Azınlık çoğunluğa dönüşürse?
Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin kamuoyu nezdinde yıpranan imajını düzeltmek için medya ile yakınlaşmasını normal karşılıyorum.
Verdiği mesajların yeterli olmadığını düşünmüş olmalı ki, benzer içerikleri TFF internet sitesinden tekrarlaması tuhaf geldi bana... Olağanüstü genel kurul için yürütülen imza kampanyası üzerinden muhaliflere meydan okuması da öyle hakeza...
Bu noktada Büyükekşi’nin demokratik teammülleri ihlal ettiği fikrindeyim. İmzacıları “azınlık” diyerek küçümsemesi hoş değil. Sesini yükseltenlerin de futbolun paydaşları olduğu unutulmamalı.
Kulüpleri, “benden yana olanlar” ve “karşı duranlar” diye ikiye ayırmaya kalkarsanız, yarın birbirinizin yüzüne bakmakta zorlanırsınız. Ya ilk genel kurulda azınlık çoğunluğa dönüşürse?
Bugün erken seçim isteyen kulüpler tavırlarını cesurca ortaya koyanlardır. Unutmayın, bir de imza vermekten çekinen ve şimdilik sessiz kalanlar var. Deneyimle sabittir ve kararsızların oyu önemlidir.
Futbolda sayısız kongre ve seçim yaşadım. Haluk Ulusoy dönemi dışında kulüplerin zamanından önce seçim talep ettiğini görmedim. Sayın Büyükekşi durum değerlendirmesi yaparken, suçlu aramak yerine, neden istenmediğini samimi biçimde sorgulamalıdır.
Herkes eteğindeki taşları dökmeden ve hatalarıyla yüzleşmeden, futbolumuzun düzlüğe çıkacağına inanmıyorum.
Statü ne olacak?
Futbol Federasyonu, hakemlikte devrim adı altında Merkez Hakem Kurulu’nun yapısını değiştireceğini açıkladı. Gerekçesini tartışmıyorum.
Peki Ana statünün 43. maddesi ne olacak? “MHK atamayla göreve gelir” hükmünü çöpe mi atacaksınız?
TFF’nin ilk genel kurulunda Ana Statü düzenlenmek zorunda. O yüzden 18 Temmuz’dan önce kimse MHK’nin yapısıyla ilgili umut dağıtmaya kalkmasın.
Göz Göz Göztepe!
Gururla söylerim. Dedem Saraybosna, büyük babam Selanik göçmenidir. Kader, babam ve annemi İzmir’de buluşturmuş, orada evlenmiş, hayatlarını Ege’nin incisi bu kentte kurgulamışlar.
Benim için de değerli anılarla yüklüdür İzmir. İlklerin ve unutulmaz hatıraların yaşandığı güzelliktir.
Yaz tatillerimi kalabalık ailemin fertleriyle İzmir’de geçirmiş, askerliğimi Narlıdere’de yapmış, üniversite yıllarımın uzatmalı sevgilisi ile Karşıyaka’nın dar sokaklarını arşınlamış, Göztepe 83. sokağa damga vuran Kenan dayım ile ilk futbol maçıma gitmiş, (şimdiki muhteşem stadın yerindeki mütevazı yerde) “Göz göz Göztepe” tezahüratını ilk kez duymuştum.
Yıllar sonra anladım ki, sadece güzide bir semt takımı değil, on binlerce insanı peşinden sürüklemenin ve tarif edilmez bir sevdanın yoldaşlığını yapmak imiş Göztepeli olmak.
Şimdi bayrak sevgili kuzenim Neslihan Ertübey ve o renklerin aşığı gençlerin elinde.
Kalıcı olman dileği ile; Süper Lig’e tekrar hoş geldin Göztepe...