Deli denizin rüzgarı

Haberin Devamı

Deli denizlerin rüzgarı gibi Beşiktaş… Bakıyorsunuz, hiç ses getirmeden, yaprak bile oynatmadan kaya kovuklarında masal anlatır gibi uğulduyor… Sık sık top kaybediyor. Rakibinin baskısı altında daha üç pas yapmadan Bodrum’un dalgalarıyla boğuşmak zorunda kalıyor. Böyle oyunlara “geçiş” deniyor. Topun geri alınması ya da kaptırılmasıyla oyunun akışı bir anda değişiyor.. Maaşallah, Beşiktaş da top kaybetme ve geri kazanma konusunda çok hareketli bir gösteri sunuyor bize. Tribündeki taraftar “desteğini esirgememek adına” şarkılar söylüyor. Ama bir yandan da kaçan toplar ve fırsatlar için cozurdama başlıyor.
Keyif kaçıran bir olay da Gedson Fernandes’in maalesef sakatlanarak oyundan çıkışı. Ancak bu bir vukuat-ı hayriye’ye (hayırlı olaya) dönüşüyor. Yerine giren Al Musrati, hücuma dönük bir 8 numara karakteri sergiliyor. Beşiktaş ilk gol öncesi maç başından beri beceremediği pas zincirini başarıyla sıralıyor. Saymadım ama en az sekiz adam olmalı. Sonunda top Rafa Silva’ya geliyor. Bir sağ kanat güzelliğiyle Ndour’a şapka gibi, tam da kafasına göre gönderiyor topu Rafa Silva. Eh, Ndour da çakıyor kafayı. Futbolu seven herkesin alkışlayacağı bir asist ve gol bu. Karşılığını alıyorlar tribünden. Sekiz dakika sonra Onur’un sağ kanattan driplingi ikinci golü getiriyor. Yapılan 2 harekete de orta diyemeyiz. Resmen bir asist de bu… Immobile’nin ayağı hiç şaşmıyor.
Tabelaya sırtımızı dönerek oyun için söyleyeceğimiz bir şey var: Beşiktaş kadrosu yeni teknik direktörünü heyecanla bekliyor. Futbolcularda gördüğüm sıkıntı, yerini heyecana terk etmiş... Ligin ilk yarısında rastladığımız yılgınlık ve sıkıntı yerini mücadeleye ve oyun keyfine bırakmış.
Kısacası uğultulu rüzgarın yerini Ege’nin müthiş “provezzası” almış. Son dakikalardaki Puscas golüne rağmen görüşüm budur.