Bu maç bir spor olayı değildir!
Uzunca bir süreden bu yana futbol bir spor olayı olmaktan çıktı ülkemizde.
Bunun sebepleri üzerine fikir üretenler, kafa yoranlar, düşünenlerin değil maalesef nedenleri yaratanların gündemde kaldığı, söz söyleyebildiği bir iklimde yaşamaya devam edildiği için de soruna bir türlü çare bulunamıyor.
Fenerbahçe’nin 2006’dan bu yana geçen 17 sezonda Süper Lig’de sadece 3 şampiyonluğu olmasına karşın, lehine olan ‘eser’ miktarda hatalı hakem kararı sonrasında ortalığı yangın yerine çeviren, “bu sezon Fenerbahçe’yi şampiyon yapacaklar” şeklinde yorum yapanların; yine aynı dönemde Galatasaray’ın 7 defa, Beşiktaş’ın 4 defa şampiyon olmasına rağmen Galatasaray ve Beşiktaş’ın aleyhlerine yapılan eser miktardakı hakem hataları sonrasında meydanı ateşe vermeleri de bu ülkenin tuhaf hareket ve tutumu ile o bitmek bilmeyen algı yönetiminin çözümsüzlüğün en büyük paydaşı olduğununun tespitini yapmalıyız.
Dün Adana’da çok tuhaf bir karşılaşma oynandı.
Bu maçın teknik yorumuna bu yazının içinde nasıl fırsat yaratabileceğimi gerçekten bilmiyorum. Çünkü başrolünde VAR’ın, yardımcı aktör olarak da hakemlerin olduğu bize de kenarda oturup izlemenin düştüğü gösterinin gerçek performans sahipleri dururken, teknik direktör ve takım eleştirisi yapmak hiç kolay değil.
Fenerbahçe 8 sezondur şampiyon olamıyor.
Bunun içsel ve dışsal faktörleri olduğunu hem bu sayfalarda hem de çok daha geniş eserlerin içinde uzun uzun anlattım.
Fenerbahçe kırılgan bir yapıya dönüştü.
Bu kırılganlığının tüm şifa araçları kendi iç dinamiklerinin arasında olmasına karşın camianın son 6-7 seneyi kendi içine çözülerek ve çökerek geçirmesi sorunu her türlü dış müdahaleye ve provokasyona açık hale getirdi.
Şimdi bunun sonuçlarının bedelini ödüyor.
Bir kere bugün Fenerbahçe yönetiminde ve onun mücavir alanında bulunanların içinde bulunulan sorunlu yapıya büyük katkı verdiğini söylememiz gerekiyor.
Bugünkü yönetimin erk sahipleri bize şunu net olarak gösterdiler ki hiçbir şey bilmiyorlarmış!
Bunu gördüğüm için 2020 yılında ilk kopyası bizzat sayın Başkan Ali Koç’a sunulan Yönetilemeyen Büyüklük Fenerbahçe isimli kitabı yazdım.
Orada Fenerbahçe’nin son 20-25 yılında yaşadığı tüm süreçlerin çarpıcı başlıkları ve neden sonuç ilişkileri detaylandırılıyordu.
“Bu sezon Fenerbahçe’yi şampiyon yapacaklar” şeklinde neredeyse her sezon başında davulla duyuru yapanların goygoyuna rağmen neden ısrarla Fenerbahçe’nin şampiyon olamadığını anlamak gerekiyordu.
Okumayı sevmeyen bir ülke olduğumuz için genel tercih yaşayarak öğrenmek oluyor tabii...
Geride bıraktığımız son 2 sezon bol miktarda öğrenilmiş ders çıkardı bugünkü Fenerbahçe yönetimine.
Çok çarpıcı pratiklerle yaşamalarına karşın, öğrenip öğrenemedikleri konusunda hala tam olarak bir fikir sahibi olamasam da artık kamuoyunun genel bir olgunluğa eriştiğini, fikir sahibi olduğunu söyleyebiliriz sanırım.
Dünkü Adana Demirspor karşılaşmasında yaşananları Fenerbahçe camiası ilk defa mı tecrübe edildi?
20-25 yaşındaki genç taraftar kitlesi yaşamadığı için bilmiyor olabilir, bunu dinleyerek, okuyarak veya maçları izleyerek tam olarak idrak etmek de kolay değil kuşkusuz ancak 2006 sezonunun final mücadelesinde Denizli’de olan biten trajik boyutlarda çok büyük bir dersti.
Hiç normal bir sezon yaşanmamıştı.
Konyaspor-Fenerbahçe maçı sonrasında 3 büyük kulübün eşzamanlı bir şekilde aynı sloganı taşıyan pankartlarla sahaya çıkması ve bugün hala o karşılaşmadaki hakem kararı üzerinden polemik yapılması algının nasıl etkili bir psikolojik araç şeklinde kullanıldığına dair çarpıcı bir örnektir.
Fenerbahçe o sezonu şampiyon tamamlayamadı ama akıllarda hep “El değmemiş bir lig istiyoruz” sözü kaldı.
Çok çarpıcıdır!
Bu sezon başında da benzer şeyler yaşandı ve son düzlüğe çıkmaya hazırlandığımız sırada rüzgar tekrar terse dönüverdi.
Ekim ayında ne kadar kirli ve şaibeli olduğu iddiasıyla Federasyonu basanlar, “ligi bitirtmeyenler” için işler yoluna girer girmez bir anda ligin ve mücadelenin tertemiz hale gelmesi tıpkı 2006 yılında yaşandığı gibi bir durumdur.
O sezon her fırsatta gazetesindeki köşesinde ve ekranlarda “Bu sezon Fenerbahçe’yi şampiyon yapacaklar” diye insanların zihinlerini kirleten Hıncal Uluç’un, Denizlispor-Fenerbahçe maçının son pozisyonunda Appiah topu direğin yanından dışarı atınca “Appiah ligimizin namusunu kurtarmıştır” şeklinde son sözü söylemesi ve tüm sezon boyunca yaptığı yorumları unutması spor medyasının hali pür melalinin çarpıcı göstergesi olmuştur.
Buraları anlamadan, çözmeden dünkü karşılaşmanın hakemlerinin verdiği tuhaf kararlara gelmemiz mümkün değildir.
Kimse Ali Palabıyık ya da VAR hakemlerine “bilerek, isteyerek ve kasten maçın kaderini değiştirdiler” şeklinde bir ithamda bulunamaz, kuşkusuz.
Zaten hiç kimse de tüm kamuoyunun gözleri önünde böyle bir işe cesaret edemez, cüret gösteremez.
Ancak çevresel faktörler bu kişilerin etrafında öyle bir baskılı ortam oluşturuyor ki reaksiyonlar, zincirleme ve kendiliğinden oluşuyor.
Herbir zorunlu karar bir sonraki daha hatalı ve skandal kararın sebebi ve sonucu oldu.
Verdikleri ve ver(e)medikleriyle aynı zamanda da sahada gösterdiği performasıyla bu karşılaşma için hazır olmadığını net olarak gösterdi.
Peki sorun tek bir kişi olabilir mi?
Resminin tamamında önemsenmeyecek derecede belki de çok küçük bir nüansıdır Ali Palabıyık!
Bu sezon şampiyonluk yarışında mücadele eden Galatasaray’ın bir karşılaşmasında infial uyandıran bir yönetim göstermiş ve bu yüzden de uzun süre maç verilmemiş bir hakemin şampiyonluk yarışının bir
diğer önemli tarafının bu derece önemli bir maçına atanmasının geri planındaki sebebini yapay zekaya yükleyebilir miyiz?
“Görünen ile öz aynı olsaydı bilim olmazdı!”
Dün Mert Hakan gerçekten izlenmesi keyif veren mükemmel bir gol attı.
VAR’daki hakem heyeti pozisyonu onlarca açıdan izledi ve bir kanaate vardı.
İlk ayakta; çok merak etmekle birlikte nasıl yorumladıklarıyla gerçekten ilgilenmiyorum. Esas soru şu; Ali Palabıyık kulağına söylenen şeye izlemeden nasıl ikna oldu?
Peki, Ali Palabıyık için diyelim ki hakemlik bitmiş olsun, iradesini teslim etmiş biri haline gelsin.
VAR bizim görmediğimiz neyi gördü de o kanaate hasıl oldu?
Daha henüz Adana Demirspor’un (penaltı) golü ortada yokken Adana Demirspor ceza sahası içinde Batshuayi ve Samet’e yapılan açık faullere nasıl bu kadar duyarsız kalındı?
Ve son pozisyon Ali Palabıyık Zajc’ın düşürülmesini nasıl normal bir müdahale şeklinde yorumladı?
Orta alanda çaldığı ve çalmadığı, gösterdiği veya gösteremediği kartlara sıra bir türlü gelemiyor bile.
Normal ve vicdanları rahatsız etmeyecek bir tane kararın olmadığı bu karşılaşmanın bir spor olayı olduğunu iddia etmek asla mümkün değildir.
Evet, Fenerbahçe bir kere daha sezon içinde ve yine bir Şubat ayında kırılmış oldu.
6 puan ne derece önemlidir?
Kapanmaz mıdır?
Girişteki uzun tarihçenin nedeni tam da burada anlamlı hale geliyor zaten.
6 puan 6 haftada tam terse dönüverir.
Ama bu iklimde olamayacağını da biliyoruz.
Bir kere Fenerbahçe’nin kendi iç dinamikleri buna izin vermeyecektir.
Gerçekten yazık!
Bakalım Fenerbahçe’nin yönetimi bu süreci nasıl değerlendirecek ve sonrasını yönetecek?