Teknik direktörlerin ömrü kısalıyor mu?

Günümüzde birçok kulüp, kötü sonuçların ardından teknik adamlarıyla yollarını ayırıyor. Bizlere de her ayrılığın ardından iki tür yorum yapmak düşüyor: İstikrar başarıyı getirir veya pragmatist olacaksın, olmuyorsa hemen ayrılacaksın.

Futbol sadece yetenekli oyuncuların sahadaki performansına değil, teknik direktörlerin takımlarını nasıl yönettiğine de bağlı. Ancak, günümüzde teknik direktörlerin görev süresi giderek kısalıyor ve birçok kulüp, kötü sonuçların ardından teknik adamlarıyla yollarını ayırıyor. Bizlere de her ayrılığın ardından iki tür yorum yapmak düşüyor: İstikrar başarıyı getirir veya pragmatist olacaksın olmuyorsa hemen ayrılacaksın. 
Türkiye’de de bu tarz ayrılıklara çok alışığız. Mesela, daha geçen yıl 99 puan toplayan ama ikinci olan İsmail Kartal başarısız mıydı? Bu sezon şampiyonluğu kaybederse son iki sezonun şampiyonu Okan Buruk görevine devam eder mi, etmeli mi? Veya Avrupa’ya mart ayında havlu atıp, şampiyonluğu da kaybederse Mourinho, Türkiye’de kalabilir mi, kalmalı mı?
Başarısızlıkta kime, ne zaman, ne kadar tahammül edilmeli? Ayrılık kararını verirken kırmızı çizgi ne?

Ya Süren olmasaydı?

Manchester City, ilk sezonunda şampiyon olamayan Guardiola’ya ya zaman tanımamış olsaydı? Aynı şekilde ilk iki sene şampiyon olamayan Gordon Milne’e Beşiktaş süre tanımasaydı? Veya 1996’da Galatasaray’ın başında çıktığı ilk Fenerbahçe derbisinde 4-0 mağlup olunca, istifa sesleri yükselen Fatih Terim için zamanın başkanı Faruk Süren arkasında durmasaydı, UEFA Kupası yolcuğu başlayabilir miydi? 
Gerçekten de “olmuyorsa zorlamayacaksın” sözü teknik adamlar için geçerli mi, yoksa sabrın sonu selamet mi?
Elbette bunun siyah veya beyaz gibi tek bir cevabı yok, tüm cevaplar daha çok gri. Zamanında Manchester United, Alex Ferguson’a tahammül etmeseydi, kırmızı şeytanların hali nice olurdu? İskoçya’dan gelmiş bu genç teknik adam, United ile ilk kupasını ancak üç yıl sonra FA Cup’ta alabilmişti. Düşünsenize koskoca üç yıl, tuttuğunuz takımın başında size kupa kazandırmayan bir teknik direktör olsa, tribünde kaç defa istifa diye bağırırsınız, sosyal medyada kaç kez linçlersiniz?
Diğer yandan 2018-19 sezonunda Bayern Münih’i şampiyon yapan Niko Kovac, ertesi sezona kötü başlayınca hemen kasım ayında görevden alınıp, Hansi Flick’i takımın başına getirmeseydi, Şampiyonlar Ligi de dahil olmak üzere altı kupa kazanabilir miydi?

Teknik adam eğrisi

O halde teknik direktörlerin ömrünü belirleyen unsurlar ne olabilir diye düşündüm ve aklıma okul yıllarımdan öğrendiğim bir model geldi, ürün yaşam döngüsü... Pazarlamanın temel prensiplerinden biri olan bu döngü, Alman ekonomist Theodore Levitt tarafından 1965 yılında Harvard’da ortaya atılmış, hemen ardından iktisatçı Raymond Vernon tarafından geliştirilmiş. Kabaca, her ürünün pazara girişinden piyasadan çekilmesine kadar süren bir ömrü olduğunu söyler ve bu ömür eğrisini beşe böler: geliştirme, sunuş, büyüme, olgunlaşma ve gerileme. Sosyolojide ise insan hayatının da benzer dönemlerden geçtiği savunulur. Gelin teknik direktörlerin görev ömrünü de bu evrelere adapte edelim.
İlk iki evre zaten başlangıç seviyesi, orayı hızlıca geçip büyüme evresiyle başlayalım. Misal, Mourinho’nun Porto ve Chelsea dönemi büyüme evresine denk geliyor. Dünya futbolunda adını duyurduğu, kupalara talip olmaya başladığı dönem. Ardından şaşalı bir Inter dönemi geliyor ki, bu dönem olgunlaşma evresinin başlangıcı. Futbola pragmatist bir bakış getiriyor ve kusursuz alan savunması, iki üç pasla gole gitme gibi prensipleri oyuna yerleştirip Real Madrid’e açılan kapının anahtarını alıyor.
Aynı günlerde bu prensibin tam tersi bir bakış açısıyla Guardiola, Barcelona’da tiki takayı bir üst seviyeye çıkarıyor ve iki teknik adam arasında yıllar süren bir mücadeleye şahitlik ediyoruz. Bu esnada olgunlaşma döneminin sonuna gelen Mourinho için gerileme süreci başlıyor ve Guardiola, futboluna bir anti tez geliştiremiyor.

Yenilenme fazı

Ancak sahneye kendi olgunlaşma evresine giren bir başka teknik adam, Kloop, çıkıp Guardiola’nın şifrelerini çözüyor. Mourinho ve Guardiola bugün gerileme evresindeler. Günümüz pazarlama teknikleri artık bu döngünün ucuna yeni bir evre daha ekledi, yenilenme. Eskiyen ürünler, teknolojiyle güncelleştirilip, yeniden paketlenip biz tüketicilere sunuluyor. İşte zannımca teknik direktörlerin ömrünü belirleyen nokta tam da burası, yenilenme fazı. 
Biz buna futbolda zaman zaman B planı olmaması da diyoruz. Fenerbahçeli bir arkadaşıma Mourinho ile devam etme şartını sordum, cevabı şu oldu: “Ligde şampiyon olmasa bile, Avrupa’da yarı final oynatırsa benim için tamamdır, devam etmeli.”
Yani bir sonraki seneye umut vaadeden bir tablo istiyor taraftar. Eğer umutları kırıldıysa o zaman tribünden istifa sesleri çıkıyor. İşte o umudu kıran da teknik adamın kariyerinin hangi evresinde olduğu, gerileme mi yenilenme mi?
Taraftardan önce bunu profesyonel yöneticilerin anlamasını bekliyoruz. Ancak Türkiye’de yöneticilik profesyonellikten daha çok zenginlikle ve güçle alakalı bir durum olduğu için, ne futbolu ne de yöneticiliği bilmeyen, plansız, bir grup dönemsel kişilerin vereceği kararı bekliyor çoğu teknik adam. Sonrası mı? Biz gazetecilere bu sezon Süper Lig’de kaç teknik adam değişikliği yapıldı haberleri yapmak düşüyor.

Haberin Devamı