüncü yüzyıldan itibaren bölgede hakim olan Helenistik Çağ, Anadolu kentlerinde çok sayıda gymnasion ve stadionun inşa edildiği dönem olma özelliği taşımakta.
Bu dönemde Anadolu’da inşa edilen gymnasionlar aynı zamanda kadim topraklardaki en önemli şehirler olma özelliği de taşıyordu. Aristotales’in hocalık yaptığı Assos’taki gymnasionun yanı sıra Pergamon (Bergama), Priene (Gülbahçe) ve Miletos, bu dönemde Anadolu coğrafyasında spor faaliyetlerinin düzenlendiği mekânlara ev sahipliği yapıyordu.
Termessos Antik Kenti’nde günümüze ulaşan gymnasionlar ve stadion inşa edildiği coğrafya ve dönem de düşünülünce uyandırdığı hayranlık katlanarak artmaktadır. Anadolu’nun Roma hakimiyetine girdiği milâttan önce 30 yılından itibaren de bölgede spor faaliyetleri önemini sürdürdü.
Kent devleti kimliğini kaybedip devasa bir imparatorluğun şehirlerine dönüşen bu yerleşimlerde spor faaliyetleri artık savunma amaçlı değil de eğlence ve tanrıları hoşnut kılma amacıyla sürdürülmekteydi.
Efes’te, Roma döneminde inşa edilen gymnasion yanında bir hamamın da bulunması itibarıyla mimari açıdan da önemli bir değişimi beraberinde getirmiştir.
Nasıl ki Antikçağ’da olimpiyatlar tarihi belirlemede kullanılıyorsa spor yapılan stadionlar da uzaklık ölçü birimiydi. Elimizdeki bilgiler milâttan önce sekizinci yüzyıldan itibaren birer spor faaliyeti olan olimpiyatların gerçekleştirildiğini göstermekte.
Askeri bir kimlik taşıyan ve içinde güreş, boks, disk atma, atlama gibi farklı branşlarının bulunduğu bu spor festivallerinin en heyecanlı etkinliklerinden biri de koşulardı. Koşuların gerçekleştirildiği stadionlar, olimpiyatlar sırasında izleyicilerle dolup taşıyordu.
600 ayak yani yaklaşık olarak 200 metre uzunluğundaki bu stadionlar zaman içerisinde uzaklıkları ifade etmek için de kullanılmaktaydı. Örneğin bir yer 10 stadion uzaklıktaysa bu yaklaşık olarak iki kilometrelik bir mesafe anlamına gelmekteydi. Antikçağ’da Anadolu’daki yol tabelalarında asırlar boyunca stadion ibaresi bu amaçla da kullanıldı.