Halil Özer

Halil Özer

Tüm Yazıları

3 Temmuz’un seneidevriyesini geride bıraktık.
2011’de yaşananlar halen hafızalarda. O yüzden konu tabii ki Fenerbahçe...
Şimdi öyle bir kulüp düşünün ki, son 20 yılda başına gelmeyen felaket kalmasın.
Aklıma gelenleri sayalım.
3 Temmuz’da alınan büyük darbe...
Otobüs kurşunlanması... Şoförüne çenesinden vurulmasına rağmen otobüsü kontrol ederek içeride bulunan 25 futbolcu ile 40 kişinin mutlak ölümden kurtulması. Buna rağmen liglerin iptal edilmemesi ya da ertelenmemesi...
Trabzon’da linç girişimi... Futbolcuların kendini koruyarak linçten kurtulması...
Ligde son maçta üç şampiyonluğun kaçması... Bu maçlarda bir gol daha atabilseler şampiyon olacaklar.
Tabii bunun getirdiği derin travmalar.
UEFA Kupası’nda yine bir gol yüzünden finalin kaçması... Benfica’ya bir gol daha atabilselerdi, Hollanda’da final oynayacaklardı.
Yine penaltı atışları ile giden UEFA’da yarı final ve çeyrek final şansları...
Ligde 12 yıldır şampiyon olamama...
Ve bu sene bakıyorsunuz, Fenerbahçe taraftarı 35 derece sıcaklıkta kombine kuyruğunda.
Yine bir bakıyorsunuz, yeni çıkan çubuklu formaları kapış kapış.
Dünyada böyle bir kulüp ve taraftarı var mı bilemedim.
Bu kadar olumsuzluğa, öfkeye, üzüntüye, kötü kadere, bazen irin saçan düşmanlığa rağmen, adamlar için hayat kaldığı yerden devam ediyor.
Yılmıyorlar.
Bu sene bitti diyorlar, bitmiyorlar.
Bu sene tamam diyorlar, onlar devam diyor.
Akıl alacak gibi değil.
İnanın tüm bunları bu ülkede ya da dünyada başka bir kulüp yaşasaydı, 50 yıl toparlanamazdı.
Pes ederdi. Beyaz bayrak çekerdi. Ama çekmiyorlar.
Aynı dirençle devam ediyorlar.
Çünkü kökü çok sağlam. Çınar gibi derinlerde...
Ne yapsan boş. Nafile...
1907’de kurulan kulüp, direncin sembolü haline geldi.
Elbet Fenerbahçe bu durumdan bir gün kurtulacak.
Bizden sonraki jenerasyon ise bu kulübün bunu nasıl başardığını macera romanı gibi okuyacak.

Haberin Devamı

Kim bu adamlar?

Fenerbahçe’de sezon sonunda başlayan imza kampanyası konusunda birçok kişinin Fenerbahçe sevgisi ile yola çıktığına eminim.
Ben de bu demokratik hakkının kullanmasının normal olduğu düşüncesindeydim.
Ancak imzaların kulübe teslim edildiği gün ortaya çıkan fotoğraf beni çok rahatsız etti.
Başta tabii Emrah Tünay isimli şahıs...
Ne olduğu, kim olduğu belli değil.
Fenerbahçe gönüllüleri diye saçma sapan bir derneğin sözde başkanı. Hani “Ali Başkan bize saldırdı” diyen şahıs.
Yıllar önce de Aziz Başkan’ın yönetim listesinde bulunan bir yönetici adayı.
Arkadaş sen kimsin?
Bir düşman kulübe gider gibi oraya bu çirkin görüntüyle nasıl gidersin?
Korumalar, kim olduğunu tanımadığım bir sürü insan, Kurtlar Vadisi’nden çıkma insanlar gibi tipler, siyah takım elbiseli, kravatsız beyaz gömlekler.
Ne oluyor arkadaş? Bu görüntülerden hiç utanmadın mı?
Siz şuurunuzu mu kaybettiniz? Orası Fenerbahçe Kulübü.
Topladıysan imzaları bir iki kişi ile gönder.
Bu şovu kime yapıyorsun? Tüm bunlara ne gerek var?
Peki perde arkasındakiler bu görüntüden memnun mu? Yoksa mutlu bir şekilde mi izliyorlar?
İmzaları bu şekilde götüren kişilerin bu görüntüsünden onların masum birer renk aşığı olduğunu söyleyebilir misiniz?
Hayır onların hiç birisi masum Fenerbahçeli değil.
Bu görüntüye neden olan insanların Fenerbahçeli oluşundan derin şüphelerim var.
Yazık çok yazık.

Haberin Devamı

Maximin’in bağırsakları

Haberin Devamı

Bugün hep Fenerbahçe’den gidiyoruz.
Bir de Maximin olayı çıktı.
Kendisine yasaklı madde verildiği iddiasında bulundu. Tabii sevgili futbol gündemimize bu kadarı yetti.
Ortalık toz duman...
Öncelikle şunu yazayım.
Bu adama sezon boyunca üç kez doping testi yapılmış ve hepsi negatif çıkmış. Ayrıca sezon boyunca, mart ortasına kadar olan Avrupa maçlarında Fenerbahçeli oyuncuları defalarca doping testi yapıldı. Yine hepsi negatif.
Ama tabii bunlara bakan kim?
Fenerbahçe doktorlarının bağırsak hastalığı olan Maximin’e yasaklı madde verecek kadar geri zekalı olduğunu ben düşünmüyorum.
Ama tabii malzeme iyi. Tepe tepe kullan.
Hele birisi Dzeko’nun sağ elinin kırılmasını bile buna bağlamış. Ve test olmamak için kolunun alçıya alındığını yazmış.
Peki sol kolundan numune alınmıyor mu?
Dedim ya insanlarda akıl filan gitmiş.
Fenerbahçe’nin hukuki süreci başlattığını biliyorum.
Ama önemli olan, tedavi sırasında bu futbolcuya kortizonlu iğneyi hangi doktorun verdiği ve hangi doktorun, “Bu yasaklı listede. Bunu kesin” dediği... Püf noktasını ben biliyorum da, onu da artık Fenerbahçe Kulübü açıklasın.
Son olarak şu var. Bu iki kulübümüzün arasındaki saçma sapan savaş beni ciddi olarak rahatsız etmeye başladı.