Fenerbahçe lig yarışını zora sokuyor!
Fenerbahçe, ligdeki pozisyonunu kendi eliyle zora sokan bir yere getirdi.
Geçen sezon işler çok farklı ilerliyordu. Sadece tek bir rakibi vardı, iyi ya da kötü oynarken de kazanıyordu.
Genel olarak baskılı ve ortalamanın üzerinde bir oyun planına sahipti.
Bu süreçte mücadele düzeyi yüksek maçlarda kaybettiği puanlarda hakem hatalarının öne geçtiği kısımlar olduğundaysa kuşkusuz haklı bir infial duygusu da kamuoyunda ses buluyordu.
Maç sonunda Mourinho takımının yediği ikinci golde faul olduğunu üstü kapalı bir şekilde eleştirirken başta ona ve Fenerbahçelilere büyük bir infial yaşatmayan şey de işte bunun tam tersi olan görüntüydü.
Fenerbahçe rakibine karşı sahada net bir üstünlük sağlayacak düzeni ve oyunu kuramamıştı!
Samsunspor sezonun sürpriz takımlarından biri olmaya aday görünüyor. Karşılaşma öncesinde Fenerbahçe’den daha fazla galibiyet sayısı ve puanı vardı.
Gol atmasını bilen veya gol pozisyonuna girmeyi beceren bir takımdı.
Ligin kalan bölümünde aynı istikrarı koruyabilecek mi göreceğiz ancak an itibarıyla Fenerbahçe bu kalibrasyonda ve kendisine oldukça motive bir takımla mücadele etti.
Yani, Fenerbahçe’nin bu maçtan 3 puan çıkarabilmesi için önceki rakiplerine oranla daha fazla iş çıkarması gerekiyordu.
Peki yapabildi mi?
Aslında tam olarak Fenerbahçe’nin ne oynadığını ayırt edebilmek ve oyunun her bölümünde bunu denediğini söyleyebilmek çok kolay olmuyor.
Mourinho’nun topa sahip olmayı amaçlayan bir oyun planının bulunmadığını artık biliyoruz; peki onun yerine ne koyuyor?
Geriden hızlı hücumlar mı? Henüz değil sanki… Bunu gerçekleştirecek oyuncu grubu da yok elinde. Ne Tadic ile ne Dzeko ile hızlı oyun oynamak mümkündür.
Ön alan baskısı ile rakibi hataya zorlamak mı? Belki… Tadic’in attığı golde rakibin hatası vardı ancak bu amaçlananla uygulamanın çakıştığı bir pozisyon muydu, emin olmak kolay değil?
Duran toplar mı? Henüz işe yarayan bir organizasyon görmedik!
Geriden şişirilen topların sahiplenilerek hücum seti kurmak mı? Çok deneniyor ama bu da oturmuş bir plana dönüşmedi.
Ne peki?
Daha önce de burada tartıştık; fazlasıyla geçen sezonun oyun hafızasından esintiler var. Zaten bu nedenle Fenerbahçe’nin tüm tehdit içeren atak organizasyonlarının içinde eski oyuncular bulunuyor.
Ama yine bu oyuncu grubunun geçen sezonu aratan performansları takımın bugünkü haleti ruhiyesine sebep de oluyor.
Fred, fazlasıyla idare etmeye çalışıyor.
Dzeko, ön alanda çok iş çıkarıyor ama üretken değil.
Szymanski’nin özellikle son vuruşlardaki durumu Fenerbahçe’nin skor üretmedeki en önemli sıkıntılarının başında geliyor. Her maç pozisyona giriyor ama her girdiği pozisyonu kelimenin tam anlamıyla harcıyor.
Kostic henüz alışma aşamasında ve Oosterwolde ile bir uyum yakalamaya çalışıyor.
Oosterwolde her ne kadar dağınık bir görüntüdeyse de takımın kanatlardan hücum etmesinin en etkili silahı durumunda. Sakatlığı çok büyük talihsizlikti.
Djiku’nun da geçen senenin oldukça gerisinde olduğu çok açık. Oosterwolde’nin sakatlanmasından sonra savunmanın sol tarafının bu denli dağılmasının nedenleri arasında onu konuşabiliriz.
Şimdi bu kadar oyuncu geçen seneki performanslarının gerisinde kalıyorsa kuşkusuz Mourinho’nun yapmaya çalıştığı şeyi anlamaya çalışmak da birincil öncelikten uzaklaşıyor.
Mourinho, yaptığı değişikliklerle belirli anlamlarda takımın kazanmasına yetecek golü de buldu ve pozisyonları da üretti.
Ama yetmedi.
Kostic ve Ooosterwolde bu takımın iki sol bek adayı aynı anda sahadaydı ve üçüncüsü yoktu.
Sağ bek alternatifi uzun zamandır bulunmuyor.
Fenerbahçe’nin yediği her iki golün de bu kanatlardaki eksiklerden kaynaklandığı gerçeğini konuşmak doğru olur.
Az önce Mert’in adını anmasak da ondaki düşüşün hissedilir seviyelere ulaştığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Oosterwolde’nin sakatlanmasıyla takımın tüm dengesi bir anda bozuldu; ama bu iyi oynayan bir takım için bir mazeret asla değildi.
Esas mesele; Fenerbahçe’nin beklenen kalitesinin oldukça altında kalmasıydı.
Bu nedenle ne haksız çıkan sarı kartları ne de Samsunspor’un attığı ikinci gol öncesindeki faulü konuşmaya zaman kalıyor.
Haliyle de aynı geçen sezon Ekim ayı sonunda yaşanmaya başlayan, sakatlık ve cezalardan kaynaklanan kadro istikrarsızlığı gibi bir durum ortaya çıkıyor.
Sezonun henüz sekizinci haftasında Fred gibi bir oyuncu nasıl sarı kart cezalısı oluyor mesela?
Oluyor işte; 6 maçta 4 sarı kart görüyor!
Girişte yazmaya çalıştığım Fenerbahçe’nin Lig’de zora giren pozisyonu işte böyle bir şey.
Şu gerçekle de yüzleşiliyor sanırım; sezon başında, takımda direkt olarak oynayacak ve etkisini gelir gelmez gösterecek oyuncu transferi yapma konusunda da Fenerbahçe’nin futbol aklı fazlasıyla geride kalmış görünüyor.
Amrabat’ı bir kenara koyarsak, başka oyuncu var mı veya akıllara bir isim geliyor mu?
Transfer bir zorunluluk değildir her zaman; Liverpool yeni sezona transfer yapmadan girdi ve Premier Lig’de lider ilerliyor. Takımın genel hali bunu bir eksik olarak göstermiyor.
Fenerbahçe’deyse bunun tam tersi bir görüntü var.
Perşembe günü Premier Lig’den çok güçlü bir takımla karşılaşacak; Manchester United. Bakalım bu görüntü 4 günde nasıl değişecek?