Hiç dikkatinizi çekti mi? Milli maçlar geldi, futbol aleminde sular duruldu. Kimse kimsenin tavuğuna "kışt" demiyor. Galatasaray'ın iftarlarında her ne kadar birkaç dokunuş görünse de, Fenerbahçe kanadında çıt yok.

Aslında Fenerbahçe'nin konuşacak hali de yok. Samsunspor beraberliği belli ki, Kadıköy cephesinde dondurucu bir etki oluşturmuş. Ne diyelim?

O gururla kibrini aynı potada yoğuran Teknik Direktör Jose Mourinho için şu iki aylık süreç, kendisinin değil ama, mevcut yönetimin kaderini doğrudan etkileyecek gibi... Her ne kadar Fenerbahçe taraftarı içerisinde, "Mourinho tercihleri" sorgulansa da, bana sorarsanız, Ali Koç bile gider, Mourinho kalır. Gerçi Koç da ayrılmaz. En fazla, bir kez daha, "Ali Koç klasiği" yaşanır.

Haberin Devamı

Düşünsenize, geldiği günden bu yana, her sezona, "Bu kez şampiyonuz" diyen bir başkan, liglerde nal toplarken, ister misiniz Türkiye Kupası'nda da Galatasaray'a elensin. Kendinizi Fenerbahçe taraftarının yerine koyun, "Siz olsanız ne yapardınız?" diye bir an empatide bulunun.

Tam tersini düşünün. Galatasaray, Fenerbahçe'ye elenip, bir de ligde geçilirse... Bundan önceki iki şampiyonluk Teknik Direktör Okan Buruk'u kurtarır mı? Ya da, camia içindeki her toplantıda konuşulan Florya, Riva, Kemerburgaz projeleri, şampiyonluk ve kupada geri kalabilecek bir Başkan Dursun Özbek'in can simidi olabilir mi?

Sadece Galatasaray ve Fenerbahçe için mi? Beşiktaş için de, durum çok farklı değil... Tüm kötü senaryolar yaşansa bile, Başkan Serdal Adalı'nın şu anki kredisi büyük... Üstelik, "Tam da Beşiktaş'ın adamı" denen bir teknik direktör geldi. Ole Gunnar Solkjaer, her ne kadar Gaziantep ve Konyaspor maçlarında lastik patlatsa da, Avrupa'ya giderse ne ala... Ama ya gidemezse...

Gel de çık işin içinden...

Şenol Güneş'in görevi ne?
Trabzonspor için Şenol Güneş'in yeri çok farklıdır. O muhteşem yıllarının temel direği, kapısının bekçisi, ayrıca Türk futboluna yaptıkları inkar edilemeyecek bir değerdir. Teknik adamlıkta da Fatih Terim ve Mustafa Denizli ile birlikte saç ayağıdır.

Haberin Devamı

Ancak bu sezon, bordo-mavili ekibin başına geçmiş olması, tamamen stratejik bir yanlıştır. Ama bu tür kişilerin camialar karşısında boynu kıldan incedir. Aynı, Mustafa Denizli-Altay ilişkisinde olduğu gibi...

Kulüp, Kamuyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) yaptığı açıklamada, şunu söyledi:

"Şirketimiz ile Profesyonel Futbol Takımı Teknik Direktörümüz Sayın Şenol Güneş arasındaki 30.06.2026 bitiş tarihli teknik adam sözleşmesi karşılıklı olarak feshedilmiştir. Yapılan anlaşmaya göre, Sayın Güneş'e herhangi bir fesih tazminatı ödenmeyecektir."

İnsan ister istemez soruyor; Şenol Güneş, Fatih Tekke'nin imza törenine ne sıfatla, hangi görevle katıldı? Bundan sonra Güneş'in, Trabzonspor'da bir görevi var mıdır?

Bilen var mı?

Sadece duyum var; Şenol Güneş'in Trabzonspor'da kurumsal yapıyı kuracağı yolunda...

Dediğim gibi, ne sıfatla?

 

Demirtürk'ün yaptığına bak!
Eleştiri varsa, doğru yapılan işlerde övgü de olacak.

Zaman zaman Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'nu tenkit eder, deyim yerindeyse yerden yere vururuz. Tabii ki, kişilik haklarına bulaşmadan, talimatlar çerçevesinde...

Haberin Devamı

Ancak PFDK Başkanı Celal Nuri Demirtürk'ün hareket tarzı, kurullarda bulunan birçok hukukçuya ders olacak nitelikte...

Demirtürk'ün, bu görevi kabul etmeden önceki, "Galatasaray formalı" fotoğraflarının sosyal medyada yayınlanması sonrasında, Fenerbahçe Teknik Direktörü Mourinho'nun, bununla ilgili yabancı basına konuştuğu, eleştirildiği ifade edilmişti.

Futbol Federasyonu Hukuk müşavirliği de Portekizli teknik adamı, Disiplin Kurulu'na sevk etti. Ancak Demirtürk, dosyadan el çekti, Mourinho'nun cezası görüşülürken duruşmada yer almadı. Bu, yapılması gereken, ancak daha önce benzer durumlarda görülmemiş bir şeydi.

Acaba Başkan Demirtürk'ün el çekmesini Fenerbahçe mi istemişti? Hayır. Bizzat kendisi, dışarıda kalmayı tercih ederek, olası bir dedikodunun malzemesi olmak istemedi.

Sonuç, Mourinho da ceza almadı. Celal Nuri Demirtürk de bu yaptığıyla tarihe bir not düştü.

Umarım PFDK ve diğer yargı kurulları, bundan sonra da, objektiflikten uzaklaşmadan; kişiye değil, olaya bakarak, talimatlara ve vicdanlara bağlı kararlar verirler.