9. yabancıyı kim istedi?
Futbolun sadece futbol olmadığı bir ortamda bir aradayız.
Henüz yeni Merkez Hakem Kurulu'na bile alışamadık! Liderlikmiş, ikincilikmiş yok bilmem ne hesaplarıymış, bugün her şeyin ayıp saydığı bir pozisyon...
Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, neden linç yedi? Bir radyo kanalına yaptığı, kalan maçların hükmen olmaması konusundaki açıklamasından...
Şimdi birkaç soruyu arka arkaya sıralayalım. Söyledikleri ayıp mıydı? En azından zamanlama açısından yakışıksızdı. Futbol için zararlı mıydı? Tartışılmasına bile müsaade etmediler. Bugün alınan karar yanlış mı? En azından kamuoyu vicdanı kabul ettiğine göre, doğru... Yarın bir kulüp bunu Tahkim Kurulu'na götürür mü? Bence mümkün değil...
Ancak birçok popülist tartışma içerisinde herkesin atladığı, birçok kişinin tartışmayı bile kendinden uzak tuttuğu bir karar var. Ligden çekilecek (Hatay, Gaziantep gibi) takımların yabancıları için, Türkiye Futbol Federasyonu ek bir kontenjan sağlayacak, 14 yabancı dışında, bu takımlardan iki isim gelebilecek.
Ancaaak, buradaki nüans, gelecek yabancılardan biri, sahadaki 8 yabancıya ilaveten aynı anda müsabakaya devam eden kadroda, 9. yabancı futbolcu olarak sahada yer alabilecek.
Sesli düşünüyorum; Türkiye Futbol Federasyonu statüdeki bu kuralı neden değiştirir? Transferi düşünen kulüp, 9. yabancı olacağını bildiği için, "Hah şimdi oldu. Ben transferi yaparım" mı diyecek? Ya da bu kural, kaç kulübe avantaj sağlayabilecek? Daha da ötesi, ekstra yabancı için pozitif ayrımcılık gören takım, ikinci kez bir avantaj yakaladığı için, "sahadaki hakkaniyet" nasıl tesis edilebilecek?
Spor Toto 1. Lig için yapılan değişikliği söylemiyorum bile...
Neden, neden, neden?
Sahada 8 yabancının bu şekilde 9'a çıkmasını, Kulüpler Birliği Vakfı mı istedi? İstediyse, Türkiye Futbol Federasyonu, eğrisini-doğrusunu tarttı mı? Getiri ve götürüsünün hesabını yaptı mı?
Zor işler zor... Böyle kritik dönemde "idare etmek" değil, "yönetmek" zor. Böylesi bir zamanda "kuyumcu terazisi" titizliğiyle hareket edip, "adalet" sağlamak, daha da zor.
Doğru ya da yanlış
Böyle günlerde futbola bulaşmak, o kadar zor ki... Birisinin çıkıp, "Sana ne, baksana işine" diyeceğini ya da "Terbiyesiz" diyerek, ürettiğin bir fikri, "terbiye sınırı!" içerisinde eleştirilmesini bekliyorsunuz.
Keşke, tahammül sınırı, biraz daha artmış olsa... Keşke, "dört büyüklerin" diz dize, omuz omuza olmasından ders alabilsek... Keşke; renkler ya da menfaatler değil, yapılan için, "doğru" ya da "yanlış" olduğu sorgulanabilse...
Herkes göreve
Trabzonspor, UEFA Konferans Ligi Play-off turunda, 16 Şubat'ta Trabzon'da İsviçre'nin Basel takımıyla karşılaşacak.
Başkan Ahmet Ağaoğlu, Süper Lig'deki tüm başkanlara, bu maç için davet mesajı göndermiş ve çoğundan olumlu yanıt almış. Hem de geleceğini bildirenlerin hepsi, depremzedelere yardım için "özel bilet" alıp, karşılaşmaya girme çağrısında bulunarak...
Evet ama yetmez... Mesela, sembolik olarak her takımın taraftarından bir grup tribüne gelmeli, kol kola maçı izlemeli... Örneğin Genç Fenerbahçeliler, Çarşı ya da Ultraslan, Trabzonspor'un o muhteşem taraftarıyla birlikte bordo-mavili bayrağı sallayabilmeli...
Ayrıca takım kaptanları da, formalarını giyerek Basel maçı öncesinde, hep birlikte sahaya gelmeli, birlikte fotoğraf vermeli...
Öylesine değerli bir kare olur ki...