20.04.2025 - 00:00 | Son Güncellenme:
Sami Çebi
Sami Çebi/SICPA Türkiye CEO’su- M.S. 325 yılında toplanan ve Hristiyanlık tarihinde bir dönüm noktası olan bu konsilin üzerinden geçen 1700 yıl, bu toprakların dinî düşüncenin şekillendiği, tartışıldığı ve kalıcı kararlara bağlandığı bir merkez olduğunu hatırlatıyor. O gün farklı görüşler arasında net çizgiler çekilse de, bu tarihsel süreç bizlere inanç sistemlerinin yalnızca ruhsal değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel düzeni biçimlendirme gücünü gösteriyor.
Ülkemiz, Hristiyanlık tarihinde müstesna bir yere sahip olup, İncil’de adı geçen yedi kilisenin tamamının bulunduğu yegâne coğrafyadır: İzmir’deki Efes, Smyrna (İzmir) ve Pergamon (Bergama); Manisa’daki Thyateira (Akhisar), Sardes (Sart) ve Philadelphia (Alaşehir); Denizli’deki Laodikya. Bu kadim yapılar, yalnızca erken Hristiyanlık tarihi açısından değil, aynı zamanda Anadolu’nun derin ve çok katmanlı medeniyet birikimi içinde de özgün bir konuma sahiptir. Lidyalılardan Romalılara, Bizans’tan Osmanlı’ya uzanan geniş bir yelpazede birçok farklı uygarlığın izlerini taşıyan bu topraklarda inşa edilen bu yapılar; çok kültürlülüğün, farklı inançlar arasındaki etkileşimin ve medeniyetlerin birbirlerinden ilham alarak gelişmesinin yaşayan şahitleridir.
İnanç ve kültür
Her yıl binlerce inanç turisti, bu müstesna mekânlarda geçmişle derin bir bağ kurmakta, kendi inançlarını yaşarken Anadolu’nun zengin kültürel dokusuyla iç içe geçmektedir. İnanç turizmi, salt dini bir ziyaret olmanın ötesinde, kültürel mirasın korunması ve yerel ekonomik kalkınmanın birbirini desteklediği önemli bir köprü vazifesi görmektedir. Bu rotaları takip eden ziyaretçiler, yalnızca tarihin derinliklerine yolculuk yapmakla kalmaz, aynı zamanda bölge halkıyla sıcak ilişkiler kurar, geleneksel el sanatlarını keşfeder, yöresel lezzetleri tadar ve dolayısıyla bölgesel ekonomilere doğrudan katkıda bulunurlar. Bu anlamlı hareketlilik, özellikle Anadolu’nun iç bölgelerinde turizmin çeşitlenmesine ve daha dengeli bir şekilde yayılmasına olanak sağlamaktadır.
SICPA Türkiye olarak bu kutsal alanların titizlikle korunmasına ve dünya çapında tanıtılmasına verdiğimiz büyük önem, yalnızca köklü bir tarih bilincine sahip olmamızdan kaynaklanmamaktadır. Aynı zamanda toplumsal barışa olan sarsılmaz inancımızla, kültürel çeşitliliğin vazgeçilmez değerine duyduğumuz saygıyla ve ekonomik canlılığın sürdürülebilirliğine yönelik vizyonumuzla da doğrudan ilişkilidir. Geçmişten aldığımız bu değerli ilhamla, barışın, hoşgörünün ve kültürel çeşitliliğin kıymetini daima yaşatmaya devam edeceğiz