20.06.2023 - 06:25 | Son Güncellenme:
Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr - Hava yoluyla seyahat istatiksel olarak günümüzde en güvenli ulaşım şekli olarak kabul ediliyor. Öyle ki yapılan araştırmalara göre bir yolcunun uçak kazasına denk gelme ihtimalinin 11 milyonda 1 olduğu belirtiliyor. Ancak bu kazalar içerisinde öyle sıra dışı olanları var ki her detayıyla 'yok artık' dedirtiyor. Takvimler 29 Nisan 2013’ü gösterdiğinde Afganistan'daki en büyük NATO yerleşkelerinden Bagram Hava Üssü'nde görevli personeller de sıradan bir güne uyanmış ve görev yerlerine konuşlanmıştı. Üsteki hava trafiğini düzenleyen ve idare eden personeller, gün içinde gerçekleşecek iniş kalkışların sağlıklı yapılabilmesi için gerekli planlamaları yaptı ve büyük bir özenle görev yerlerine konuşlandı. Gün içinde üssü iniş yapması beklenen uçaklardan birisi de ABD ordusuna anlaşmalı olarak kargo hizmeti veren National Havayolları’na ait Boeing 474 tipi 102 sefer sayılı uçaktı. 949CA tescilli ve Lori adını taşıyan 20 yaşındaki Boeing 747-400, kariyerine 1993 yılında Air France'da yolcu uçağı olarak başlamış, Fransız bayraklı taşıyıcıya on yıldan fazla hizmet verdikten sonra 2007'de kargo uçağına dönüştürülmüş ve iki yıl sonra Air Atlanta Icelandic Havayolları filosuna katılmıştı. 2011 yılının temmuz ayında National Havayolları'na dahil olan devasa kargo uçağının toplamda 72 bin saatlik uçuşu vardı.
Uçağın pilotu 34 yaşındaki Brad Hasler National Havayolları’nın 9 yıllık çalışanıydı ve Boeing 747'de 6 binden fazla uçuş saatine sahipti. Yardımcı pilot Jamie Lee Brokaw’ın da çoğu Boeing 747'de olmak üzere bin 100 saatlik uçuş süresi vardı. Uçak Fransa’dan havalandıktan sonra Afganistan’da bulunan Bagram Hava Üssü'ne iniş yapacak ve burada ‘MRAP’ olarak sınıflandırılan Mayına Karşı Korumalı 5 zırhlı aracı alarak son durağı olan Birleşik Arap Emirlikleri’ne gidecekti. Uçuşta Pakistan hava sahası kullanılmadığı için Bagram Hava Üssü'nde uçağa yakıt ikmali de yapılacaktı. Tüm süreç tamamlandıktan sonra devasa uçak, kargo bölümünde 2 tanesi 12, 3 tanesi 18 ton ağırlığında olan 5 askeri araçla havalandı. Araçların toplam ağırlığı 78 tona ulaşıyordu. Uçak aynı zamanda 40 tonluk bir yakıt yüküyle de yüklenmişti.
Bagram’da yerel saatle 15.30’da havalanan uçak pistten sorunsuz şekilde teker kesmiş olsa da tırmanış aşamasında işler ters gitmeye başladı. Burnu aniden anormal şekilde yükselen uçak ‘stal’ olarak tanımlanan duruma düştü ve motorların havada kalmak için yeterli gücü sağlayamaması sebebiyle havada tutunamayarak yere çakıldı. Dev uçak, çarpışmanın şiddetiyle saniyeler içinde alev topuna dönüştü ve kaza sonucunda uçakta görev yapan 7 kişilik mürettebatın tamamı hayatını kaybetti.
KAZA SEBEBİ: HATALI YÜKLEME
Kazanın ardından başlatılan incelemede uçağın hatalı yükleme sonucunda gelişen olayların ardından düştüğü tespit edildi. Uçağa yüklenen 5 zırhlı araçtan birinin uygun şekilde sabitlenmediği ve gevşek kalan bağlantıların kalkış anında koptuğu belirlendi. Bu da uçakta yük dengesinin şaşmasına sebep olmuştu. Kalkış anında uçağın arka kısmına doğru kayan zırhlı aracın arka bölmede bulunan bazı sistemlere zarar verdiği ve yaşanan zincirleme olayların ardından pilotların uçağı kontrol edemedikleri ortaya çıktı. Peki uçağın bir tarafına daha fazla ağırlık binmesi gibi durumlar nasıl kontrol ediliyor? Pilotlar böyle bir durumu kontrol edebilir mi?
Yaşanan bu kazanın ardından kargo yüklerini emniyete almak konusundaki prosedürler tekrar gözden geçirildi ve tüm hava yolu şirketlerinin bu personeline bu konuda daha fazla eğitim vermesi tavsiye edildi.
'ÇOK CİDDİ HESAPLAMALAR SONUCU ORTAYA ÇIKIYOR'
Uçuşlardan önce ‘Weight and Balance’ raporu hazırlandığına dikkat çeken uçak mühendisi ve havacılık uzmanı Muhammed Yılmaz, "Bu uçağın yükleri ile ağırlık merkezini ortaya çıkaran, çok ciddi hesaplamalar neticesinde ortaya çıkan ve uçuş emniyeti açısından hayati bir belge. Dolayısıyla bu belgenin hazırlanmasına katkı sunan herkes bu ve buna benzer olası olaylar bir şekilde sorumlu oluyor. Buna benzer olaylarda 'load master' yani yükleme uzmanları için ciddi bir soruşturma süreci oluyor. Çünkü onlar bu hesaplamaların yapılması, uçağa yerleştirilmesi ve sabitlenmesi konularında birincil sorumlu personel olarak görev yapıyor. Yani bu tarz olaylarda hem yükleme uzmanları hem yer hizmetleri hem de (eğer yaşıyorlarsa) kokpit ekibi için ciddi bir soruşturma süreci yürütülüyor" şeklinde konuştu ve havacılıkta olası bir hatalı yüklemenin ardından ne gibi adımlar atıldığını anlattı.
Havada dengesini kaybeden bir uçağın pilotların manevralarıyla normale dönebileceğini ifade eden Muhammed Yılmaz şunu da ekledi:
"Ağırlık dengesi bozulduğunda yeniden dengeye getirecek özel bir sistem yok. Zaten buradaki kazada da olduğu gibi denge bozulduğu an pilotlar yapacakları çeşitli manevralarla dengeyi sağlamaya çalışıyorlar ancak uçağın içinde bulunduğu durum sebebiyle başarısız oluyorlar."