21.10.2008 - 16:52 | Son Güncellenme:
Beysel, Yapı Ürünleri Üreticileri Federasyonu tarafından düzenlenen "İnşaat Sektörü, Ekonomi ve AB İlişkileri" konulu toplantıda yaptığı konuşmada, içinde bulunulan krizin gerçek boyutlarını henüz kimsenin kestiremediğini, aynı şekilde Türkiye’ye ne oranda yansıyacağı konusunda da farklı görüşler ortaya atıldığını anlattı.
Krize karşı önce ABD’de, ardından da tüm dünyada ciddi önlemler alınmaya başlandığını ve bu önlemlerin ağırlıklı olarak finans önlemleri olduğunu hatırlatan Beysel, "Bunların ne kadar etkili olacağını zaman gösterecek. Ortak amaç krizin reel sektöre yansımaması" dedi.
Beysel, Türkiye’de ise yeterli güven ortamının henüz yaratılmadığı kanısında olduklarını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Evet, ortak kanı şu ki, Türkiye eskisine oranla çok daha güçlü böylesi krizlere karşı. Ama bizce hala olması gerektiği noktada değil. İşte bu yüzden yönetimden beklentimiz bir an önce temel kararları alması. Örneğin IMF konusunda bir an önce kendimizi güvende hissetmemizi sağlayacak, mali disiplinden uzaklaşmayı engelleyecek bir anlaşma imzalanması bu açıdan önemli."
AB ile müzakerelerin duraklama dönemine girmiş olması, bizim TÜRKONFED olarak hükümete eleştirilerimizin başında geliyor. Çünkü biliyoruz ki ülke olarak başta ekonomi gelmek üzere, tüm alanlarda yaptığımız sıçramalar, AB müzakerelerini enerjik ve hızlı bir tempoda götürdüğümüz dönemlerde gerçekleşti.Ne zaman müzakere tempomuz düştü ve iç siyaset meselelerine odaklanıldı, o zaman toplumsal ve ekonomik reformlar da yavaşladı, hatta durma noktasına geldi. Oysa bizi tüm krizler karşısında güçlü kılacak çıpalar her zaman söylediğimiz gibi, AB ve IMF çıpalarıdır."
"HÜKÜMETİN SEÇİM EKONOMİSİ UYGULAMAMASINI UMUYORUM"
Celal Beysel, yaşanan krizin en önemli sigortalarından birini, yabancı sermayenin oluşturduğuna dikkati çekerek, "Biz bir yandan ülkemizden para kaçmamasını sağlamanın yollarını ararken, bir yandan da diğer ülkelerden kaçan paraları ülkemize çekmenin yollarını artırmalıyız" dedi.
Türkiye’ye yabancı sermaye girişinin "henüz" ilave istihdama yol açacak yapıda olamadığını belirten Beysel, bunun yolunun, yatırım ortamının iyileşmesi olduğunu sanayiciler olarak tekrarladıklarını kaydederek, bu krizi bir fırsat olarak görmek ve yabancı yatırımcıların istihdam yaratacak yeni yatırımlarını artırmalarını sağlayacak ortam için gerekli reformları yapmak gerektiğine işaret etti.
Beysel, inşaat sektöründe 16 aydır bir durgunluk yaşandığını, 2007 yılının ilk 9 ayında 3 milyon 305 bin metre kare inşaat alanı yapılmışken, 2008’in aynı döneminde bunun 2 milyon 642 bine gerilediğini kaydederek, aynı şekilde konut fiyatlarında büyük oranlarda düşme olduğunu söyledi.
Türkiye’de toplam yatırımların yaklaşık yüzde 40’ını inşaat sektörü oluştururken, 2007 ve 2008 yıllarında toplam yatırımın yüzde 41’inin inşaat harcamalarından meydana geldiğini dile getiren Beysel, inşaat sektörünün dış pazarlarda pek çok ülkeye önemli oranda hizmet ihraç ettiğini ve yurt dışında da istihdam yarattığını anlattı.
Beysel, böyle önemli bir sektörde ekonomik durgunluğa girilmesinin, tüm diğer sektörleri etkilemeye aday olduğunu vurgulayarak, bu nedenle inşaat sektöründeki kriz konusunda tedbirin çok önceleri alınmış olması gerektiğinin, tedbirin geciktiğinin altını çizdi.
Celal Beysel, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yaklaşan seçimler dolayısıyla hükümetin seçim ekonomisi uygulamamasını umuyorum. Başta ülke yönetimi olmak üzere hepimizin odaklanması gereken nokta ekonomidir. Planlı hareket ettiğimiz, mali disiplinden uzaklaşmadığımız ve başlatılan diyaloğu sürdürdüğümüz takdirde, krizden en az şekilde etkilenir, hatta bazı konularda krizden kazançlı dahi çıkabiliriz."