14.03.2023 - 12:13 | Son Güncellenme:
Derleyen: Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr - Takvimler 26 Nisan 1986’yı gösterdiğinde Sovyetler Birliği içindeki en büyük cumhuriyetlerden birisi olan Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin başkenti Kiev yakınlarında bulunan Pripyat şehrinin gözlerden uzak bir noktasında tehlikeli bir deney için hazırlık yapılıyordu. Çernobil Nükleer Enerji Santrali'nde çalışan personel, 4 numaralı reaktörde elektrik destek ünitesini devre dışı bırakarak türbinlerin destek sistemleri devre dışı kaldığında kendi başına ne kadar çalışacaklarını tespit etmeyi hedefliyordu. Bu amaçla elektrik destek ünitesiyle birlikte testin sağlıklı şekilde ilerlemesi için otomatik kapama sistemi de dahil olmak üzere bir dizi güvenlik sistemi de devre dışı bırakılmıştı. Özellikle bu andan sonra yaşanacak olanlar ise tarihe tek tek not düşülecekti.
ART ARDA YAPILAN İHMALLER FACİAYA YOL AÇACAKTI
Testin başlamasının ardından gece saat 01.00'de reaktöre giden soğutucu su akışı azalmaya başladı ve bu durum reaktörde ısınmaya sebep oldu. Güç dalgalanması tehlikeli bir boyuta ulaştığında saat 01.23'te yetkili personel reaktörü kapatmak için harekete geçtiğinde artık çok geç kalınmıştı. Art arda yapılan ihmaller, reaktörde aşırı bir güç artışına sebep olmuş ve ortaya çıkan tepkimelerin ardından şiddetli bir patlama meydana gelmişti. Çekirdek üzerinde bulunan koruyucu kaplama yok olmuş ve atomun gücü kontrolsüz şekilde gün ışığına çıkmıştı. Facia aslında daha yeni başlıyordu.
HAYALET ŞEHİR HALİNE GELDİ
Patlamanın ardından ortaya çıkan radyasyon oldukça geniş bir alanda etkili oldu. Başta Pripyat olmak üzere Avrupa, Karadeniz ve Türkiye'nin de içinde bulunduğu geniş bir coğrafyaya yüksek derecede nükleer serpinti bulutu yayıldı. Dünya kamuoyu henüz kazadan habersizken İsveç'te yapılan ölçümlerde dahi radyasyon artışı gözlemlendi.
Santraldeki yangını söndürmek ve reaktörü kontrol altına almak için binlerce kişi gelecekte başlarına geleceklerden habersiz bir şekilde çalışmalarda görev aldı. 1986 yılından 2000 yılına kadar Belarus, Rusya ve Ukrayna'da ciddi olarak kirlenmiş bölgelerden toplam 350 bin 400 kişi tahliye edildi. Tamamen tahliye edilen Pripyat şehri ise adeta kıyamet konulu filmlerdeki gibi hayalet şehir haline geldi.
Başta çalışmalarda yer alan işçiler olmak üzere binlerce kişi aşırı radyosyona maruz kaldığı için hayatlarının geri kalanında birçok sağlık problemiyle uğraştı ya da hayatlarını kaybetti. Radyoaktif kirliliğin daha geniş bir alana yayılmaması için alınan önlemler kapsamında binlerce kilometrekarelik alan yasak bölge haline getirildi. Bu alan içinde alınan önlemlerden birisi de insanların gitmesinin ardından başıboş durumda kalan hayvanların öldürülmesi oldu. Fakat yıllar sonra yapılan bir araştırma, bu yöntemin pek de 'sağlıklı' bir şekilde uygulanmadığını ortaya çıkardı.
ÇERNOBİL'İN MUTASYONA UĞRAMIŞ KÖPEKLERİ
Kazanın hemen ardından bölgede görevlendirilen askerlere radyasyonun yayılmasını ve mutasyonu durdurmak için tüm başıboş hayvanları öldürmeleri yönünde bir talimat verilmişti. Ancak bu emir tam anlamıyla uygulanamadı ve birçok hayvan hayatta kalmayı başardı. Bununla birlikte bölgenin insanlaşmasının ardından sokak köpekleri başta olmak üzere birçok canlı bölgeyi mesken tuttu.
2017'den bu yana yapılan bir araştırma, başıboş köpeklerin radyasyondan nasıl etkilendiğini ve nesiller boyunca uzun süreli mutasyonun onlar üzerindeki sağlık üzerindeki etkilerini ortaya koydu. Şu ana kadar elde edilen veriler ise oldukça dikkat çekici.
300 KÖPEĞİN KAN ÖRNEKLERİ İNCELENDİ
ABD'deki Güney Carolina Üniversitesi'nde görevli olan araştırmacılar, çalışmada köpeklerin gezegendeki en radyoaktif ortamlardan birinde hayatta kalmak için nasıl adapte olduklarını belirlemeye çalışıyor. Araştırmacılar uzun süreli radyasyona maruz kalmanın canlıların DNA'sı ve sağlığı üzerindeki etkisini daha iyi anlamayı hedefliyor.
2017 ve 2019 yılları arasında Çernobil Köpek Araştırma Girişimi tarafından yapılan çalışmalar kapsamında Çernobil çevresindeki alanda yaşayan 300 köpekten alınan kan örnekleri incelendi ve DNA'ları üzerindeki değişim karşılaştırıldı.
'KANSER TEDAVİSİNE KATKI SUNABİLİR'
Güney California Üniversitesi'nde Biyolojik Bilimler Bölümü profesörü Tim Mousseau, araştırmacıların köpeklerde ve diğer hayvanlarda gördüğü etkilerin, Japonya'ya atılan atom bombalarından sağ kurtulanlarda gözlemlenenlerle paralel olduğunu söyledi. Mousseau, köpeklerdeki katarakt oranlarının arttığını örnek göstererek, "Gözler iyonlaştırıcı radyasyona kronik maruz kalma belirtileri gösteren ilk dokulardır" dedi ve radyasyonun canlılar üzerinde sebep olduğu değişimlere dikkat çekti.
Araştırmada görev alan isimlerden genetik uzmanı Elaine Ostrander, Çernobil'deki köpeklerin uzun süre aşırı radyasyona maruz kalmasına rağmen nasıl hayatta kalabildiklerini anlamanın kanser tedavisinde yeniliklere yol açacağını dile getirererek şunları söyledi:
"Bu köpekler nesilden nesile hayatta kalıyorlar. Üremek de dahil olmak üzere tüm vücut fonksiyonlarını yerine getiriyorlar. Bu canlılar radyasyonun üstesinden gelmeyi nasıl başardı? Bu sorunun cevabını bulmak bizim için çok önemli. Bunu gerçekten çok önemsiyoruz."