A Milli Futbol Takımımız, umut ve hayal kırıklığıyla, yetersizlik, başarısızlık ve vizyonsuzlukla yıllarca mücadele etti. Dünya Kupası’na en son 2002’de katıldık, üçüncü olduk. Bugün o dönemi özlemle anıyoruz… Avrupa Futbol Şampiyonası’nda oynadığımız yarı final maçının üzerinden de kocaman bir on yedi yıl geçti. On yedi yılda sürdürülebilirliği yakalayamadık.
Geçmişin buruk tablolarıyla başladık. Bugün hangi değerlerle zenginleşip yol aldığımıza da titiz bir dikkatle bakmalıyız.
Milli takımımız ya da “Bizim Çocuklar” oynadıkları son 21 maçta 34 gol attılar. İlginç bir not: Bu golleri 25 farklı oyuncumuz kaydetti.
Sayılar şunu söylüyor: Artık Burak Yılmaz ya da Cenk Tosun gibi başarılı golcülerimiz/ santrforumuz yok. Ama gollerle yola devam ediyoruz.
Gol sayısının sosyalizasyonu gözlerden kaçmamalı: Eskiden 1 ya da 2 golcüyle oynadığımız maçlarda, onlara gol attırmak üzere çaba gösteren, enerji harcayan, taktiksel denemelere giren oyuncularımız, medyada “santrforsuz oyun” takılmalarına rağmen bugün tek santrforla değil, çok adamla goller atabiliyor.
…Ve sıra geldi 4-6-0’a… Santrforsuz oyunu inceleyenler, Montella’yı eleştirirken tespitleriyle gerçekten çok heyecanlanıyorlar. Oysa bu oyun formasyonu futbolda Brezilya (1958) ile başlamış, sonrasında zaman zaman 4-4-2’ye de evrilerek İngiltere Premier Ligi’nde kanatlar ve yüksek tempo ile zenginleştirilmiştir.
Montella’nın uyguladığı oyuna bakarsak… Hayır, 4-6-0 formasyonuyla tanımlamak doğru değil. İtalyan Hoca ve yardımcıları, en iyi örneğin 4-2-4 olduğunu söylüyorlar. Böyle bakınca Budapeşte’deki Macaristan rövanş maçında orta alan/forvet özelliklerine aynı anda sahip olan oyuncularla hızlı ve akıcı oyunu gerçekleştirdiğini görebiliriz.
Dörtlü savunma + Hakan Çalhanoğlu ve İsmail Yüksek’le “ikili merkez” + Oğuz, Arda, Kerem ve Kenan’dan oluşan dörtlü hücum hattı. Ön bloktaki bu arkadaşlar, zaman zaman seçilmiş tek santrforu ceza alanında göstererek antrenmanlarda çalıştıkları bol paslı ve hızlı oyunu deneyerek mücadeleye devam ediyorlar.
Montella, Karadağ karşısında beklenmeyen 3-1’lik yenilgiyle adeta şoka uğramış, sonrasında yardımcılarıyla konuşup toplu analizle bir gerçeğe dokunmuş: Bizim futbolcularımız fizik üstünlüğün peşinde koşmuyor. Ama hızlı oyun ve teknik başarıyla, taktik uygulamalarıyla daha da zor maçları kazanabilirler.
O nedenle taktik çalışmalara ağırlık verilmiş.
Bir küçük not daha: Montella, milli takım antrenörleri arasında en iyilerin sekizincisi olduğunu öğrenince çok duygulanmış… “Futbolcularıma teşekkür etmem gerekiyor” demiş. Bugüne kadar 54 oyuncuya forma veren Montella’nın dokunuşları da önemli… İşte Yusuf Akçiçek örneği.. Gerçekten çok başarılı!