Fenerbahçe, yediği gibi gol atamıyor!

Fenerbahçe’nin her sezon belirli aralıklarla yaşadığı “daimî” krizleri olur. Mesela kasım ve şubat ayları iyi gelmez; oralarda mutlaka düşüşler, yenilgiler yaşanır.

1980 ve 90’larda böyle krizlerin arasında mutlaka Kongre’ye gidilirdi.

Takım dağılır, bazı oyuncular kadro dışı kalır, teknik direktörün esamesi okunmaz, hatta yenisi gelirdi.

2003-04’te bu geleneğin değiştiğini gördük. İlk yarısını 9 puan geride kapadığı sezonda Fenerbahçe şampiyonluğa ulaştı.

2010-11’de de ikincisini tekrarladı Fenerbahçe.

Haberin Devamı

Şöyle söylenebilir; her iki sezonda da Fenerbahçe’nin kadrosu bugünkünden çok daha iyiydi.

Sezonlar arası kadro kıyaslamasına her zaman şüphe ile yaklaşmışımdır. Çünkü hepsinin hikayesi ve şartları kendine özeldir, hastır.

Fenerbahçe Camia olarak son 14 yılı iyi geçiremedi. Her sezonun başka başka travmaları taraftarın ve Yöneticilerin bilinçaltına yerleşti ve onu biraz hatırlatan her basit olayda olumsuzluklar, başarısızlıklar neredeyse şartlı refleks gibi hatırlanır hale geldi.

Bugün Fenerbahçe yine çok zorlu bir süreçten geçiyor.

Taraftarın haklı olduğu eleştirilerin yanında çözüm önerisi ve tepki olarak ortaya koyulanların aslında Fenerbahçe’nin sezonu kaybetmesinden başka bir finali olmadığının da ayırdına varmak gerekiyor.

Daha sakin kalmayı; takımına sahip çıkmayı ve her durumda onu desteklemeyi sürdürmek ilk seçenek olmalıdır.

Çünkü neresinden bakarsanız bakın aynı yere çıkarsınız; başka Fenerbahçe yok!

Böyle zorlu süreçler her takım için benzer başarısızlıkları da beraberinde getirir.

Son yıllarda Premier Lig’in tozunu atmış Guardiola’nın Manchester City’si rakiplerinden uzak ara değerli kadrosuna rağmen son iki ayda içine düştüğü krizden bir türlü çıkamıyor.

Geçen seneyi Şampiyonlar Ligini kazanarak tamamlayan Real Madrid için de işler çok kolay ilerlemiyor.

Bu yazdığım iki örneği yine kendi ülke ve ligler ölçeğinde, oyunun böyle sonuçlarının her zaman olabileceği gerçeği ile değerlendirmenizi tavsiye ediyorum.

Son durumda Fenerbahçe’nin bu sezon çok da iyi bir kadro planlaması yapmadığını gördük.

Haberin Devamı

Dün Becao’nun da sezonu kapatmış olması ile birlikte aslında geçen sezon bariz bir şekilde belirginleşen takımın eksik taraflarına dair gerçekler net bir şekilde, bir kere daha gözler önüne serilmiş oldu.

Homojen, birbiri ile uyumlu denk bir kadro aslında tüm takım oyunlarında başarıya giden yolun önemli mesafesini kat eder.

Diğer tarafta onun her eksik parçası da uyumsuzluğa neden olduğundan takımın işleyen tarafları için büyük boşluklar açar.

Takımın genel kurgusunun içinden bir şekilde ayrılan her parçanın Fenerbahçe’ye bu şekilde sorun olarak geri döndüğünü görüyoruz.

Ferdi’nin gidişi aslında çok büyük bir boşluktu; ancak Oosterwolde’nin sakatlanarak sezonu kapatması sezon öncesindeki planlamanın tamamen bozulmasına neden oldu.

Fenerbahçe, Avrupa’daki maçlara orijinal yeri sol bek olmayan oyuncularla çıkıyor.

Geçen sezon Oosterwolde’nin stoper tandeminde de oynadığı maçları var; belki Mourinho kafasında böyle bir senaryo da hazırlamıştı ve bu nedenle “şimdilik oraya bir oyuncu almayalım, sezon ortası bakarız” diye görüş de bildirmişti, bilemiyoruz.

Haberin Devamı

Ancak Fenerbahçe bir türlü savunmadaki sorunlarını çözemedi.

Çok ilginçtir; Fenerbahçe, ligde en az pozisyon veren takım olmasına karşın bireysel hatalardan belki de en çok gol yiyen takım haline geldi.

Başakşehir’in attığı golde bakış açısına göre pozisyon ve yerleşim sorununa da dikkat çekebilirsiniz ama Amrabat’a atılan şuursuz topla başlayan, sonra Faslı oyuncunun zamanlama hatasıyla gelişen atak yine stoper ve kaleci uyumsuzluğu sonrasında golle sonuçlandı.

Üst düzeyde mücadele veren bir takımın yemeyeceği türden goldü bu.

Belki karbon kopya değil ancak Beşiktaş maçında yenilen golde de benzer sorunlar vardı.

Athletic Bilbao karşılaşmasında Samet’in yaptığı hatayı sanırım konuşmaya bile gerek yok.

Samet artık iç saha maçlarında kadroda olmayacak, Becao sezonu kapattı. Çağlar kart sınırında!

Ve devrenin tamamlanmasına 3 maç var!

Fenerbahçe’nin pozisyon bulma, hücum seti kurmada da bir eksiği bulunmuyor.

Beşiktaş maçında gördük bunu.

Başakşehir karşısında ilk yarı rakibe nefes bile aldırmayan bir mücadele izledik.

Ama iş ceza sahası içi ve çevresindeki etkiye geldiğinde bunun skora katkısının çok eksik kaldığına da şahit oluyoruz.

Bir büyük takım yediği gibi goller atabilirse yediklerinin sorunu yoktur!

İşte yıllardır Fenerbahçe’nin en önemli sorunu da bu işte; yediği gibi gol atamıyor!

Gol atana kadar taraftarı tribünlerde dokuz doğuruyor, kendisi de sahada perişan oluyor.

Atamadığı her gol pozisyonu sonrasında rakip savunma hattının özgüvenle biraz da şımararak oynamaya başlaması takımın sinirlerini geriyor; zaman zaman gereksiz diyaloglar yaşanmasına sebebiyet veriyor.

Dün Amrabat, Dzeko ve İrfan Can rakip oyuncularla yer yer oyun dışı mücadeleye girdiler.

Yeri gelmişken kaptan Dzeko için birkaç kelam edelim.

Ba’nın attığı kafa sonrasında kaşı yarılmasına rağmen saha içinde, tedavi olurken bile dim dik ayakta durması, Süper Lig’deki benzer oyuncularla kıyaslandığında gerçek bir liderlik ve sportmenlik örneğiydi.

Fenerbahçe taraftarının böyle oyunculara sahip bir takımı karşı her koşulda saygı ile yaklaşması gerekiyor.

Dzeko, aldığı darbeye rağmen bozulmazken; Amrabat’ın Başakşehir maçı özelinde istenen performanstan uzak kaldığını söylememiz doğrusu olur. Zaten Mourinho da yenen golden kısa süre sonra oyuncuyu kenara aldı.

1-1’den sonra hem tribünlerde hem de saha içinde “acabalarla” dolu kısa bir dönem yaşandı.

Hatta özellikle savunmada hatalar tekrar edecekmiş gibi hissettirdi.

Ama En-Nesyri’nin bu takıma alınma ısrarındaki ana etken olan bitirici kafa vuruşlarından gelen iki güzel gol şiddetli yağmur altında oynanan karşılaşmadaki kaygıları silip attı!

14 korner atışında sonunda bir isabet bulup; gol atması da Fenerbahçe adına bir başka sevindirici sonuçtu.

17’de 1 isabetli Gaziantep FK karşılaşmasından sonra 14’te 1 golle sonuçlanan Başakşehir maçı!

Mourinho’nun bunu görmediğini ihtimal dahi vermiyorum.

3 maç kaldı. Eyüpspor, Hatayspor ve Konyaspor.

Fenerbahçe’nin moral ile sezonun ikinci yarısına devam edebilmesi için geçmesi gereken üç kritik randevu!