15.05.2025 - 21:45 | Son Güncellenme:
Nükhet Everi
Nükhet Everi- 1453 yılı o dönemin dünyası için büyük bir değişim yılıydı. 29 Mayıs 1453'te Doğu Roma İmparatorluğu'nun, fethedilemez, yenilmez denen başkenti Konstantinopolis, Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmiş, bin yıllık geçmişe sahip koca bir İmparatorluk geri dönüşü olmayacak bir şekilde yok olmuştu.
Sürekli büyüyen, genişleyen ve 10. yüzyılda dünyanın en zengin, tüm ticaret yollarına hâkim devleti olan Bizans İmparatorluğunun son derece büyük bir stratejik öneme sahip başkenti aslında yıllardır süren kavgaların, ayrışmaların sonucunda alınmıştı. Gerçekçi olmak gerekirse Bizans kendi elleriyle bu sonu hazırlamıştı.
Ticaretin Latinlerin eline geçmesi, sonu gelmeyen savaşlar, tarımın gelişememesi, halkın sefil duruma düşmesi sonucunda ekonomi durma noktasına geldi ve tüketim gücü çok zayıfladı.
Bizans İmparatorluğu için sona giden yol başlamıştı artık. Bir mayıs günü başlayan ve bin yıldan fazla süren bir hikâye yine bir mayıs günü sona erecekti.
II.Manuel
Gittikçe gücünü yitiren, ufalan ve hatta parçalanmakta olan bir İmparatorluğun son hükümdarı XI. Konstantinos Paleologos, 8 Şubat 1405’te doğmuştu. 1391’de tahta çıkan babası İmparator II. Manuel’in yedi oğlunun dördüncüsüydü.
Bizans’ın geleneklerine bağlı olduğu günler çok geride kalmıştı. Zaman içinde parçalara ayrılmış imparatorluklarını elde tutmanın tek yolunun; eyalet ve yerleşimleri, onlara hükmedip müdafaa etmeleri için "despot" payesini bahşettikleri oğulları arasında paylaştırarak aile içinde tutmak olduğu fikrine vardılar.
II.Manuel’in oğulları çoktu. Büyük oğlu İoannis’i ortak imparator ilan etmiş, diğerlerini de değişik bölgelere despot olarak atamıştı. Konstantinos’u ise Konstantinopolis’te tutmuştu.
İmparator baba artık çok yaşlanmıştı. Zamanında Osmanlı İmparatoru I. Mehmed ile arası iyiydi. Bizans uzun süre saldırıya uğramamıştı ama Sultan'ın 1421’de ölmesinden sonra durumun değişeceği belli olmuştu. II. Manuel’in de sağlığı çok bozulmuş, Selanik despotu olan oğlu da hastalanmıştı. İmparator son yıllarını bir manastıra kapanarak geçirdi. 1425’te 75 yaşında öldüğünde oğlu İoannis, imparatorluğu kurtarma derdindeydi.
İoannis dönemi
Konstantinopolis’in kuzeyinde başkenti kuzeyden gelen tehlikelere karşı koruyor gibi görünen ve stratejik önemi büyük olan Elis adındaki ufak bir toprak parçası da Konstantinos’a dirlik olarak verilmiş, kendisi de despot olmuştu. 1429 yılında daha henüz 18 aydır evli olduğu ilk eşini kaybeden Konstantinos’un çocuğu yoktu. (Daha sonra Konstantinos'un ikinci eşi de ölecek, ondan da çocuğu olmayacaktı.) Eşinin Mistras’a gömülmesi üzerine üzüntüsü büyük olan Konstantinos eşine yakın olmak için Mistras despotu olan kardeşi Thomas’la bir anlaşma yaparak despotluklar arası değiş tokuş yaptılar. Konstantinos Mistras’a geldi, Thomas da Elis’e.
İmparator olan ağabey İoannis’in yerine geçecek bir varisi yoktu. Öldüğünde kardeşlerinden biri imparator olacaktı. Theodoros, İmparator'un kardeşi Konstantinos’u yerine atayacağını düşünüyordu. Kardeşi Thomas’la arası iyi olan Konstantinos’un Theodoros ile arası bozulmuştu. 1435 yılında İmparator, Konstantinos’u başkente çağırdı. Theodoros da 1436 yılında başkente geldi. İmparator, kardeşlerini konuşmak ya da tartışmak için bile bir araya getiremiyordu. Her ikisi de ayrı yollardan Mora’ya döndüler. Sonuçta Theodoros ve Thomas’ın Mora’da despot olarak kalmasına ve Konstantinos’un başkente dönmesine karar verildi.
İmparator yeni bir Haçlı seferi başlatılmasını sağlamak için İtalya’ya giderken yerine naip olarak Konstantinos’u atadı. Daha önce de başarıyla yerine getirdiği naiplik görevinin ardından ona bu görevin verilmesi resmen ilan edilmese de bir sonraki imparatorun kendisi olacağının habercisiydi.
1448 yılında İmparator İoannis ölmeden önce hayatta kalan kardeşlerinden Konstantinos, Dimitrios ve Thomas’tan Konstantinos’un tahta geçmesini istediğini belirtti. Annesi Eleni’nin de gözdesiydi Konstantinos, o da aynı fikirdeydi. Sonuçta onları isteği oldu ve Konstantinos Paleologos İmparator oldu.
Konstantinos tahtta
Konstantinos’un sivil bir törenle İmparator olması, hiç taç giymemesi, zamanın dünyasının dinsel açıdan büyük karmaşa içinde olması bazı sorunları da beraberinde getiriyordu. 1449’un mart ayında başkente gelen yeni İmparator ilk olarak Osmanlı ile anlaşma imzalamak için Sultan'a elçi göndermişti.
Konstantinos için Türklerle uğraşmak Bizans İmparatorluğu içindeki sorunlarla uğraşmaktan daha kolay görünüyordu. Bu arada İstanbul’un fethinden vazgeçen Sultan Murad ölmüş yerine genç, atak ve hırslı oğlu II. Mehmed geçmişti.
Bizans İmparatorluğunda herkes İmparator'u evlendirme derdine düşmüştü. Ama uygun kimse bulunamıyordu. O arada İmparator'un annesi Eleni de 1450 yılında öldü.
Dini açıdan oldukça karışık bir dönem yaşanırken Konstantinos bir de her an şehrin ele geçirileceği sorunuyla uğraşmak derdine düşmüştü. II. Mehmed'i toy, tecrübesiz ve zayıf sanan Konstantinos, Osmanlı’dan para sızdırmak için bazı hilelere başvurmaya kalktı ve onun Anadolu’daki isyanları bastırmaktaki hızlı ve güçlü tavrını göremedi.
Kuşatma başladı
Nitekim kısa bir süre sonra II. Mehmed, Konstantinopolis’in etrafının sarılması emrini verdi. 1452’nin bahar aylarında büyükbabası Bayezid’in Boğaz’ın Anadolu yakasına kurduğu hisarın karşısına Rumeli Hisarı'nı inşa etmeye başladığında tüm Konstantinopolis halkı dehşet içinde gelecek olan tehlikeyi izliyordu. 15 Nisan’da başlayan inşaat ağustos ayında bitmişti.
Gelişen bazı ufak tefek olaylar büyüyor ve savaş sebebi olmaya başlıyordu. Sonuçta II. Mehmed "ya şehri teslim et ya da savaşa hazırlan" ültimatomunu verdi.
Konstantinos’un artık yardım istemekten, surları onarmak ve erzak tedarik etmekten başka şansı kalmamıştı. Yardım gelmeyeceği belli olmuştu. Mora tamamen işgal edilmiş, İmparator’un ailesinin de şehre ulaşıp yardım etmesi engellenmişti.
Bizans’ın elindeki cephanelik, Sultan'ın elindeki yeni savaş teknolojisi ile boy ölçüşemezdi. 1453 yılı baharında Edirne’den yola çıkan ordu Konstantinopolis surları önünde ordugâh kurdu ve saldırı kısa süre sonra başladı. Karadan Haliç’e indirilen gemiler, Konstantinopolis içinde savunmanın azalması, erzak stokunun neredeyse bitmesi şehri çok zorluyordu.
Konstantinos, Sultan'la anlaşmaya çalışıyordu ama Sultan onun şehri terk etmesini istiyordu. Aynı istek kendi devlet erkanından da geldi. Ama Konstantinos kaçıp kurtulmayı, gidip başka yerde İmparatorluk kurmayı asla kabul etmedi.
Son gün...
Durum gittikçe kötüleşiyordu. 28 Mayıs günü Osmanlı ordusundaki sessizlik büyük bir saldırı hazırlığının işaretiydi. Konstantinos devlet erkanına ve askerlerine bir konuşma yaptı ve herkes Ayasofya’ya doğru ilerlemeye başladı ve dua ettiler. Konstantinos da Ayasofya’ya gelip dua etti. Tüm piskoposlardan kendisini bağışlamalarını ve günahlarını affetmelerini istedi ve komünyon ayinine katıldı. Ardından sarayına dönen İmparator, tüm maiyetinden de kendisini affetmelerini diledikten sonra surlardaki askerlerini bir kez daha teftiş etmek üzere atına atlayıp gecenin karanlığında kayboldu.
29 Mayıs’ta saldırı başladı. Hiç durmayan ve nefes aldırmayan bu saldırıda yardımcı müttefiklerin de kaçtığını gördü Konstantinos. Surların delindiği Ayios Romanos Kapısı'nda büyük çatışmalar oluyordu. İmparator'un sağ olarak görüldüğü yer de muhtemelen burası idi.
Birbiriyle çelişen sayısız ifade Konstantinos'un nasıl ve nerede öldüğü sorusuna kesin bir cevap vermeyi imkânsız kılar. Rum tarihçilerine göre tüm İmparatorluk emarelerini üzerinden atmış, kahramanca savaşmış ve Ayios Romanos Kapısı'nda bir martir olarak şehit düşmüştü. Türk kaynaklarına göreyse genelde kafasının kesildiği ve Sultan'a götürüldüğü doğrultusunda bilgiler vardır.
Dört senelik kısa saltanat
Konstantinos'un trajik saltanatı sadece dört sene, dört ay ve 24 gün sürmüştür. Bu kısa süre içinde kendisi bir imparatordan beklenen her şeyi yapmıştır. Görevini tam olarak yerine getiremediği sadece az sayıda Batılı kaynakta iddia edilmektedir. Asaletinden, cesaretinden ve güçlü kişiliğinden şüphe duyulamazdı. Talihsiz İmparator XI. Konstantinos Paleologos kısacık saltanatının ardından 50 yaşını göremeden göçüp gitmiştir bu dünyadan.