Kaybeden Fenerbahçe, üzülen Camia olur!
Fenerbahçe kaybetmek için elinden geleni yaptı, diye özetleyebiliriz derbi karşılaşmasını.
Uzun yıllardan bu yana bu kadar pasif bir Beşiktaş ile karşılaşmak aslında Fenerbahçe adına bir şanstı. Ancak kullanamadı.
Neden?
Bu sefer saha içinden başlayalım.
Mourinho bu sezon üst seviyedeki birçok karşılaşmayı benzer hatalı kadro ve taktiksel kurgu ile çıktı. Sonrasında toparlamak isterken daha da bozdu ve her seferinde çimlerden başı eğik bir durumda ayrıldı.
Diğer taraftan Fenerbahçe’de “saha içi sakarlık” diyeceğimiz bir lanet var; takımın peşini hiç bırakmadığı gibi sezon boyunca neredeyse tüm maçlarda devreye girdi.
Bu karşılamada da önce Talisca’nın sebep olduğu penaltı ki takım o andan itibaren kendine gelemedi, sonrasında da Mert Müldür’ün hatalı pası sonrasında Beşiktaş’a hediye edilen gol, sakarlığın bariz örneği olarak ortaya çıktı.
İstatistiksel olarak bu kadar basit ve rakibine net bir şekilde gol fırsatına dönüşen hata yapan Fenerbahçe’den başka üst seviyede kaç takım var gerçekten merak konusu.
Mourinho neden kritik karşılaşmalara doğru oyuncu seçimi yapamadı?
Bu aslında bir anlamda sezon başı kadro planlamasının doğru yapılamamasının da sonucu oldu.
Mesela En Nesyri…
Ramazana kadar ve özellikle de ligin ikinci bölümünde yükselen form grafiği, sonuca etki eden gol vuruşlarıyla dikkat çekerken sonrasında tamamen ortadan kayboldu. Sıradan bir futbolcuya dönüştü.
Kadronuzda böyle maliyetli de bir oyuncu varsa oynatırsınız. Onu kadroya ilk yazarsınız.
Fenerbahçe yarışın bu son düzlüğünde kaybettiği puanların önemli bir kısmını gol vuruşu ve bitiricilikte yaşadı.
Bir diğer oyuncu 39 yaşında sahada mücadele eden Edin Dzeko. Onun sahada olmadığı her maç hücumda neredeyse kabusa dönüştü. Sonradan girip çözdüğü birçok karşılaşma var.
Ama konu bitiriciliğe geldiğinde Dzeko geçen sezonu aratan bir performans sergiledi.
Geçen yıl Lig’de 36 maçta 21 gol atarken, bu sene 32 karşılaşmada 13 golde kaldı.
Bu fark kuşkusuz Fenerbahçe’nin birçok maçta zorlanmasına da neden oldu.
Fred ve özellikle de Szymanski…
Orta alanda ne kadar çok çalışırlarsa çalışsınlar üretkenlik bakımından geçen sezonun altında kaldılar.
Tadic! İstatistiksel olarak bir istikrar abidesi olarak görünse de Fenerbahçe’nin kazanması gereken maçların hiçbirinde ortada görünmedi bu sezon.
Şimdi bu oyuncu grubundan ne zaman ilk 11 veya yedek tercih yapsa bir yerde sorunla karşılaştı Mourinho ve kesinlikle doğruyu denk getiremedi.
Mutlak kazanılması gereken önemli karşılaşmalarda ilk yarı tercihleri ikinci yarı yapılan değişikliklerle daha da içinden çıkılmaz hale büründü.
Buna bir de taraftar/seyirci efekti eklenince Kadıköy’deki tüm karşılaşmalar sırat köprüsünü geçmeye dönüştü.
Dün maçın ilk 30 dakikasına kadar sahaya yansıyan görüntü aslında Fenerbahçe’nin maçı rahat kazanabileceği yönündeydi.
Beşiktaş topun arkasına geçmiş, geriden hızlı hücumlarla çıkmayı planlamıştı.
Dahası da vardı orta alanda öyle zorlayıcı yakın savunma da yapmıyordu. Birçok atak kurgusunda Fred ve İsmail orta alanda oyunu rahat yönlendirebilecek boşluklar buluyordu.
Buna rağmen kısa pas tercihleri yerine uzun ve daha zor top kullandıklarını gördük.
İkinci yarı maçın elden gittiği paniği ile takım halinde orta yapma yarışına girilmesi Fenerbahçe için Samsunspor ve Kayserispor’dan sonra Beşiktaş karşısında da sonuç vermediği gibi saç baş yolduran tekrarlarla fiyaskoya dönüştü.
Tutmayan bu planı Mourinho neden ısrarla sürdürdü?
Cevap aslında çok açık.
Fenerbahçe tıkandığında çözüm üretemeyen bir takıma dönüştü. Çözüm her zaman oyun planı üzerinden sağlanamayabilir, çilingir oyuncularınız olur, birkaç maç Talisca örneğinde olduğu gibi sonuca gidersiniz.
Bu maçta da Talisca neredeyse kilidi açıyordu ama kalesinde devleşen bir Mert Günok izledik.
Mert olgunluğunu gerçekten üst düzey bir kaleci şeklinde yaşadı. Fenerbahçe altyapısından yetiştiği ve Fenerbahçe ile de 2 şampiyonluk yaşadığı göz önünde bulundurulduğunda dram çok daha anlamlı hale geliyor ki Mert hem Başakşehir hem de Beşiktaş’la da şampiyonluklar kazandı.
Evet…
Buraya kadar gelebilmişsek konuyu Yönetimlere onların yaptığı sonu gelmeyen hatalara getirebiliriz sanırım.
Mert’in bu takımdan ayrılışı her ne kadar bir önceki Yönetime yazarsa, son 7 yılda yapılanlar ve Fenerbahçe’nin iki yakasının bir araya gelememesi mevcut Yönetime ve Ali Koç’a adreslenir.
Ali Koç, devraldığından çok daha beter bir Fenerbahçe’yi kendi elleriyle yaratmış durumda.
Tam bir hayalkırıklığı.
Daha ötesi yok!
Geçen hafta yapılan Yüksek Divan Kurulu toplantısında “kapıları açın herkes duysun, bir yere gitmiyoruz” mesajı ile Camia’nın dipten gelen sesine kulak asmayan Ali Koç dün Stadyum’daki taraftarın maçı bırakarak kendisiyle “istifa” diye ilgilenmesinin ve takımın bozulmasının başlıca sorumlusu oldu.
Fenerbahçe bu sezon tarihinin en kötü derbi performanslarından birini sahaya yansıtırken kuşkusuz girişte yazdığım gibi sorumluluk belirli anlamlarda teknik direktörde olurken elbette Yönetimsel zafiyet ilk sıraya yazılacaktır.
Fenerbahçe’nin 7 yılda, takımları çalıştıran sayısız teknik direktörlerden bağımsız, neredeyse hiçbir derbi maçına hazırlanamamasını başka nasıl açıklayabiliriz ki?
Beşiktaş karşısında sahada mücadele veren oyuncuların konsantrasyon ve devamlılık sorunları net bir şekilde görünüyordu.
Teknik direktörünüz Mourinho da olsa profesyonel oyuncu parayı ödeyene her zaman başka bakar.
Karşılaşma sonunda kimi oyuncuların üzüntüden eser olmayan yüz ifadelerinin de bir numaralı sorumlusu hiç kuşkusuz Yönetimdir.
İki sene önce Fenerbahçe’nin lider oyuncusu yok diye eleştiriyorduk. Geçen sezon Dzeko ve Tadic ile birlikte İrfan Can’ın bu role soyunduğunu konuştuk ama bu sene her şey tekrar aynı boşluğa, yoksunluğa döndü.
Fenerbahçe’de yenilgiye isyan eden tek bir oyuncu göremiyorsunuz.
Maç biter bitmez rakip teknik direktörle yılışık bir şekilde kucaklaşan oyuncu sahada neyi kaybettiğini farkında veya umurunda mıydı acaba?
Peki o oyuncuya nerede olduğunu ve neyin mücadelesini verdiğini kim hatırlatacaktır?
Yazdım diye hedefe koyduğum düşülmesin, mesele zaten daha soyunma odasında, Samandıra’da otobüse binilmeden idrak edilmesi gereken farkındalık olmalıdır.
Futbolcular gelir geçer, hesabı kesilir. Kaybeden Fenerbahçe, üzülen Camia olur. Bunu tersine çevirecek de hem o oyuncuyu transfer eden hem de mücadeleye inandıran, süreç içinde besleyen Yönetimdir!
Mesele şampiyonluğun kaybedilmesi değildir.
Fenerbahçe’nin en eksik tarafı da işte budur!
Geldiklerinden çok daha beter bir şekilde gidecek görünüyorlar. Konu tatsız ve sevimsiz bir hal aldı!