Son 10 yılda sperm kalitesinde dramatik bir düşüş izlenmekte. Burada bozulan çevre şartları, nesiller boyunca biriken genetik hasarlar, sağlıksız beslenme gibi çok sayıda neden saymak mümkün. Ama geldiğimiz noktada neredeyse her 100 erkekten birinde tahlillerinde ölü ya da canlı sperm hücresi çıkmamakta. Azoospermi dediğimiz bu duruma kısırlık için müracaat eden erkeklerin %10’unda rastlamaktayız. Yine de böyle olguların yaklaşık yarısında mikroTESE ameliyatı ile testislerde sperm bulmak mümkün. TESE ameliyatı gerçekten büyük umut oldu. Hatta olgun sperm çıkmasa bile, modifiye ROSI tekniği ile daha erken evre üreme hücrelerini kullanarak da gebelik elde edebiliyoruz. Ancak ne yazık ki her girişim beklenen sonucu vermemekte. Bunlarda ya olgun sperm çıkmaz ya da çıkan spermlerle gebelik elde edilememiştir. Nitekim en kaliteli spermlerle bile tüp bebeğin başarısı yaklaşık %50 civarında kalmakta. Böyle durumlarda TESE işlemini birkaç kez denemek gerekir.
İlk denemede sonuç alınamamış çiftlerin en büyük endişesi tekrar TESE ameliyatı yapıldığında şansın ne olacağı konusudur. Buna cevap vermek için kendi olgularımıza baktığımızda, tedavi edilebilir bir durumun bulunamadığı, nonobstrüktif azoospermik erkeklerin ilk denemelerinde %64’ünde canlı, kuyruklu sperm çıktığını görüyoruz. Geri kalan hastalarda ikinci kez TESE yapıldığında, genel olarak %20 ile %50 arasında değişmekle birlikte bu sefer sperm çıkabilmekte. Peki, ilk denemede neden sperm çıkmamış olabilir? Burada önemli olan, ilk TESE girişiminde kullanılan teknik, öncesinde bir tedavi alıp almadığı ya da laboratuvar aşamasındaki işlemlerdir. Çünkü bazı hormonal düzensizliklerin önceden tedavi edilmesi, TESE ile sperm çıkma başarısını artırabilir. Şayet belirttiğimiz aşamalar yeterli yapılmışsa tabi ki yeni bir denemede sperm bulma şansı bu derece yüksek olmayacaktır.
Diğer yandan ilk denemede sperm çıkması, daha sonraki TESE girişimlerinde de sperm çıkacağı anlamına gelmez. Nitekim bizim de bu şekilde netice alamadığımız olgularımız oldu. Dünya genelinde değerlendirildiğinde başarılı TESE’nin ardından tekrarlanan ameliyatların neredeyse üçte birinde sperm çıkmadığı anlaşılmakta. Burada belirleyici olan başlıca faktör, testislerdeki bozulmanın derecesidir. Şayet testiste çok ileri derecede hasar gelişmiş ve hacmi de çok küçükse, o zaman sadece birkaç odakta sperm üretimi yapılabilir. Bu durumda TESE işlemi sırasında çok fazla doku çıkarılırsa ya da mikoskop altında yapılmamışsa bu odakların tahrip olması sonucu sonraki TESE ameliyatında çıkarılacak sperm odağı kalmayabilir. Dolayısıyla sperm de elde edilemez. Bir diğer husus ise sperm üretimindeki bozukluğun genetik bir nedenden kaynaklanmış olması. Genetik eksikliklerde sperm üreten kök hücrelerde erken yaşlanma olabilir. İlk TESE’nin üzerinden zaman geçince, yaşlanma neticesi kök hücrelerde sperm üretimi de susar ve bir daha sperm bulunamayabilir. Zaten o nedenle azoospermi olgularında önceden testisleri besleyecek tedavi verilmesi çok önemlidir. Böylelikle kısmen de olsa erken yaşlanmanın önüne geçilebilir.
Hiç kuşkusuz en ideali, daha ilk denemede çok sayıda hücre elde edip bunların saklanması. Bunu yaparken de titiz bir cerrahi teknik kullanılarak geride kalan dokuların hasar görmemesine özen gösterilmelidir. Aksi takdirde TESE sonrasında testiste atrofi gelişerek küçülme bile görülebilir. Hatta testis içine kanama, iltihaplanma gibi daha ciddi sorunlar da eklenebilir.
Prof. Dr. Kaan Aydos