Ekim ayının ilk haftasını bir büyük şampiyonanın heyecanı ve baş döndürücü bir başarı hikayesiyle geçirdik. Ampute Futbol Milli Takımımız, İstanbul’un ev sahipliğinde yapılan Ampute Futbol Dünya Şampiyonası’nın finalinde Angola’yı 4-1 yenerek tarihinde ilk kez Dünya Şampiyonu oldu. Bu yolculuğa 2007 yılında başlayan ay-yıldızlı gençlerimizin aradan geçen 15 yıl içinde 2 kez Avrupa Şampiyonu, 1 kez Dünya 2.’si, 3 kez de Dünya 3.’sü olduğunu hatırlatırsak, bu başarının kesinlikle tesadüf olmadığını çok daha iyi anlarız.
Bundan 4 yıl önce Meksika’da yapılan Dünya Şampiyonası finalinde Angola’ya penaltı atışları sonucunda 5-4 yenilerek ikincilikte kalan milliler farklı bir galibiyetle rakibinden rövanşı alırken, müzelerinde eksik olan bir kupayı daha kazanarak bu alanda dünyanın ekol ülkelerinden olduğumuzu bir kez daha ispatladılar. Başta futbolcularımız olmak üzere, teknik heyeti, federasyon yönetimini ve bu zaferde payı olan diğer paydaşları kutluyor ve başarılarının devamını diliyoruz.
Tabii, bu başarıda Milli Takımımızı hiçbir maçta yalnız bırakmayan ve onları sonuna kadar destekleyen taraftarımızın da payı çok büyüktü. Millilerimizin maçlarında müthiş bir ambiyans ve sinerji yaratan taraftarlarımız şampiyona öncesi düzenlenen basın toplantısında ‘Korkusuzlar’ unvanıyla tanıtılan takımımız için en önemli itici güçtü. Finalde tribünde yerini alan ve şampiyonluk kupasıyla madalyalarını ay-yıldızlı ekibimize takdim eden Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da çocuklarımız için önemli bir motivasyon kaynağıydı.
Bütün bunlar, şampiyona boyunca sahada ve saha dışında bize yaşatılan güzel duygulardı. Ancak gerek Ampute Futbol Milli Takımımız gerekse diğer engelli sporcularımızı sadece yarıştıkları ve başarılı oldukları dönemlerde hatırlamayı, gündeme getirmeyi, desteklemeyi herhangi bir organizasyon ve başarı olmadığı zamanlarda da sürdürebilirsek hayatı onlar için daha yaşanılır hale getirebiliriz.
Ne yazık ki, bu konuda sicilimiz pek de düzgün değil. Elbette, bundan 25-30 yıl öncesine göre fazla yol kat ettik engelliler ve engelli sporları konusunda ama gelişmiş ülkelerle kıyaslandığımızda hala emekleme safhasındayız. Engellilere vereceğimiz asıl desteğin, onlara yaşanabilir bir sosyal çevre, erişilebilir hizmetler, toplumun diğer bireyleriyle eşit iş imkanları yaratmaktan geçtiğini kavradığımız anda ancak uygar bir toplum seviyesine çıkabiliriz.
Bugün Korkusuzlar başardı. Yarın da başka engelli sporcularımız, takımlarımız başaracak. Bundan hiç kuşkum yok. Onlar üzerlerine düşen görevlerini fazlasıyla yerine getiriyorlar. Bizim de üzerimize düşeni yapmamız gerek. Bugünün şartlarında ‘Hep destek, tam destek’ sloganıyla hareket etmemiz ama uzun vadede ülkeyi engelliler için hiçbir engele takılmadan yaşanabilir şekilde yeniden dizayn etmemiz gerekiyor. Hem fiziki hem de zihinsel olarak!..