13.01.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
EGEMEN LİMONCUOĞLU
EGEMEN LİMONCUOĞLU- Bastıkları her nota, tuttukları her ritim, ses verdikleri her dizeyle rock olarak tanımladığımız müzik türünün kurallarını yazan kuşağın temsilcisiydi Jeff Beck. Neredeyse hepsi 2. Dünya Savaşı çocukları olan İngiliz gençler, Amerikalı yaşıtlarının ırk ayrımı yüzünden bihaber olduğu ‘siyahi’ müziklere kulakları ardına kadar açık büyümüş, zar zor buldukları blues ve rock’n’roll plakları ve dinledikleri radyo programlarıyla yepyeni bir müziğin yolda olduğunu iliklerine kadar hissetmişti. Takvimler 60’lı yılların hemen başlarını gösteriyordu. O gençlerden The Beatles da çıktı, The Rolling Stones da. Jimi Hendrix’in maharetlerini Amerika’dan önce o İngiliz gençler fark etti. Ve kendi gitar kahramanlarını yarattılar. Eric Clapton, Jimmy Page ve tabii ki Jeff Beck.
Üçü de The Yardbirds bünyesinde altı telli elektrik yüklü enstrümanlarını çaldı. Üçü de duyar duymaz tanıyabileceğimiz stiller geliştirdi. Clapton ve Page gruplarıyla, hit mertebesine ulaşıp birer klasik kabul edilen şarkılarıyla, sololarıyla öne çıkarken, Jeff Beck bu mânâda biraz farklı bir kariyer çizdi kendine. Blues kalıplarını, rock’n’roll enerjisini gitarda sürekli yeni bir şeyler deneyerek genişletme peşine düştü. Rod Stewart’ın vokal yaptığı 1968 model “Truth” albümü mihenk taşı oldu.
Bugün dilimize yerleşen ve sık sık kullandığımız ‘inovasyon’ kavramı tam Jeff Beck için yaratılmış gibiydi. Önce piyano çalmaya niyetlenip sonra Les Paul’ü radyoda işitince hızla gitara merak salan Beck, daima enstrümanını kurcalayan bir çocuk gibiydi. O yüzden hit şarkılar, müzik tarihine geçmiş sayısız albüm gibi kıstaslarla değil de gitar çalışıyla anıldı hep. Bir bakıma gitaristlerin gitaristiydi. Son 40 yılın en büyük gitaristlerinden Joe Satriani’nin Beck’in ölüm haberi üzerine yaptığı paylaşımda yazdığı gibi, Beck dinlemek demek hep ‘bir dakika ne yaptı orada?’, ‘nasıl yaptı onu’ gibi heyecanlı cümleler kurmayı beraberinde getirdi. 70’li yıllarda rock ve blues’un dışına taşıp “Blow By Blow” gibi ayakları caz müziğe basan albümleriyle de adından çok söz ettirmişti.