24.01.2025 - 05:50 | Son Güncellenme:
Toprağın; yaşamın, hafızanın ve bilginin kaynağı olma özelliklerine dikkat çekerek geçmişle gelecek arasında bağ kurmayı hedefleyen “Yerebasan” projesi, mimarlığın toprakla ilişkisini yeniden düşünmeyi, bu ilişkiyi tartışmaya açmayı ve gelecekte toprağın fiziksel ve sosyal mekan üretimindeki rolünü sorgulamayı amaçlıyor.
Toprak; yaşayan bir ekosistem, doğal bir zeka formu ve geçmişin izlerini taşıyan bir arşivdir. 2025 Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu için seçilen “Yerebasan”, topraktan öğrenmeyi ve onun duyusal ve döngüsel yapısından ilham alan projelere de sergide yer vermeyi hedefliyor. Bu çağrı, mimarlık öğrencilerini ve mimarları, mimarlığın toprakla ilişkisini yeniden düşünen, Türkiye bağlamında bu ilişkiyi tartışmaya açan ve toprağın geleceğin fiziksel ve sosyal mekan üretimindeki rolünü araştıran projelerle başvuruda bulunmaya davet ediyor. Üniversitelerin mimarlık bölümü öğrencileri, yeni mezunları ve mimarların başvurabileceği açık çağrıya katılımlar3 Mart 2025 Pazartesi günü Türkiye saati ile 17.00’ye kadar kabul edilecek.
Başvuran projelerin toprağın barındırdığı geleneksel bilgilerin izini sürerken toprağı ötekileştirmeyen, yaşamı onunla birlikte konu alan yenilikçi ve sorgulayıcı çalışmalar olması bekleniyor. Bu sergiye özel yeni projeler geliştirilebileceği gibi, üniversitelerin mimarlık bölümü proje stüdyolarında bugüne dek üretilmiş ya da üretilecek projelerle başvurulabilir. Seçilen projelere 2025 Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu “Yerebasan” sergisinde yer verilecek. Projelerin sergide nasıl yer alacağı, küratörler tarafından proje kapsamı doğrultusunda belirlenecek.
Serbestlik Dereceleri
Sümeyra Bakır, Tayfun Erdoğmuş, Bedirhan Kılıç, Merve Karakoç, Kerem Özkan, Dila Pirinç, Beste Saraç, Ulya Soley ve Berkay Tuncay’ın katılımıyla gerçekleşen ve Kerem Ozan Bayraktar’ın küratörlüğünü üstlendiği “Serbestlik Dereceleri” başlıklı sergi, 11 Nisan 2025 tarihine dek YUNT’ta ziyaret edilebilecek.
Sergi, sanatsal ifade biçimleriyle mekanı nasıl algıladığımızı, kurguladığımızı ve temsil ettiğimizi odağına alıyor. Bir sistemin çevresel koşullara göre nasıl hareket edebileceğini, dönüşebileceğini ve yeniden biçimlenebileceğini açıklayan “serbestlik dereceleri” kavramı, sabit uzam modelleri yerine, farklı yoğunluklar ve hareket olasılıkları içeren bir anlayış öneriyor.
Sergi, doğrusal mekan anlayışlarından doğan statik temsillerin dünyayı olduğu gibi yakalanabilecek sabit nesneler ve varlıklardan oluştuğu varsayımının yerine gerçekliğin dinamik ancak sınırlı yapısını merkezine alıyor. Yaşamın, özellikle de mekan deneyimlerinin farklı yoğunluklara, durağanlıklara ve hareketlere sahip özelliklerini vurgulayan sergi, uzamdaki olasılıklar ağına ve onun yer yer katılaşan sınırlarına odaklanan teknikler barındırıyor. Sergide insan gözüne yönelik üretilmemiş teknik imgeler, üç boyutlu modellemeler, video ve farklı projeksiyon türleri gibi çeşitli haritalama tekniklerinin yöntemlerine müdahale eden işlerin yanı sıra uzamdaki birikmeleri işaret eden, onları dönüştüren, ayrıştıran ve çözümleyen çalışmalar da yer alıyor. Bu çalışmalar, hem çizgisel temsili alışılmışın dışında tartışmak için ortam hazırlıyor hem de sanatın varlığını olasılık alanlarının keşfiyle ilişkilendiriyor. Sergiye ev sahipliği yapan YUNT, bu alternatif ifadeleri bünyesinde barındırırken aynı zamanda kendi mekansal kimliğine dair de bir tartışma alanı yaratıyor.
Salt Araştırma Fonları 2025 Başvuruları
Garanti BBVA tarafından kurulan Salt’ın bilgi üretimi ve paylaşımını desteklemek üzere 2013’ten bu yana her yıl düzenlediği Salt Araştırma Fonları’nın 2025 başvuruları, 14 Ocak’ta başladı. 19. yüzyıldan günümüze Türkiye’de kent, toplum ve ekonomi ile 1950 sonrası sanat, mimarlık, tasarım alanlarında özgün belge edinimi ve araştırmaya alan açan Salt Araştırma Fonları ile bu yıl, Garanti BBVA’nın iki ek fonuyla birlikte toplam sekiz proje desteklenecek.
Bugüne kadar toplam 80 projeye dağıtılan fonlar ile toplumsal dönüşümleri yansıtan yerel örnekleri çok yönlü bakış açılarıyla inceleyen, yeni kaynakları görünür kılan veya genelgeçer kanıların güncel bulgularla sorgulanmasına olanak tanıyan çalışmalar teşvik ediliyor. Ayrıca Salt’ın arşiv koleksiyonları ile uzun soluklu araştırmalarının da yorumlanması amaçlanıyor.
İki aşamada tamamlanacak başvuru süreci sonucunda seçilen araştırma projelerinin her birine 70.000 TL’lik fon desteği sağlanacak. 17 Şubat Pazartesi saat 18.00’e kadar devam eden ön başvurular ile konu, dönem ve araştırma alanı bakımından içeriğin uygunluğu değerlendirilecek. Bu aşamayı geçen aday projeler için 17 Mart Pazartesi gününe kadar devam edecek ikinci aşamanın ardından sonuçlar, 22 Nisan Salı günü duyurulacak.
Sanat araştırmaları, 1950'lerden günümüze Türkiye’nin kültür ortamı içerisinde kırılma anları oluşturan süreçlerin, kişi ve kurumların, sergi ve etkinliklerin incelenmesini kapsarken mimarlık ve tasarım araştırmaları 1950’ler sonrası Türkiye’de mimari pratikler ile tasarım yaklaşımlarına ilişkin basılı kaynakların dışında kalan veya mevcut kaynaklara özgün yaklaşımlar getiren içeriklere odaklanıyor. Kent ve toplum araştırmaları, 19. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu ve 20. yüzyıl Türkiye’sindeki toplumsal dönüşümleri detaylandıran çalışmalar ile kent araştırmalarını; ekonomi tarihi araştırmaları ise 19. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu ve 20. yüzyıl Türkiye’sindeki ekonomik dönüşümlere odaklanan çalışmaları içeriyor. Desteklenen projelerin çıktıları, Aralık ayında düzenlenecek sunum programıyla kamunun yorum ve katkılarına açılacak.
Geometri İle Mimarlık Arasında
Paris’te La Défense’taki Tak’ın bir “küp”, Louvre’daki Piramit’in bir “piramit”, La Villette’teki La Géode’un da bir “küre” olduğunu kim inkar edebilir? Ancak bu geometrik biçimler birer mimari biçim mi? Frank Gehry’nin tasarladığı mimari biçimlerden ya da Benoît Mandelbrot’un tasarladığı fraktal şekillerden ne açıdan daha “geometrik”tirler?
Mimarın “geometri”si ile matematikçinin geometrisi arasında benzeyen ve benzemeyen yanlar nedir?
Descartes, Pascal, Desargues, Gauss, Bolzano, Poincaré, Mandelbrot, Serfati ve diğer matematikçi filozoflar, Jean-Jacques Gardies, Gilles-Gaston Granger, Jules Vuillemin, Ludwig Wittgenstein ve diğer matematik filozofları Aalto, Brunelleschi, Durand, Gehry, Kahn, Bernini, Le Corbusier, Palladio, Philibert de l’Orme, Rietveld, Serlio, Utzon, Villard de Honnecourt, Viollet-le-Duc, Wright gibi mimarların çizimlerinden kalkarak mimarlığa “uygun” bir geometri arayışına giren bu kitabı beslediler.
BakuArchifest24
Aralık ayında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen ilk mimarlık festivali olan “BakuArchifest24: Mimarlık ve İnsan”, hem Türkiye’den hem de Azerbaycan’dan mimarları bir araya getirdi. Türkiye’den Aslı Mimarlık Tasarım Ofisi ve Azerbaycan’dan Design Bureau tasarım ofislerinin organizatörlüğünde gerçekleşen festivalde katılımcılara paneller, tartışmalar, sergiler, ürün ve firma tanıtımları içeren bir program sunuldu. Kapanış ise mimarlık öğrencileri arasında düzenlenen “Kente Uyum ve Sürdürülebilirlik: Bank Tasarımı” konulu yarışma ile yapıldı. Festivalin mekan seçimi de adeta festivalin temasına uygun olarak mimarlığın insanlığa katkısını örnekler nitelikteydi. Etkinlikler Bakü’nün mimari mirasının parçası olan iki önemli yapıda Taş Tarih Müzesi ve YARAT Çağdaş Sanat Merkezi’nde gerçekleşti.
Festivalin amacı, mimarlıkta son gelişmelere değinmek, tanıtmak, katılımcılar arasında yeni ilişkiler kurulmasına vesile olmak, geleceğin olası mimari konseptlerini tartışmak, mimarlığın insana ve insanlığa katkılarını gözden geçirmekti. Festival, aynı zamanda günümüz mimarlık ve kentsel gelişiminin sorunlarını tartışmak üzere bir diyalog platformu oluşturmayı da sağladı. Organizasyon sektörün duayen mimarlarını, akademisyenlerini ve henüz mimarlık mesleğine yeni adım atmış gençleri buluşturdu. Türkiye’den Sinan Ergin’in açılış konuşmasıyla başlayan festivale Hüseyin Tonguç Özcan, Aslı Karaaslan Özcan, Nevzat Sayın, Deniz Aslan, Prof. Dr. Havva Alkan Bala, Prof. Dr. Ayşe Nilay Evcil; Azerbaycan’dan ise Nariman İmamaliyev, Nariman Topchibashev, Sohrab Rahimov, Fizuli Aliyev, İlqar Manafsoy, İlqar İsbatov ve Qalib Məmməd panelist olarak katkı sundular.
İzmir Yapımı: İzmirSMD 20. Yılında
İzmir Serbest Mimarlar Derneği üyesi olan mimarların serbest mimarlık pratiklerini gözler önüne seren 40 yapıyı farklı öyküler çerçevesinde okuyuculara sunan “İzmir Yapımı: İzmirSMD 20. Yılında” başlıklı kitabın editörlüğünü Müge Cengizkan ve Ali Cengizkan, tasarımını Dilara Sezgin gerçekleştirdi.
İzmir’de serbest mimarlık pratiklerinin İzmir Serbest Mimarlar Derneği çatısı altında toplanarak güçlenmesinin 20. yılını kutlayan kitap, dernek üyelerinin katkılarını kayıt altına alıyor. Mimarlık gibi çok bileşenli üretim alanındaki yapıtlar, farklı anlatılarla “yapı öyküleri” temaları çevresinde bir araya getirildi. VitrA’nın desteği ile yayımlanan, editörlüğünü Müge Cengizkan ve Ali Cengizkan’ın, tasarımını Dilara Sezgin’in yaptığı seçkiye giren 40 yapı, “Işık”, “İz”, “Doku”, “Dönüşüm” ve “Müzakere” öyküleri çerçevesinde okuyucuya sunuldu.
Kitap, İzmirSMD’ye üye olan mimar müelliflerin yalnızca İzmir ve Ege bölgesine değil, Türkiye’ye yayılmış olan etkin katkılarını kayıt altına alıyor. Yayın Kurulu, mimarlık gibi çoklu bileşenli bir anlatı alanındaki “yapı öykülerini” temalar çevresinde toplamayı ve yan yana sunabilmeyi, bunu yaparken yazın alanından yararlanabilmeyi, bu seçkiyi son haliyle sunarken mimarlık konusunda yeniden öğrenebilmeyi amaçladı. En az dört yüz yıldır karmaşık uluslararası ilişkiler geliştirerek kozmopolitleşen İzmir kentine layık bu kitap, aynı kapak altında çift dilde Türkçe ve İngilizce olarak yayımlandı. Metropol üzerinden yerel ve ülkelerarası çağrışımları barındıran başlık da böylelikle ortaya çıktı: İzmir Yapımı / Made in İzmir.
Kadıköy Belediyesi Hizmet Binası Mimari Proje Yarışması
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Etüd ve Projeler Dairesi Başkanlığı tarafından açılan “Kadıköy Belediyesi Hizmet Binası Mimari Proje Yarışması” için projelerin son teslim tarihi 7 Nisan olarak duyuruldu. Yarışma, Kadıköy Belediyesi’nin halen hizmet vermekte olduğu binanın tasarlanıp inşa edildiği tarihten bu yana Kadıköy’ün değişen ve büyüyen ihtiyaçlarına cevap vermekte zorlanması, beklenen büyük İstanbul depremine karşı güncel gereklilikleri sağlayamaması, bunlara ek olarak alanın 40 senede değişen anlamı-önemi ve binanın alandaki potansiyel gücü düşünüldüğünde sorunlarla baş edebilecek yeni bir binaya ihtiyaç duyulması nedeniyle açıldı. Katılımcıların projeleri mimarlığın temelde yaşamı daha iyi hale getirmekle ilgili olduğu ilkesini önceleyen bir anlayış ve 21. yüzyılın somut gelişmeleri ile olası projeksiyonlarını dikkate alan dinamik bir mekan kurgusu içinde ele almalarının beklendiği yarışmada soru sormak için son tarih 4 Şubat, projeler için son teslim tarihi ise 7 Nisan olarak belirlenmiş.
Yarışmada birinci ödül 1.000.000 TL, ikinci ödül 800.000 TL, üçüncü ödül ise 600.000 TL olarak duyuruldu. Mansiyon ödülü alacak 5 projeye 300.000’er TL verilecekken satın almalar için jüri kararına bağlı olarak 200.000 TL ayrıldı. Yarışmanın Mimar Tülin Hadi’nin başkanlığında toplanacak olan jüri ekibi Mimar Mehmet Zafer Akdemir, İnşaat Mühendisi Oğuz Cem Çelik, Mimar Nevzat Oğuz Özer ve Mimar Cem Sorguç’tan oluşuyor.
İz Bırakmadan
Akbank Sanat’ın disiplinler arası yaklaşımıyla hayata geçirilen “Sürdürülebilir Tasarım Sohbetleri: İz Bırakmadan”, “atıksız yaşam ne kadar mümkün?” sorusunu odağına alıyor. Tasarımın farklı alanlarındaki sürdürülebilirlik yaklaşımlarını tartışmaya açan program, yeniden işlevlendirme, dönüştürme ve onarma gibi temel başlıklar üzerinden, bugünün uygulamalarını incelerken gelecekteki olasılıkları keşfetmeyi amaçlıyor. Seri, mimariden gastronomiye, tasarımdan gıda üretimine kadar çeşitli disiplinlerden katılımcıları bir araya getiriyor. Mekanların yeniden düşünülmesinden toprak ve atıkla üretime, onarım odaklı tasarımlardan sürdürülebilir gıda projelerine kadar uzanan başlıklar, katılımcılara çok yönlü bir öğrenme ve keşif süreci sunuyor.
Ekim ayında başlayan, moderatörlüğünü mimar ve akademisyen Nur Gayretli’nin üstlendiği söyleşi serisinin önümüzdeki programının konukları arasında İstanbul merkezli SO? Mimarlık ve Fikriyat, ileri dönüşüm odaklı moda markası Alt Üst, kolektif üretim ağı Onaranlar Kulübü, tasarım stüdyosu Studio Blai, sürdürülebilirlik danışmanı Lale Çıkaroğlu Acar ve sosyal girişim KÖK Project yer alıyor. Onaranlar Kulübü’nün daha sürdürülebilir bir dünya için yürüttüğü çalışmalarının aktarılacağı “Bir Diyalog Aracı Olarak: Onarmak” söyleşisi 13 Şubat günü saat 19:30’da; üretilirken hiçbir atığı açığa çıkarmayan ve kullanım ömrü sona erdiğinde doğaya yüzde yüz geri dönüşebilen sıkıştırılmış toprak teknolojisini kullanan Mono Earth’ün hikayesi ile bu alandaki farklı ölçekteki çalışmalarının inceleneceği “Toprak ile Mekanlara Dokunmak” 13 Mart günü saat 19:30’da; dünya genelinde yürütülen Precious Plastic isimli akımın bir parçası olan ve topladıkları plastik atıkları kaplama malzemesine dönüştüren Studio Blai ekibinin üretim süreçlerinin ele alınacağı “Atıktan Üretmek” 17 Nisan günü saat 19:30’da gerçekleşecek. Sürdürülebilir gıdaların geleceği, çevre dostu ambalajlar ve etkinliklerde sürdürülebilirlik gibi önemli konuları tartışılacağı “Sürdürülebilir Gıda Tasarımları” söyleşisi ise 8 Mayıs günü saat 19:30’da gerçekleştirilecek.
Organizmadan Habitata
Türkiye Kentsel Morfoloji Ağı (TNUM) tarafından düzenlenen 5. Ulusal Kentsel Morfoloji Sempozyumu, yerleşmeleri yalnızca yapısal varlıklar olarak değil, aynı zamanda doğanın bir uzantısı, derin ekolojik ilişkilerin bir ürünü olan, karmaşık yapıda, çok katmanlı, dönüşen habitatlar olarak yeniden düşünmeye davet ediyor.
Yerleşmeler, tıpkı canlı organizmalar gibi, büyüyen, değişen, yıkılan, yok olan, yeniden yapılanan süreçlerle şekillenir. İçinde yaşadığımız çağda yerleşmeler hiç olmadığı kadar hızlı, beklenmedik ve travmatik olaylara tanıklık eder. Kentlerde toplumsal, mekansal ve çevresel bütünleşememe sorunu giderek daha belirginleşiyor. Yaşamın ve yaşam çevresinin süreklilik ve süreksizlikler, yıkım ve yapımlar, kopuş ve işgaller barındıran bir bütün olarak yeniden yorumlanması önem kazanıyor. 5. Kentsel Morfoloji Sempozyumu; bu bütünleşememe sorunun artmakta olduğu bir ortamda yerleşmelerin çok boyutlu ilişkiler üzerinden yeniden tartışılmasını amaçlıyor.
“Organizma’dan Habitat’a “Süreklilik-süreksizlik, yıkım-yapım, kopuş-işgal” ana teması altında tartışmaların yapılmasının öngörüldüğü sempozyum, yerleşmeleri kentsel morfoloji bilim alanının kuram, yöntem ve uygulama boyutlarıyla tartışmak üzere 12-14 Mayıs 2025 tarihleri arasında Trabzon’da, Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ev sahipliğinde, KTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü ve KTÜ Mimarlık Bölümü’nün katkılarıyla düzenleniyor.
Ahşap Gelecektir; Tasarla ve İnşa Et
BAU Ahşap Yapı Uygulama ve Araştırma Merkezi ve BAU Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nin birlikte düzenlediği Ahşap Gelecektir; Tasarla ve İnşa Et Öğrenci Yarışması sonuçlandı. Yarışma BAU Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Mimarlık, Endüstriyel Tasarım ve İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı öğrencilerini, kaynağı yenilenebilir tek yapı malzemesi olan ahşabın bir yapı malzemesi olarak postansiyelini ve avantajlarını araştırmaya davet etmişti. Yarışmanın iki önemli anahtar kelimesi "ahşap" ve "ileri dönüşüm"dü. Yarışmada tasarım malzemesi olarak daha önce bir yapının inşaasında kullanılan lamine ahşap ve çapraz lamine ahşaplar kullanıldı. Bu sebeple yarışmaya katılan öğrenciler öncelikle "Neden ileri dönüşüm?" sorusuna yanıt arayıp kafa yordular, ardından yanıtın "ahşap" olması ile süreç başladı. Yarışma kapsamında katılımcıların ahşaba dair bilgilerini geliştirmek amacıyla bir seminer ve bir de atölye çalışması düzenlendi. Böylece katılımcılar; tasarım konseptlerini geliştirme, ahşabın işlenmesi ve entegrasyonunu keşfetme ve tasarım sürecinde yenilikçi yaklaşımlar geliştirme şansına sahip oldular. Jüri değerlendirmesi sonucunda Abdurrahman Semma, İbrahim Emir Kımıl, Inas Ouertani, Nurseli Azra Özlü ve Yasmine Saleh’ten oluşan ekip 1. Ödül’e; Sıla Ercan ve Umid Akhundlu’dan oluşan ekip 2. Ödül’e; Mhd Hmam Al Zoubi ve Yasmeen Mahmoud’dan oluşan ekip ise Üçüncü Ödül’e layık görüldü. Yarışmada birincilik ödülü alan tasarım bahar yarıyılı içinde yarışma katılımcıları ve istekli öğrencilerin destekleri ile 1/1 ölçekte üretilerek, BAU Kuzey Kampüs bahçesinde yerini alacak.
Sanatsal İlkelere Göre Şehirlerin İnşası
Camillo Sitte'nin, şehircilik disiplininin kurucu metinlerinden biri olan Sanatsal İlkelere Göre Şehirlerin İnşası başlıklı kitabı, özgün dilinden yapılan çeviriyle Arketon Yayınları arasındaki yerini aldı. Hüseyin Tüzün'ün çevirisi ve Aykut Köksal'ın editörlüğünde yayına hazırlanan kitaba yazdığı sunuş yazısında Köksal şöyle diyor:
"Camillo Sitte bir mimar, Viyana İmparatorluk Kraliyet Uygulamalı Sanatlar Okulu'nun yöneticisi. 1889'da yayımladığı Sanatsal İlkelere Göre Şehirlerin İnşası başlıklı kitabıyla şehircilik disiplininin öncü kuramcıları arasında bulunuyor. Sitte, kitabında ortaçağ ve Rönesans şehirlerini ele alarak, endüstri öncesi dönemde şehir mekanının örgütlenme mantığını ortaya koyuyor.
Sitte'nin temel meselesi, endüstri toplumunun talep ettiği ve 19. yüzyılda, Haussmann'ın Paris'te gerçekleştirdiği modern dönüşümün bir öntip oluşturduğu yeni şehir mekânının eleştirisi idi. Sitte'nin şehir tasavvuru, Le Corbusier'nin çağdaş şehir tasarısını taşıyan 'şehircilik düşüncesi' ile de tam bir çatışma içindedir. Nitekim, Le Corbusier, Şehircilik adlı kitabında doğrudan Camillo Sitte'yi hedef alır.
Camillo Sitte, modernleşme ile birlikte kentsel mekanın biçimlendirilmesinin 'teknik' bir sorunsal olarak görülmesine karşı çıkarak, 'sorunun yalnızca bir yanının çözümünün değil, diğer yanının, sanat yanının da en azından onun kadar önem taşıdığını bir kez daha göstermek gerekir' diyor. Sitte'nin eski şehirlerin sanat yanı ile kastettiğini yapısalcı bir dile tercüme edersek, endüstri öncesi geleneksel şehrin mekansal örgütlenme mantığıyla karşılaşırız. Geleneksel şehir, doğal dillerde olduğu gibi, dışarıdan müdahaleyle ya da iradi bir tasarımla değil belirli bir kendiliğindenlikle oluşmuş bir dizge, giderek bir yapı (structure) oluşturur. Şehir mekanının örgütlenme mantığını okumak için bu yapının kodlarını çözmek gerekir. Sitte de bu kitapta, bu kodları çözmeye çalışıyor. Son bir sözle, Sanatsal İlkelere Göre Şehirlerin İnşası başlıklı bu çalışma, şehircilik disiplininin kuramsal arka planını belirleyen temel kilometre taşlarının başında geliyor. Taşıdığı önemin son derece geç bir tarihte farkına varılmış olması ise bu disiplinin zafiyetinin bir göstergesi olmalı."
CivilIstanbul’25
“CivilIstanbul” etkinliği, inşaat ve yapı sektörüne ilgi duyan ulusal ve uluslararası katılımcıları bir araya getiren, sektörün geleceğini ele alan, güncel konuların tartışıldığı ve farklı disiplinlerin birlikte çalışmasına olanak tanıyan bir organizasyon. Etkinlik kapsamında düzenlenen seminerler, atölye çalışmaları ve teknik gezilerle katılımcılara sektördeki son gelişmeler, yeni teknolojiler ve projeler hakkında bilgi ve deneyim paylaşımı sağlanarak, kalıcı ve farkındalık yaratan bir platform oluşturmak hedefleniyor.
İlki 2012 yılıında “RİJİT” adı altında düzenlenmeye başlanmış olan ve 2014 yılından bu yana “CivilIstanbul Engineering and Architecture Conferences” adı ile gerçekleştirilmeye devam etmiş olan CivilIstanbul, YTÜ Yapı Kulübü’nün marka etkinliği olarak sektörde yer edindi.
Geleceğin mühendis ve mimarlarına sektörü tanıtma, bireysel ve mesleki bilinç kazandırma doğrultusunda güncelin ve geleceğin ele alındığı etkinlikte konferans, panel, workshop gibi içerikler aracılığıyla hem sektörde lider firmalar hem de ele aldıkları konular ile dikkat çeken ulusal ve uluslarası konuşmacıları katılımcıyla buluşturmak hedefleniyor.
Bu yıl ondördünücü kez düzenlenecek olan CivilIstanbul dört gün sürecek; ilk gününde konferans ve panellere, ikinci gününde konferansların yanı sıra network ve etkileşim ağlarına yer verilecek. Dördüncü günde, konferans boyunca edinilen bilgilerin pekişmesini sağlayan ve etkinlik konularıyla bağdaşan teknik geziler düzenlenecek. Etkinlik kapsamında bu yıl ikinci defa gerçekleşecek olan CivilFEST ise sağlayacağı network ortamı ve staj fırsatları ile sektör ve öğrenciyi ortak bir bağlamda buluşturmayı hedefleyecek.