09.04.2022 - 07:03 | Son Güncellenme:
Can Şişman / Milliyet.com.tr - Geçen yılın son günlerinde yayınlanan 'Don't Look Up' filmi başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede ses getirmeyi başarmış, yakaladığı ivmeyle birlikte Akademi Ödülleri'nde 'En İyi Film' dalında Oscar adaylığı dahi kazanmıştı. Başrollerinde Oscar ödüllü iki isim, Leonardo DiCaprio ve Jennifer Lawrence'ın yer aldığı film sadece bilim kurgu hayranlarının değil, sinema tutkunu olan herkesin dikkatini çekmeyi başarmıştı.
Sadece 6 ay içerisinde Dünya'yı yok edecek bir kuyruklu yıldıza karşı medya aracılığıyla insanlığı uyarmaya çalışan iki gökbilimcinin hikâyesine yer verilen film, bugünlerde bir kez daha gündemde. Sebebi ise NASA'nın Dünya'ya çarpma ihtimali olan bir asteroitle ilgili tahminini güncellemesi...
2001'DE ÇARPMA İHTİMALİ 300'DE BİR OLARAK HESAPLANMIŞTI
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) 2880 yılında Dünya'nın yakınından geçmesi beklenen '1950 DA' adlı asteroidin gezegenimize çarpma ihtimalini tekrar değerlendirdi. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan analize göre '1950 DA' adlı göktaşının Dünya'ya çarpma ihtimali 30 binde bir olarak güncellendi. Çapı 1.3 kilometre olan '1950 DA', ilk olarak 72 yıl önce keşfedilse de 2001'e kadar tespit edilememişti. Bilim insanları 2001'de asteroidin dünyaya çarpma ihtimalini 300'de bir olarak hesaplamıştı. 2015 yılında ise ihtimalin 8 binde bir olduğu açıklanmıştı. Peki '1950 DA', dünyaya çarpma ihtimali olan tek asteroid mi? '1950 DA', Dünya'ya çarpsaydı nasıl bir etki bırakırdı? 'Don't Look Up' filmi gerçeğe dönüşebilir mi? Bir göktaşı ile dünyanın sonunun gelmesi fikri bize uzak mı yoksa yakın mı? Konuyu TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi Akademik Hizmetler Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Orkun Özdarcan ve Atatürk Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Dervişoğlu ile konuştuk.
'O TARİHTE 32 BİN KİLOMETRE UZAKLIKTAN GEÇECEK'
Avrupa Uzay Ajansı'nın listesinde dünyaya çarpma ihtimali olan 1350'den fazla nesne yer alıyor. Peki yakın gelecekte Dünya'yı '1950 DA'dan daha çok tehdit edecek bir göktaşı var mı? "Göktaşlarının ve asteroidlerin yörüngelerinin kütle çekim etkileri nedeniyle kolayca değiştiği bir sistemde bu tür bir listenin yegane lideri olamaz" diyen Doç. Dr. Orkun Özdarcan, zaman içinde liderliğin mutlaka el değiştireceğini söyledi. Yakın geçmişteki '99942 Apofis' asteroidini hatırlatan Doç. Dr. Özdarcan, "Güncel gözlemlerde dikkat çeken ve tehlikeli asteroid olarak sınıflanan 340 metre çapa sahip '99942 Apofis asteroidi 5 Mart 2021 tarihinde Dünya'ya 17 milyon kilometre uzaktan geçti ve geçişi esnasında TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi T100 teleskobu tarafından gözlendi" dedi.
Bu geçişin gezegenimiz için tehlike yaratmadığını söyleyen Doç. Dr. Özdarcan, 99942 Apofis'in 13 Nisan 2029 tarihinde yapacağı bir sonraki yakın geçişte gezegenimize 32 bin kilometre uzaklıktan geçeceğini belirterek, "Bu uzaklık, uydumuz Ay ile aramızdaki uzaklığın yaklaşık onda birine karşılık geliyor" dedi. Doç. Dr. Özdarcan, "Türksat uyduları gibi Dünya'ya eş zamanlı yörüngede dolanan uyduların Dünya'ya uzaklığının 40-50 bin kilometre arasında olduğu düşünülürse 99942 Apofis'in adeta Türksat uydularıyla Dünya arasından geçiş yapacağı anlaşılır" diye konuştu. Bu geçişte 99942 Apofis'in Dünya'dan çıplak gözle görülebilecek kadar parlak olacağının öngörüldüğünü vurgulayan Doç. Dr. Özdarcan, "99942 Apofis'in yakın geçişi ile ilgili yapılan güncel çarpma olasılığı hesaplarına göre şimdilik bir çarpma riski bulunmuyor. Yine de gözlemlerin sürdürülmesi olası bir çarpma durumunun önceden belirlenmesi ve erkenden tedbir alınması açısından çok önemli" diye konuştu.
Doç. Dr. Ahmet Dervişoğlu ise "Uluslarası Astronomi Birliği (IAU) tarafından kataloglanan Yakın Dünya Cisimleri (NEO) arasından dünyamıza 20 Ay uzaklığından yakın geçişte bulunabilecek kilometre büyüklüğündeki göktaşları tehlikeli olarak sınıflandırılıyor. Fakat şu an için listede bize 10 Ay uzaklığından daha yakın geçişte bulunabilecek bir göktaşı olmadığından tedbiri elden bırakmamak kaydıyla rahat olabiliriz" ifadelerini kullandı. Doç. Dr. Dervişoğlu, "NASA tarafından verilen Sentry Risk Tablosu'nda bize çarpma olasılığı en yüksek olan 2010 RF12 göktaşının büyüklüğü 7 metreyi geçmiyor. Bu rahatlıktan dolayı şu an Uzay Ajansları çarpmalar yerine daha çok o göktaşları üzerinden nasıl madencilik yapılabileceğine odaklanıyor" diye devam etti.
BİLGİLERİN KAMUOYUNDAN GİZLENMESİ MÜMKÜN MÜ?
'Don't Look Up' filmiyle birlikte birçok kişi tehlike arz eden göktaşlarının dünya kamuoyu ile paylaşılmadığı görüşünde bir fikre kapıldı. Peki bu doğru olabilir mi? Tehdit içeren durumlardan dünyadan gizleniyor mu? Doç. Dr. Orkun Özdarcan, gezegenimiz için potansiyel tehlike oluşturan asteroidlerin sürekli olarak izlendiklerini ve tüm bilgilerin kamuoyu ile açık kaynaklarda paylaşıldığını söyledi. Bilim insanlarının haricinde çok sayıda amatör gökbilimcinin de olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Özdarcan, bu amatör gökbilimcilerin gökyüzünü teleskoplarla gözlediğini ve fotoğrafladığını belirtti. "Zaman zaman amatör gökbilimcilerin gözlem verileri potansiyel tehlikeli asteroidler listesinin güncellenmesine yardımcı oluyor" diyen Doç. Dr. Özdarcan, "Herkese açık olan gökyüzünün altında küresel ölçekte felaket ya da yok oluş getirecek bir olayın kamuoyundan gizlenmesi, kimseye bir şey kazandırmayacağından, anlamsızdır" diye konuştu. "Gökyüzünün en güzel tarafı herkesin olmasıdır. Bu açık laboratuvarda hiçbir bilgi gizli kalamaz" diyen Doç. Dr. Ahmet Dervişoğlu da keşfedilen bir göktaşının Uluslararası Astronomi Birliği (IAU) tarafından kataloglandığını ve IAU tarafından verilen listenin güncel olduğunu düşündüklerini söyledi.
'DON'T LOOK UP' FİLMİ GERÇEK OLABİLİR Mİ?
Peki günün birinde 'Don't Look Up' filmi gerçek olabilir mi? Bir göktaşı ile gezegenimizin sonunun gelmesi fikri bir hayal mi yoksa gerçeğe dönüşebilir mi? Prof. Dr. Orkun Özdarcan, "İnsanların keyifli zaman geçirmesini ve bazı konularda farkındalık kazanmasını sağlamak için sınırları biraz zorlayan türden senaryoya sahip yapımlar zaman zaman ortaya çıkıyor. Ancak küresel yok oluş tehlikesiyle karşı karşıya kalınması durumunda aklı başında her insanın ilk yapacağı iş bu tehlikeyi ortadan kaldırmanın ya da uğranacak hasarı en aza indirmenin yolunu aramak olacaktır" dedi. Doç. Dr. Ahmet Dervişoğlu ise "Bir göktaşı tarafından dünyadaki mevcut yaşamın ve türlerin tehlikeye gireceği bilimsel olasılıklar dahilinde doğru ve gerçekçi. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de er ya da geç bu ihtimal gerçekleşecek. Fakat bahsedilen durumun toplum üzerine etkisi, göktaşının yörüngesini hesaplamaktan bile daha zor. Konunun uzmanları olan sosyolog ve psikologlarla uzun bir tartışma gerekliliği açıktır" diye konuştu.
'ŞOK DALGALARI YÜZÜNDEN İNSANLAR YARALANDI'
Dünya üzerinde büyük yıkım yaratan göktaşı çarpmaları olduğunun net olarak bilindiğini söyleyen Doç. Dr. Orkun Özdarcan, bu çarpmaların en bilineninin yaklaşık 65 milyon yıl önce gerçekleşen ve dinozor nesli ile pek çok bitki ve canlı türünün yeryüzünden silinmesine neden olan çarpma olduğunu hatırlattı. "Bu çarpmada 10-20 kilometre arası boyuta sahip bir göktaşı Meksika'nın Yucatán Yarımadası'na çarptı" diyen Doç. Dr. Özdarcan, yakın zamanda da ciddi tehlikeler atlatıldığını paylaştı. "En yakın tarihli olanı Rusya'nın Güney Ural bölgesi üzerinde atmosfere giren yaklaşık 20 metre boyuta sahip Chelyabinsk meteorudur" diyen Doç. Dr. Özdarcan, "Bu meteor yere ulaşamadan havada patlamış ve toz haline gelmiştir. Buna rağmen, patlamanın oluşturduğu şok dalgaları nedeniyle binalar zarar gördü. Ölüm olayı gerçekleşmemiş ancak yaralanan insanlar oldu" diye devam etti. Yakın tarihli bir başka olayın 1908'de yaşandığını hatırlatan Doç. Dr. Özdarcan, "1908 yılında insan yerleşiminin seyrek olduğu Sibirya'nın Tunguska bölgesinde boyutlarının yaklaşık 50-60 metre olduğu tahmin edilen bir göktaşı yere ulaşamadan havada patlayıp toz haline geldi. Patlamanın etkisiyle birkaç bin kilometrekarelik alandaki ağaçların tamamen eğilerek yere paralel hale geldiği gözlemlendi" diye konuştu. Doç. Dr. Özdarcan, bu örneklerin, göktaşlarının zarar verici olmaları için mutlaka yere çarpmaları gerektiği gibi bir kısıtlamanın olmadığını gösterdiğini vurguladı. Doç. Dr. Ahmet Dervişoğlu da yapılan hesaplamalara göre ortalama her yüzyılda bir 50 metre çaplı, her bin yılda bir 1 kilometre çaplı bir göktaşı çarpmasının öngörüldüğünü söyledi.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda bile Tunguska ve Chelyabinsk gibi birkaç tane 50 metre çaplı göktaşı çarpmasına şahit olduğumuzu söyleyen Doç. Dr. Dervişoğlu, "Bu tür çarpışmaların şiddeti 1 megaton dinamit patlaması mertebesinde olduğundan etraflarındaki 10 ile 100 kilometrelik alanı etkilerler. Çapı 1 km civarı bir göktaşı için ise bu şiddet 5 bin megaton civarındadır. Fakat bu büyüklükte bir göktaşı çarpmasının asıl yıkıcı etkisi çarptığı yer olmayacaktır. Yapılan simülasyonlar, çarpma etkisi nedeniyle yükselecek toz ve gazların atmosferi yıl mertebesinde kaplayacağını ve Güneş ışığını büyük oranda perdeleyeceğini göstermektedir. Bunun neticesinden bitkilenme biteceğinden insanlık da dahil olmak üzere dünyadaki canlılık üzerinde büyük bir etki yaratacaktır. Dünyanın aşağı yukarı 5 milyon yıl önce başına işte tam da bunun geldiğini ve neticesinde dinozorların soylarının tükendiğini düşünüyoruz" diye konuştu.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda bile Tunguska ve Chelyabinsk gibi birkaç tane 50 metre çaplı göktaşı çarpmasına şahit olduğumuzu söyleyen Doç. Dr. Dervişoğlu, "Bu tür çarpışmaların şiddeti 1 megaton dinamit patlaması mertebesinde olduğundan etraflarındaki 10 ile 100 kilometrelik alanı etkilerler. Çapı 1 km civarı bir göktaşı için ise bu şiddet 5 bin megaton civarındadır. Fakat bu büyüklükte bir göktaşı çarpmasının asıl yıkıcı etkisi çarptığı yer olmayacaktır. Yapılan simülasyonlar, çarpma etkisi nedeniyle yükselecek toz ve gazların atmosferi yıl mertebesinde kaplayacağını ve Güneş ışığını büyük oranda perdeleyeceğini gösteriyor. Bunun neticesinden bitkilenme biteceğinden insanlık da dahil olmak üzere dünyadaki canlılık üzerinde büyük bir etki yaratacak. Dünyanın aşağı yukarı 5 milyon yıl önce başına işte tam da bunun geldiğini ve neticesinde dinozorların soylarının tükendiğini düşünüyoruz" diye konuştu.
'ÇARPMA BÖLGESİNİN 500 KİLOMETRE ÇEVRESİ TAMAMEN YIKILIR'
Doç. Dr. Orkun Özdarcan, farklı zamanlarda yapılan çarpma olasılığı tahminlerinin birbirinden farklı olmasının dikkate değer bir durum olduğunu söyledi. "Bunun anlamı, izlenen göktaşlarının yörüngelerinin kararlı olmadığı ve zamanla değiştiğidir" diyen Doç. Dr. Özdarcan, göktaşlarının Güneş Sistemi'ndeki yolculukları boyunca irili ufaklı pek çok cisimle kütle çekimsel etkileşime girdiğini söyledi. "Bu etkileşimler, boyutu ve kütlesi Güneş Sistemi ölçeğinde çok küçük olan göktaşlarının izlediği yolu kolayca değiştirebilir" diyen Doç. Dr. Özdarcan, gezegenimiz için tehlike oluşturabilecek göktaşlarının sürekli izlenerek Dünya'ya çarpma olasılıklarının tekrar hesaplanması gerektiğini belirtti. '1950 DA' gibi çapı birkaç kilometre olan göktaşlarının Dünya'ya çarpmalarının gezegenimiz için bir 'büyük final' anlamına gelmeyeceğini söyleyen Doç. Dr. Özdarcan, "Tam anlamıyla bir yok oluştan söz edilemese de çarpma bölgesinin yaklaşık 500 kilometre çevresinin tamamen yıkılacağı tahmin ediliyor. Bununla beraber çarpma sonrasında atmosfere yükselecek tozun, Dünya'ya ulaşan Güneş ışığını azaltması nedeniyle iklim ve biyolojik hayat üzerinde küresel ölçekte uzun süren olumsuz etkilerin ortaya çıkabileceği de öngörülüyor" ifadelerini kullandı.
'BİR FUTBOL TOPUNU DAĞIN TEPESİNDEN YUVARLADIĞINIZI HAYAL EDİN'
Bir gök cisminin gözlenmesinin temel amaçlarının birinin onun yörüngesinin belirlenmesi olduğunu söyleyen Doç. Dr. Ahmet Dervişoğlu, yörüngesi hesaplanmış bir cismin geçmiş bir tarihte ve gelecekte Güneş Sistemi'nin neresinde olduğu ya da olacağının belirli hassasiyet payı ile hesaplanabileceğini belirtti. Göktaşları için durumun oldukça belirsiz olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Dervişoğlu, "Kayalıklı bir dağın tepesinden bir futbol topunu aşağıya yuvarladığınızı hayal edin. Meşin topun aşağıya yuvarlanacağını bilebilmek için yoluna çıkacağı bütün engelleri de bilmek gerekli. Bu pratik olarak mümkün olmadığı için en iyi yol o toptan gözümüzü ayırmamak" diye konuştu. "NASA'nın son yıllarda Güneş ışıması ve rüzgârının da yörüngeyi değiştirebildiğini bulmasıyla hesaplarımızda önemli değişiklikler oldu" diyen Doç. Dr. Dervişoğlu, bu değişikliklerden birinin '1950 DA' adlı göktaşının yörüngesi olduğunu söyledi. Doç. Dr. Dervişoğlu, "Yeni yapılan hesaplamalar bu cismin dünyamıza, daha önce hesaplanandan daha uzak bir yörüngede geçeceğini söylüyor. Yani şimdilik zaten düşük olan çarpma olasılığı daha da düştü. Fakat en iyi yol gözümüzü göktaşlarının üstünden ayırmamak. Örneğin bir Japon gözlemcinin bulacağı yeni bir göktaşı veya kuyruklu yıldız bu hesaplarımızı tekrar güncelleyebilir" dedi.
'EN AKILCI YÖNTEM NÜKLEER FÜZELER FIRLATMAK'
Dünya'ya yakın gelecekte bir göktaşı çarpma ihtimali kuvvetli olduğunda ülkeler bu göktaşını saf dışı bırakmak için nasıl bir yol izleyebilir? Dünya böyle bir senaryoya ne kadar hazırlıklı? Doç. Dr. Orkun Özdarcan, olası bir göktaşı çarpışmasını engellemek için akla gelen ilk yöntemlerin göktaşının yörüngesini değiştirmek ya da göktaşını çok küçük parçalara ayırıp zararsız hale getirmek olduğunu söyledi. "Her iki olasılık da yerden nükleer füzeler fırlatılarak göktaşının vurulması düşüncesine dayanır" diyen Doç. Dr. Özdarcan, bu çözümün ilk başta basit gözüktüğünü ancak beraberinde önemli yan etkilere de yol açabileceğini belirtti.
Füzelerle vurulan bir göktaşının yeteri kadar küçük parçalara ayrılmaması durumunda Dünya üzerinde birden fazla sayıda noktaya çarpma gerçekleşmesi durumunun yaşanabileceğini söyleyen Doç. Dr. Özdarcan, "Ayrıca uzayda bile olsa Dünya'ya yakın bir bölgede nükleer silah kullanmanın öngörülemeyen riskleri de olabilir" dedi. Doç. Dr. Ahmet Dervişoğlu da tıpkı Doç. Dr. Özdarcan gibi en akılcı yolun göktaşının yörüngesini değiştirmek olduğunu söyledi. "Bu konuda olası yörünge değişimi üzerine çalışan NASA koordinasyonu altında Gezegen Savunması Ofisi olduğu biliniyor" diyen Doç. Dr. Dervişoğlu, "Yine benzer bir şekilde Birleşmiş Milletler çatısı altında bir organizasyon var. Fakat işin doğası gereği Askeri ve Savunma Sanayi bileşenleri düşünüldüğünde hedefler dışında neler yapılacağı bilgisi kamuya açık değil" diye konuştu.