Fenerbahçe yeniden bir araya geliyor!
Haftalar sonra Osayi ve Becao sahadaydı. İkinci yarı Fred de girdi oyuna. Bir anlamda Fenerbahçe sezona başladığı düzene geri dönmeye başladı.
Şunu artık biraz daha net bir şekilde görebiliyor ve söyleyebiliyoruz; takımın temel iskeletini aynı bir insan bedeni gibi bir araya getiren 11 oyuncu var. Bu oyunculardan biri bile oyunun dışında kalsa tüm senkron bozuluyor, akordu olmayan aletlerden oluşan bir orkestraya dönüşüyor. Hele bu sayı 2-3 olursa konu sadece akortsuzluk değil; entrümansızlığa ve nihayetinde de bazı seslerin hiç olmadığı, keyif vermeyen tatsız bir müzik halini alıyor.
Esas sanatçılar ana temayı çalarken takım uyum halinde hareket ediyor, keyif alıyor ve etrafını da mutlu ediyor.
Diğerleri de bu keyif veren ortama katkı sağlıyor.
Durumun özeti bu!
Fenerbahçe sezonun ilk yarısında tam da buralarda, Pendikspor maçına kadar her şeyin yolunda gittiği bir senkronda ilerledi.
Hatayspor maçı sonrasında Djiku, Pendikspor maçında da önce Fred’i sonra da Becao’yu kaybetti.
Kasım ayı boyunca bu oyunculardan yoksun çıktığı mücadelerde geri düştü.
Sonra toparlanmaya başladığı süreçte Fred önce kırmızı kart gördü 3 maç ceza aldı, yeni sezonda da tekrar sakatlandı.
Osayi yeni yıla Afrika Kupasına giderek girdi.
Hep eksik kaldı Fenerbahçe.
Yani Pendikspor maçından sonra bir daha sezona başlayan kadroyu bir araya getiremedi.
Buna bir de form düşüklüğü yaşayan oyuncuları da eklenince son dönemlerde kimseleri memnun edemeyen bir takım çıktı ortaya; Ankaragücü karşısındaki oyundan ve elenmeden çok mevcut durum ve kadro için hedeflerin azaltılması bile artık anlaşılır hale geldi.
Hiç kuşkusuz ligin ilk 8-9 haftasındaki takım için hedef Avrupa’da gidebildiği kadar yere ulaşmak, Türkiye’de iki Kupa’yı almaktı!
Hatayspor karşısındaki Fenerbahçe bize sezonun ilk yarısındaki görüntünün ayna tersini gösterdi.
Ne demek?
Ligin ilk yarısında her şey yolunda giderken bir anda bozulma, dağılma yaşayan Fenerbahçe gerçeğinin tam tersi; sezonun ikinci yarısına dağınık ve savrulan bir görüntüyle başlayıp, Hatayspor maçıyla birlikte bundan sıyrılarak toparlanan, yeniden bir araya gelen ve güçlenen bir takıma dönüşüyor.
Kuşkusuz bunun birkaç maçlık bir toparlanma olup olmadığı iki hafta sonra Trabzon’da oynanacak karşılaşmada test edilecektir.
Dün Fenerbahçe’nin etkili gol ayaklarının soldan, sağ kanatta oynayan oyuncularına asistle katkı verdikleri bir maçtı.
Osayi bir kere daha bu sezon hızıyla nasıl fark yarattığını bize gösterdi.
Haftalardır hücum aksiyonlarındaki eksiklik topun sahipsiz kaldığı yerde hiçbir Fenerbahçeli oyuncunun orada olmamasıydı.
Altı pas tabir edilen kale sahası içinde kaleye paralel giden topa dokunmak satrançtaki “çoban matı” gibi bir şeydir.
Yapılması gereken öncelikle topu oraya kadar getirmek; sonra da etkili bir şekilde kale sahasına açmak...
Bunun karşılığı orta yapmak şeklinde anlaşılmamalıdır.
Futboldaki en büyük çaresizlik topun kime doğru gideceğini bilmeden ceza sahasına doğru şişirilmesidir.
Fenerbahçe bu seçeneği bir süredir hem geriden oyun kurmada hem de gol pozisyonu üretmede kullanıyor ve etkisiz kalıyordu.
Oysa isabetli pas tercihi yaparak oyun kurmak büyük takım olmanın göstergelerinden biridir.
Osayi sezonun en kritik gollerini atan oyuncu oldu. Dzeko’nun verdiği pas bir o kadar kıymetliydi.
Diğer tarafta delasman maçlarının golcüsü Cengiz Ünder’in klasikleşen vuruşunu yapmasını sağlayan Tadic en az Dzeko kadar güzel bir pas attı.
Szymanski haftalardır kendini toparlayamıyor. Bu maçta da 3 müsait fırsatı değerlendiremezken her seferinde ters ayakta kalması belki de şanssızlığıydı.
Ancak onun her şekilde sahada olması önemli ve gerekli.
Girişte yazdığım Fenerbahçe’yi bir araya getiren temel unsurların başında hiç kuşkusuz Szymanki geliyor ve bir şekilde sezon başındaki oyuncu tekrar geri gelecektir.
Bu karşılaşmada hakem Atilla Karaoğlan’ın Fenerbahçeli oyunculara gösterdiği bazı sarı kartlar oyun kuralları içindeymiş gibi dursa da karşılaşma içinde benzerlerini Hataysporlu oyunculardan sakınması daha önemlisiyse Süper Lig ortalaması içinde bu kartların fazlasıyla altında kalması hakem standartlarının bu kadar sorgulanmasının en başta gelen nedenidir.