29.09.2022 - 12:15 | Son Güncellenme:
Dünya’da deniz üstü rüzgar santralleri teknolojisi ve yatırımı hızla gelişmekte. Özellikle yüzer temelli santrallerin yaratacağı potansiyel önümüzdeki on yıllarda enerji sektörünü derinden etkilemesi bekleniyor. Ülkemizde bu santrallerin yapılması daha da kritik bir öneme sahip. Özellikle Ege denizinde oldukça yüksek bir potansiyel bulunuyor ve bBu potansiyel herkesin dikkatini çekiyor. Özellikle de komşumuz Yunanistan’ın. Ancak kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik alan gibi uluslararası ilişkiler konusunda itilaf halinde olduğumuz bir çok konu da bulunuyor. Yunanistan deniz üstü rüzgar santrali kurulumunda yaklaşık 2000MW kapasiteli hedefini açıkladı. Her bir rüzgar türbinini 10MW olarak düşünecek olursak yaklaşık 200 adet türbin denizin içine konulacak. Ancak bu alanların neresi olacağı henüz belli değil. Konsorsiyumda muhtemelen Alman enerji yatırım devi RWE de bulunacak. Yunan hükümeti bu alandaki izin süreçlerini başlattı. Deniz içine konulan bu türbinlerin her biri enerji üretecek ve ülkenin elektrik şebekesine verilecek. Bu devasa her bir türbin, küçük birer adacık olarak da değerlendirilebilir ki bu durumda uluslararası anlamda ülkemizin ekstra bir sorun ile karşılaşma olasılığı da var. Ancak yıllarını enerji sektörüne vermiş biri olarak benim gönlümden geçen Yunanistan ile ortak konsorsiyum oluşturup Ege denizindeki rüzgarı değerlendiren, her iki ülkenin de şebekesine verilecek bir barış rüzgarı yaratmak. Bu güzel dilek maalesef bir ütopyadan ibaret olarak kalacaktır diye düşünüyorum.
Enerji adaları
Geleneksel kazık temelli türbinler azami 70m’lere kadar kurulabilirken, yüzer temelli türbinler 1000m’den daha fazla derinliklere gidebilecek. Bu da çok büyük alanların değerlendirilmesi ve rüzgar potansiyellerinin kullanılabilmesi anlamına geliyor. Ancak bu santrallerin karadan km’lerce açığa kurulması üretilen elektriğin karaya ulaştırılması konusunda birtakım problemler de yaratıyor. Buradaki elektriğin düzensiz olarak üretilip uzak mesafelere iletilmesi söz konusu olduğu için bu da elektrik şebekesini oldukça zorlayan bir takım teknik problemler yaratabiliyor. Deniz üstü rüzgar santrallerindeki bu problemi çözmek için yeni bir kavram gelişmeye ve uygulanmaya başladı: Enerji Adaları. Bu yapay adalardaki sistemlerde, karadan km’lerce açıkta bulunan santraller elektriği bir merkezde topluyor ve buradaki şalt sistemleriyle daha düzenli bir elektrik iletimi sağlanabilir hale geliyor. Daha sonraki adımda, bu enerji adalarında toplanan elektrikten yeşil hidrojen veya yeşil amonyak elde edilip bu adalardaki limanlardan gemilerle pazarlara ulaştırılması hedefleniyor. Bu anlamda ilk girişim Danimarka hükümeti tarafından onaylandı, Kuzey Denizi’ne ilk enerji adasının kurulması planlanıyor.
Türkiye hedef açıklamalı
Türkiye bölgesindeki deniz üstü rüzgar enerjisi potansiyeli olan deniz sahalarına yakın bir coğrafyada bulunmasının yanında, Hazar Denizi, Kızıldeniz ve Karadeniz’de yüzlerce GW’lık potansiyeli barındırıyor. Bu da birkaç trilyon dolarlık pazar ve tedarik zinciri potansiyeli yaratacaktır. Dünyada oluşacak birkaç deniz üstü tedarik merkezi olarak ülkemiz coğrafi olarak oldukça avantajlı durumdadır. Dünya Bankası verilerine göre Türkiye’nin ise, 70 gigavatlık deniz üstü potansiyelinin 20 gigavatının Ege ve Marmara Bölgesi’nde bulunuyor. Deniz üstü rüzgar enerjisi Türkiye’nin kullanılmayan ancak büyük potansiyel barındıran bir alan. Dünya genelinde rüzgardan sadece enerji değil, hidrojen, amonyak üretiminde de kullanılıyor. Türkiye’de yeşil hidrojen/ yeşil amonyak üretiminde aktif olarak bu santraller kullanılabilir. Yunanistan, deniz üstü rüzgar enerjisi kurulumunda Ege denizinde 2 gigavat kapasiteli hedef belirledi. Bizim de buna benzer bir hedef açıklamamız gerekiyor ki, yerli ve yabancı yatırımcıların ilgisini çeksin, verimli yatırım ortamı ve tedarik zinciri yapıları oluşsun. Sadece ülkemiz değil, civar ülkelerdeki potansiyeli de düşündüğümüzde ülkemiz; denizcilik, liman, tersane, deniz inşaatı ve ekipman tedarik üretiminde bölgenin lider ülkesi olma potansiyelini değerlendirmeli. Deniz üstü RES konusunda yatırımcıların, potansiyel yerel müteahhit ve tedarikçilerin öngörü yapabilmeleri için Türkiye’nin çok acil bir şekilde en azından bir hedef açıklaması gerekir. Bir an önce inisiyatif alarak bu alanın önünü açmak için devlet, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları tarafından girişimler yapılmalıdır.
Türkiye, tedarik üssü olabilir
Türkiye’nin dünyadaki deniz üstü rüzgar enerjisi potansiyeli yüksek alanlara yakın bir coğrafyada bulunuyor. Deniz üstü rüzgar santrali kurmak isteyen ülkeler, tüm ekipmanlarını Türkiye’den tedarik edilebilir. Bu alanda 1MW’lık yatırımı 3 milyon Euro olarak alırsak, ülkemiz ve civar ülkelerdeki potansiyelleri de hesaba katarsak trilyon dolarlara kadar ulaşan yatırımlardan ve tedarik zincirinden bahsetmekteyiz. Bu pastadan pay almak için ülke olarak çeşitli alanlarda adımlar atmamız gerekiyor. Türkiye, karasal rüzgar türbini kurulumu, üretimi ve tedariki konusunda oldukça ilerleme kaydetmiş durumda. Bu tecrübe ve potansiyel denizcilik alanı ile birleştirilip, deniz inşaatları da dahil bir tedarik üssü haline gelebilir.
Deniz üstü daha hızlı büyüyor
Dünya genelinde deniz üst rüzgar enerji piyasası karasal rüzgar enerjisi piyasasına göre daha hızlı büyüyor. (Global WindEnergyCouncil) GWEC Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi’ne göre, geçen yıl küresel elektrik üretiminin yüzde 5’i deniz üstü rüzgar santrallerinden karşılandı. Dünyada deniz üstü rüzgar enerjisi kapasitesi geçen yıl sonunda 48 gigavata ulaştı. Konseye göre, deniz üstü rüzgar enerjisi kapasitesi 2025’te yıllık 20 gigavat artış oranını aşacak. Aynı dönemde deniz üstü rüzgar enerjisinin, toplam elektrik kurulu gücündeki payı ise yüzde 20’ye yükselecek. Deniz üstü projeler en az 500 megavattan başlamakta, bu ölçekte projeler, devletin de yer aldığı konsorsiyum yapılarının oluşturulması ile mümkün olabilecektir.
Petrol ve doğalgaza bağımlılığı da azaltacak
Ukrayna ve Rusya, Karadeniz’de deniz üstü RES konusunda ironik olarak oldukça fazla bir potansiyele sahip ülkelerdir. Buradaki potansiyelin yeşil hidrojen/amonyak üretiminde değerlendirilmesi söz konusu olacaktır. Belki de bu kaynaklar yakın gelecekte petrol üretiminden daha değerli hale gelecektir. Dünyadaki eğilimler de bu yöndedir. Denizüstü Rüzgar Enerji Santrali (DRES) bazlı hidrojen / amonyak üretimi sayesinde petrol ve doğal gaza olan bağımlılığın kademeli olarak azalması öngörülmektedir.
Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği (DÜRED), Türkiye’de deniz üstü rüzgar santrali yatırımlarının yapılması, geliştirilmesi, denizcilik ve enerji sektörünün bir araya getirilmesi, iş birliklerinin koordine edilmesi amacıyla kurulmuştur. DÜRED, deniz üstü rüzgar enerjisi ile ilgili sivil toplum faaliyetlerinin etkinleştirilmesi ve geliştirilmesini sağlamak ve bu konuda çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlara destek vermek, kamu kurumları ve üniversiteleri aktif olarak dernek faaliyetlerinde kullanarak farkındalık yaratılmasını hedeflemektedir. Bu kapsamdaki aktif çalışmaları sonucu, dernek DRES teknolojisi geliştirme konunda EU fonlarından faydalanmaya hak kazanmıştır. Türkiye’nin deniz üstü rüzgarenerji kaynakları alanında mevcut potansiyelini ortaya koymak, deniz üstü rüzgar enerji kullanımı ve sanayisinin gelişimini sağlamak, gelişmesi ve mevzuatın oluşturulmasında katkıda bulunmak derneğin ana hedeflerdendir