24.11.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Bülent Buda: Spor Toto 1. Lig’de 6 takımı var Ege’nin. Cuma akşamı başladı, pazartesi akşamı Altay’la bitti. Ve de pazartesi akşamına kadar tek galibiyetimiz yoktu. Çölde susuz kalmış bedeviler gibiydik. Siyah beyazlıların deneyimli-genç karışımı yarışmacıları, alandaki görkemli duruşlarıyla, yürekten savaşımlarıyla susuzluğumuzu giderdi. Futbol oyununa yakışan, etkileyici bir karışım olma yolculuğunda büyük mesafe alan değerli bir takım olma yolunda süratle ilerliyor Altay. Yılların sağ beki Tolga’nın orta alandaki savaşçı kimliğiyle ona eşlik eden Zeki ve Altay’ın artık sembol golcüsü Marco Paixao. Björkander, Naderi ve elbette büyük kaptan İbrahim. Bu öncülere eşlik eden gençleri çok şanslı sayıyorum. Sinan Kaloğlu ile arkadaşlarının yol göstericiliğinde bir futbol takımının ötesinde hayatı öğreten bir akademi, kökleşmiş yaşam kültürünün yeniden ete kemiğe bürünmesi. Genç başkan ile gerçek Altaylı yoldaşlarına bu zorlu yolculukta kolaylıklar dileriz. ‘Unutmayın doğruların kaderidir üzülmek. Kargalar sürüyle kartallar yalnız uçar’.
Fatih Tanfer: Büyük Altay adına öncelikle söylenilecek söz, tek kelimeyle alkışı hak ediyorlar. Gençlerbirliği teknik adamları bundan önce de çok koşan ve enerjik bir takım olduklarını ifade etmişlerdi. Düşüncelerini saygıyla karşılıyorum. Ancak Altay’la daha oynamamışlardı. Altay’ın öncelikle çok iyi bir oyun planı vardı. Gençleri kalede Ozan, Arda, Salih, Efe ve Mehmet her geçen gün futbollarını geliştiriyorlar. Björkander, bence takımın en önemli oyuncularından bir tanesi. Tolga ve Zeki inanılmaz mücadele ediyorlar. Naderi büyük bir katkı veriyor (Herkese 48. dakikada Barış Alıcı’dan kayarak aldığı topu bir kere daha izlemesini tavsiye ederim). Kral Marco için söylenecek tek söz, sadece nazar değmesin. Altay, savunma alanlarını çok iyi kapattı. Rakibine ilk bölüm hariç pozisyon vermedi. Her şeyiyle ‘Ben doğru oyun anlayışıyla maçı kazanacağım’ dedi. Ve kazandı. Puan cetveline lütfen bir bakın. Altay tehlike bölgesinden uzaklaştığı gibi Play Off hattına da yaklaştı. Yine tekrar ediyorum. Büyük Altay’a camia lütfen sahip çıksın. Çünkü gurur veriyor.
Mehmet Demirtaş: Son 11 randevuda tek mağlubiyet almışsanız, kafanızdaki oyun kurgusunu sahaya yansıtmayı becermiş, kenar çizginin stratejisine sadık kalmayı başarmışsınız demektir. İçinden geçtikleri zorlu süreçte değil puan ya da puanların bir pozisyonun bile kıymeti çok fazla. Birincil amaçları bu sezon ligde kalmak. Büyük fotoğrafta ise bu çarkı sorunsuz döndürdüklerinde fazlasını vadediyorlar. Direkt rakiplerinden sayılacak Gençlerbirliği karşısında penaltı golüyle kazandılar belki ancak altın niteliğinde bir zaferdi bu. Ayrıca Mehmet Gündüz gibi bir yıldız adayını da kazanmış oldular. Ozan yine kalesinde güven verdi. Tolga geride sahipsiz topları kazandı. Salih sağdan akınları destekledi. Naderi, Björkander kademelerinde kusursuzdu. Buraya bir parantez açalım. Tabela çeşitlenmedikçe eşik atlamaları daha uzun sürecektir. Yani Marco’dan başka sevinç yaşatacak kişilere gereksinim var. Bu noktada gençler bu göreve daha sıkı sarılmalıdır. Özverili ve de yürekli mücadelelerini kutlamak bizim görevimizdir. Bu koca yürekli yönetimden, teknik heyet ve oyunculara kadar yalnız bırakmamak en büyük görevimiz. Özellikle her ortamda Altay’ın adını dilinden düşürmeyen İzmir’den kazanıp İzmir ve Altay adı ile isim yapmış iş insanlarına, STK’lar ve camia büyüklerine üzerlerine düşen görevi üstlenmeleri çağrısında bulunuyorum. Özellikle Süper Lig’deyken stat isminden tutup, onlarca oyuncu transferi yaptıranlar ve kulübü bugün yaşadığı bilinmezliğe terk edenlerle önceki yönetimi ibra edenleri en ön saflarda görmek istiyorum. Tabi ki deplasman yolculuklarında tarifeli uçağı beğenmeyip özel jet isteyenleri de bu saydıklarıma ekliyorum. Haydi iyi gün dostları ve sözde arma aşıkları şimdi değil de ne zaman!
Göztepe yokları oynuyor!
Bülent Buda: Bu tür maçlarda rakibi çökertmenin yöntemi önce gol atmak. Eğer gol yememeğe öncelik verirseniz amaçtan geri kalırsınız. Bu bağlamda Yasin’in o gol fırsatını yakaladığı anlarda eğer final vuruşları çerçeveyi bulsa farklı şeyler konuşuyor olurduk. Lakin pozisyon üretiminde özellikle ileri uçlarda çoğalamadılar. Bu da maçın büyük bölümünü baskı altında oynama zorunluluğunu buluşturdu. Yine de lider Eyüp’ün golcü kramponlarına savunmanın çok ve de net fırsat vermediğini, bu bağlamda Ekrem’in önündeki alanı doğru, akılcı parselleyip iyi kapandıklarını vurgulamalıyız. İşte tam bundan söz ederken başa dönersek bu maçlardan puan ya da puanlarla çıkmanın temel ölçüsü ataklarda çoğalma cesaretini göstermek ve de gol pozisyonu üretim sayısına ivme katmak. Bence en az 1 puanı analarının ak sütü gibi hak etmişlerdi. Ama olmadı.
Fatih Tanfer: Göztepe, Eyüpspor deplasmanında birinci yarıda defansının iyi oyunu ile rakibine pozisyon vermedi. Ancak ikinci yarı durgunlaştı. Orta saha ve hücumda tamamen etkisizleşti. İleride top tutamadı. Ve rakibinin baskısı karşısında alanına sıkıştı. Maalesef atak bile geliştiremedi. Ve sonucunda bir penaltı golüyle mağlup oldu. Maç yazımda da belirttim. Göztepe’nin hedefe ulaşması için öncelikle çok daha yetenekli oyunculara sonra da kendi oyununu geliştirmeye ihtiyacı var. Bunlar olduktan sonra elbette birçok sorun halledilecektir. Ancak bugün itibariyle maalesef güçlü, enerjik ve taraftarını mutlu eden bir Göztepe izleyemiyoruz.
Mehmet Demirtaş: Göztepe, 90 dakika boyunca tıkır tıkır işleyen bir saat miydi de tek bir oyuncu değişimine ihtiyaç duyuldu? Eyüp’te tek gol sesi 65’te penaltı neticesinde Babel’le gelirken, tek hamle 81’de geliyorsa bu hangi akla hizmet bir tavırdı? Şunu net bir biçimde söylemeliyiz ki, Ekrem Dağ ve ekibi çalıştırdığı takımın altında kafa olarak ezildi. Peki Eyüp deplasmanına yedek oyuncuyla gitmeyerek planlanan neydi? Lider apoletli Eyüp’ün verimsiz olduğu bir günde daha kötü top oynayarak golün değil organizasyon üretiminin bile şifresini çözemediler. Yine istikrarsızlığa imza atıp bir kez daha aynı açmaza düştüler. Bu kadar hayalet orta saha olursa ardınıza bakmadan dönersiniz şehrinize. Günün tek sayısı atıldığında uzatmalarla birlikte yaklaşık yarım saat vardı. Ancak gol sonrası Göztepe cenaze evine çevirmişti oyunu. Eminim İstanbul-İzmir arası dönüş seyahatinde radyoda, “Ben nerede yanlış yaptım?” şarkısı kulakları tırmalamıştır. Süper Lig’den borçsuz düşen, ülkeye yabancı yatırımcı başkan getiren ilklerin takımı unvanını taşıyan Göztepe bu sezon hiç tat vermiyor. Hepsini geçtik yeni bir yapılanmaya gittiğini zanneden kulübün içinde bulunduğu durumu sarı kırmızılı renklere gönül vermiş cefakar Göztepe taraftarı hiç hak etmiyor. 2 yıl önce açılışı yapılan Gürsel Aksel Stadı’nda ‘Efsane Tur’ adı altında taraftarlara gezme fırsatı sunmaya başlayan ve ilk turu İzmirli gazetecilere yaptıran Göztepe’nin davet edilmediğimiz gezisinin fotoğraflarına baktığımda gözüme çarpan soyunma odasının duvarında yazılı olan ‘Dünyadaki hiçbir yetenek sizi takım arkadaşlarınız olmadan bir yere getirmez’ sözünü 14 haftalık periyotta oyuncular benimseyememiş, benimsetememiş durumda bir Göztepe seyrediyoruz. Stadın dışında elektrik trafosuna taraftarların yazmış olduğu ‘Göztepe mahallemizin takımı’ sloganını ise çok yanlış anlamışlar sanırım. Göztepe mahalle takımı değil. Öncelikle bunun ayırdına varmalılar ve üzerlerine giydikleri o kutsal formanın ne kadar önemli olduğunu anlamalılar. Teknik heyetinden sahada gezinen oyuncu grubu yaşananlardan kendilerine bir ders çıkarmayıp, gerekli önlemleri almazlarsa Altay ile oynayacakları karşılaşmada da parayla saadetin olmadığı gerçeğiyle karşı karşıya kalabilirler.
Üzülmeye zaman yok Altınordu
Bülent Buda: Puan ya da puanları ne denli hak ettiğiniz tartışılır. Lakin böyle bir yenilgiye de kahrolmamak elde değil. Oyunun büyük bölümünde ataklarda, gollük girişimlerde açık ara önde olan taraf Adanaspor. Şeref Özcan’ın oyundan alınışına canı sıkılabilir. Lakin oyuna katılan genç arkadaşının uzattığı eli tokatlaması hoş görülemez. Bu kardeşimiz içinde bir biçimde kendini bulduğu, geliştirdiği kültürel dokunun farkında değil galiba. Eşitlikle dönebilirlerdi. Sadece beklenti dileği bu. Ötesinde puan ya da puanları hak edecek bir oyun sergilemediler. Geriye dönüş beklentisi gerçekleşebilir miydi? Niye olmasın? Bir koşulda. Uçlarda, gol bölgelerinde Ahmet İlhan’a eşlik edebilecek karakterlerin bir an önce alana dönmeleri. Yakınmanın, ağıt yakmanın ne yeri ne zamanı. Dünü bırak yarına bak.
Fatih Tanfer: Altınordu, kendisi için hayati önem taşıyan Adana deplasmanında rakibi ön alanda karşılayıp oyun kurmasına engel olmaya çalıştı. Hücumda Ahmet İlhan ve Şeref birbirine yakın pozisyon alıp paslaşma sayısını artırıp etkili oldular. Şeref’in düşürülmesiyle kazanılan penaltıyı Ahmet İlhan gole çevirdi. Kabul etmek gerekir ki Adanaspor’da Jallow, Tetteh ve Burak Çoban çok etkiliydiler. Kaleci genç Serhat pozisyon bilgisi ve refleksleriyle iyi bir maç çıkardı. Ancak uzatmalarda yediği golle puansız ayrılmak zorunda kaldı. Ve şu an düşme hattının içerisinde. İnanıyorum ki Altınordu, en kısa zamanda istenilen düzeye gelecektir. Ve gelmelidir de. Lig her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Mehmet Demirtaş: Hakemin ilk yarıyı noktalayan düdüğü çalarken tek bir isabetli şutları vardı. O da Ahmet İlhan’ın gole çevirdiği penaltı. Zaten penaltıya dek kendi alanına gömülen bir hüviyetteydiler. Rakip alanda gözükemediler, pas trafiğinde rakip kaleye inemediler. Rakipleri Adanaspor ise Altınordu pozisyon üretiminde arayı açtıkça daha iştahlı, coşkulu oynayan bir karaktere büründü. Ve sergiledikleri futbol ile Altınordu’yu yetersiz ve de çaresiz bıraktılar. Akan oyunda gol beklentisini yükseltemiyorken bu kadar derin savunmanın neticesi de ağır oluyor. Tek tek oyuncuları ele almaya gerek yok. Takım olarak üçüncü bölgede yoktular. Yük, defansif oyunculara kaldı. Bu görüntüde de yenilmek kaçınılmazdı. Kolektif açıdan toparlanılması şart. Tedavi de ilaç da yeşil çimlerde olacak.