02.02.2025 - 00:30 | Son Güncellenme:
ESİAD olarak bu dönem su konusunu sıklıkla gündeme getirdiğinizi görüyoruz? Bu konuyu seçmenizin nedenlerini anlatır mısınız?
Adım adım su fakiri bir ülke olmaya doğru gidiyoruz. Uluslararası su kıtlığı indeksine göre kişi başı su potansiyelinin 1700 metreküpten fazla olması gerekiyor. Son verilere göre ülkemizde kişi başına düşen yıllık su miktarı 1313 metreküp. Buna göre ülkemiz ne yazık ki su stresi sınıfında yer alıyor. İklim değişikliğine bağlı olarak Türkiye’de su varlığının yüzde 25’e varan oranda azalabileceği belirtiliyor. Nüfus artışı projeksiyonlarına göre ise 2050 yılında kişi başına düşen su miktarının 1069 metreküpe kadar gerilemesi bekleniyor.
Bu da çok yakın gelecekte Türkiye’nin “Su Kıtlığı” çeken ülke konumuna düşeceğini gösteriyor. Sektörel olarak baktığımızda su kaynaklarımızın yüzde 77’sinin tarımsal sulamada, yüzde 12’sinin içme ve kullanma suyu olarak, yüzde 11’inin ise endüstriyel amaçlarla kullanıldığını görüyoruz. Bu veriler bizlere suyun özellikle de tarımda çok iyi yönetilmesi gerektiğini anlatıyor. Gelecekte gıda güvenliği konusunda ciddi sorunlar yaşamamak için çok geç olmadan önlem almak zorundayız. ESİAD olarak gelecek nesillerimiz için bu konuya dikkat çekip, iyi uygulama örneklerinin artırılmasına destek olmayı sorumluluk olarak görüyoruz.
Su kaynaklarının korunması ESİAD’ın stratejisinde nasıl bir yer tutuyor?
Su kaynaklarının korunması, sürdürülebilirlik stratejimizin tam kalbinde yer alıyor. Çünkü su olmadan ne tarım ne sanayi ne de günlük hayatımız devam edebilir. Türkiye’nin su kaynakları üzerindeki baskıyı düşündüğümüzde, bu konuda sorumluluk almanın sadece bir seçenek değil, bir zorunluluk olduğunu görüyoruz. Özellikle İzmir gibi su stresinin belirgin olduğu bölgelerde iş dünyası olarak sürdürülebilir su yönetimi politikalarını hayata geçirmek bizim için çok kritik.
Peki, bu alanda ne tür faaliyetler yapıyorsunuz?
Bu dönem su konusunu stratejik çalışma başlıklarımızdan biri olarak belirledik. 8 yuvarlak masamız var. Bunlardan Tarım, Turizm ve Hizmetler; Sürdürülebilirlik ve Sosyal Politikalar ile Sanayi ve Ticaret Politikaları Yuvarlak Masalarımızın kesişim kümesinde de yine su var. Bu yıl nisan ayında düzenleyeceğimiz ESİAD Sür konferansının temasını da “Su” olarak belirledik. ESİAD Sür’25 Su konferansında, tarımda, sanayide ve kentsel ihtiyaçlarda su kullanımını iyi uygulama örnekleriyle birlikte ele alacağız. Amacımız, su verimliliğini ve atık suların en doğru şekilde kullanımını sağlamak olacak.
Bunun dışında ESİAD AB Bilgi Merkezi olarak her yıl düzenlediğimiz Climathon etkinliğinde de bu seneki konularımızı “Suyun Yarınları” başlığı altında belirledik. Bugün bu etkinlikten çıkan fikirlerin, İzmir’in ve Türkiye’nin su yönetimine katkı sağlayacak değerli projelere dönüşeceğine inanıyorum. Suyun yarınlarını korumak için atılan her adım, geleceğimiz için büyük önem taşıyor.
Gri su kullanımı önemli
Su yönetimi konusunda özel sektörün rolü nedir?
Su yönetimi artık sadece kamu kurumlarının değil, özel sektörün de sorumluluğunda. Burada üç ana noktada devreye giriyor: suyun verimli kullanımı, döngüsel ekonomi prensiplerinin hayata geçirilmesi ve inovatif teknolojilere yatırım yapılması. Artık iş dünyasında sadece finansal kârlılığa odaklanmak yeterli değil; şirketlerin çevresel etkilerini minimize etmeleri gerekiyor. Büyük sanayi kuruluşları ve üreticiler, su tüketimlerini şeffaf bir şekilde raporlamalı, su ayak izlerini düşürecek stratejiler belirlemeli ve süreçlerini optimize edecek teknolojilere yönelmeli. Örneğin, üretimde kullanılan suyun yeniden arıtılarak sisteme kazandırılması ya da gri su kullanımına geçiş gibi adımlar, bu sürecin bir parçası. Özel sektör aynı zamanda kamu ve akademi dünyasıyla iş birliği içinde hareket etmeli. Su krizine karşı geliştirilen yeni politikaların etkin uygulanabilmesi için iş dünyasının bu sürecin içinde aktif yer alması şart. ESİAD olarak biz de özel sektör temsilcileriyle birlikte hareket ediyor, sürdürülebilir su yönetimi stratejileri geliştiriyor ve iyi uygulama örneklerini teşvik ediyoruz.
Peki, iklim değişikliğine uyum sağlamak için hangi sektörel politikalar öne çıkıyor?
Bu noktada her sektörün farklı önlemler alması gerekiyor. Örneğin, tarımda suyun daha verimli kullanılması için modern sulama tekniklerine geçiş artık bir zorunluluk. Geleneksel sulama yöntemleri hem su kaybına neden oluyor hem de verimi düşürüyor. Damla sulama ve hassas tarım uygulamaları, tarımsal üretimin su tüketimini azaltırken verimi artırmasına yardımcı olabilir. Bunun dışında su tüketimini azaltacak ürünlerin üretimi teşvik edilebilir.
Sanayi tarafında ise üretim süreçlerinde suyun döngüsel olarak kullanılması gerekiyor. Özellikle su yoğun sektörlerde, geri dönüşüm sistemleri büyük bir fark yaratabilir. Ayrıca, şehirlerde suyun daha akıllı yönetilmesi için yerel yönetimlerin altyapı yatırımlarını artırması, kaçakları azaltması ve gri su kullanımını teşvik etmesi önem taşıyor. Akıllı şehirler, akıllı şebekeler, sünger şehir uygulamalarının yanı sıra suyu geri kazandıracak daha inovatif ve sürdürülebilir sistemlerin oluşturulması yararlı olacaktır.
İklim değişikliğiyle mücadele bireysel değil, bütüncül bir yaklaşım gerektiriyor. Bu yüzden tüm sektörlerin birbirleriyle entegre çalışması ve ortak bir su yönetimi stratejisi benimsemesi kritik.
Su krizinin önlenmesi için bireysel farkındalık nasıl artırılabilir?
Toplumun su konusunda bilinçlenmesi için farkındalık çalışmaları çok önemli. Ancak burada sadece “su tasarrufu yapmalıyız” demek yeterli değil. İnsanların gerçekten suyun değerini anlaması ve bireysel olarak bunun bir parçası olması gerekiyor.
Örneğin, şehirlerde gri su kullanımının yaygınlaştırılması, binalara yağmur suyu toplama sistemleri eklenmesi ve akıllı sayaçlarla bireylerin su tüketimlerinin izlenebilir hale gelmesi gibi adımlar hem farkındalığı artıracak hem de tasarrufu teşvik edecektir. Su tasarruflu cihazların kullanımının yaygınlaştırılması da önemli. Belediyeler ve yerel yönetimler, düşük tüketimli musluk ve duş başlıklarını teşvik etmeli, hatta belli teşvik mekanizmalarıyla su tasarrufu yapan vatandaşları ödüllendirmeli.
Tüm bunların yanı sıra eğitim de su bilincinin artırılmasında kritik bir rol oynuyor. Su tüketimi ve sürdürülebilirlik konusunda küçük yaşlardan itibaren tüm topluma yönelik bilinçlendirme programları hayata geçirilmeli. Küçük yaşlardan itibaren suyun kıymetini anlayan bireyler yetiştirmek, gelecekte su krizinin önlenmesine yönelik en güçlü adımlardan biri olacaktır.
İzmir kritik noktada bulunuyor
İzmir’de, özellikle yarımada da etkisini gösteren su sorununa ilişkin ne düşünüyorsunuz?
Gediz ve Büyük Menderes havzalarında yüzyılın sonunda yüzey sularının yüzde 50’sinin kaybolacağı, tarımda ve sanayide su sıkıntısı yaşanacağı tahmin ediliyor. Yani sorun sadece yarımada özelinde değil. Genel olarak İzmir, su kaynaklarıyla ilgili kritik zorluklarla karşı karşıya olan bir kent ve bu zorlukların aşılması için yenilikçi çözümlerin yanı sıra toplumun tüm paydaşlarının ortak iradesi ve çabasına ihtiyaç var. Yerel yönetimlerin su altyapısını güçlendirmesi, sanayi ve tarım sektöründe su tasarrufu sağlayan yenilikçi uygulamaların teşvik edilmesi ve suyun akıllıca yönetilmesi gerekiyor. Ayrıca yağmur suyu hasadı, gri suyun tekrar kullanımı gibi yöntemler daha yaygın hale gelmeli. Ben de bireysel olarak su tüketimimi en aza indirmeye çalışıyorum. Muslukları gereksiz yere açık bırakmamaya özen gösteriyorum. Evde gri su kullanımına yönelik bazı önlemler alıyorum. Çamaşır ve bulaşık makinelerini tam dolu çalıştırmaya özen gösteriyorum. Özetle, eğer toplumun tüm kesimleri birlikte kararlı ve bilinçli adımlar atabilirsek, İzmir’in su kaynaklarını sürdürülebilir bir şekilde yönetebilir ve gelecekte daha büyük sorunların önüne geçebiliriz.
Gençlerden çözüm projeleri
ESİAD İzmir AB Bilgi Merkezi, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Originn iş birliğiyle düzenlenen Climathon 2025 İzmir, su krizine çözüm üretmek için gençleri bir araya getirdi. “Suyun Yarınları” temasıyla gerçekleşen etkinlikte, 9 üniversiteden 75 öğrenci, 24 saat boyunca suyun sürdürülebilir yönetimi için yaratıcı ve yenilikçi projeler geliştirdi. Oluşturulan 8 öğrenci grubu, İzmir Körfezi ve Gediz Nehri’ndeki kirliliği önlemenin yanı sıra kent ölçeğinde, sanayi ve evlerde suyun tasarruflu kullanımına ilişkin projelerini jüriye sundu.
ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı, Mazhar Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu, ESİAD Yönetim Kurulu Üyesi, ESİAD Sürdürülebilirlik ve Sosyal Politikalar Yuvarlak Masası Başkanı, İnci Holding Yönetim Kurulu Üyesi Neşe Gök, ESİAD Yönetim Kurulu Üyesi, ESİAD Tarım, Turizm Hizmetler Yuvarlak Masası Başkanı, Şentaş Tarım Ürünleri Kalite ve Kurumsal İşleri Müdürü Temel Aycan Şen, ESİAD Sürdürülebilirlik ve Sosyal Politikalar Yuvarlak Masası Başkan Vekili, Philip Morris Türkiye Kurumsal İlişkiler Müdürü Süleyman Hançerli, ESİAD Faaliyet Kurulu Üyesi, Yeni Nak Kargo Yurtiçi Yönetim Kurulu Üyesi Ayşen Kabaoğlu ve İZPA Genel Sekreteri Aykut Uçar’ın yer aldığı jürinin değerlendirmesi sonucu dereceye giren projeler ödüllendirildi.