'Oyunu çocukluğa gömüyoruz'

Okul öncesi dönemi çocuklarla çalışan, “Ben onların değil, onlar benim öğretmenim oldu” diyerek çocuklardan öğrenmeyi seçen Prof. Dr. Belma Tuğrul ile okul seçimi ve oyunun önemini konuştuk.

- Erken çocuklukta okula başlama yaşı ne olmalı?

Her çocuğun gelişimi, her ailenin koşulları farklı ancak çocukların erken yaştan itibaren oyun gruplarına gitmesini önemsiyorum. Birbirleriyle oynamasalar da, sosyal ortamda bulunmak, göz kontağı önemli. 3 yaşından küçüklerin tüm gün okulda olmaları zorlayıcı ama 3 yaşından itibaren tüm gün önerebilirim. Ama bu da okulun ve çocuğun özellikleriyle bağlantılı. Çocuğun karakteri, öğretmenin tutumu, mekan ve oyun alanları önemli. Okul süreleri Türkiye’de çok uzun. Evde hiç vakit geçiremiyorlar. Çocuklar evlerine, oyuna, ana-babalarına hasret. Oyunu çocukluğa gömüyoruz

Haberin Devamı

- Okul öncesinde ideal sınıf ortamı nasıl olmalı?

Çocuğun hareket ihtiyacını karşılayabileceği alanlar olmalı. Çocukların bireysel farklılıklarına saygı duyulan, ilgilerine cevap bulacak çeşitlilik ve öğrenme alanlarının bulunması gerekiyor. Fiziksel koşullar ve güvenlik olmazsa olmaz. Okul öncesi için ayrı, ilkokul için ayrı oyun alanları olmalı. Çocukların birbirleriyle etkileşim kurmalarına izin veren, sınıfın bahçeyle, diğer sınıfla, koridorla bağlantısının bütünlük içinde olduğu, çocuğun kendini ait hissettiği bir düzen olmalı. Mümkünse doğanın içinde, değilse sık sık doğa içinde aktivitelerin yapıldığı, merak uyandıracak uyarıcıların bulunduğu bir okul ortamı ideal. Ancak günümüzde okulun abartıldığını düşünüyorum. Okulun elinde sihirli değnek yok sadece bir paydaş. Esas iş ailede bitiyor.

- Oyunun yaşı var mı?

Tabiiki yok. Oyunu çocukluğa gömüyoruz ama bir insan ömür boyu oyuncu olabilir. ‘Oyunu bebekler oynar, oyun zamanın geçti’ diye baskı yapıyoruz. Her yerde, her zaman oyun oynanır, sadece yaşa göre içeriği değişir. Araştırmalarda, oyuncu karakterlerin daha yaratıcı, liderlik gücü yüksek, sosyal becerileri daha gelişkin olduğu görülmüş çünkü oyunda aklını, duygunu ve bedenini kullanırsın.

“Sorumluluk vermeliyiz”

Haberin Devamı

- Çocuklardan hep yüksek bir beklenti var. Ne olacak bu çocukların hali?

Her çocuğun büyük bir kapasitesi, ilgisi, eğilimleri var. Ama çocuklar bu anlamda istismar ediliyor ve ben buna “entelektüel istismar” diyorum. Aileler çocukların yapabileceği şeylere yapamaz diyor. Örneğin suyunu taşımak, oyuncaklarını toplamak gibi. Ama yapamayacağı bir şeyi yapabilirsin diyor. Piyano çalmak, satrançta birinci olmak, kodlama yapmak gibi. Çocuk da diyor ki “Bardağımı taşımaya iznim yoktu, bunu nasıl yapayım?” Ya kendilerine olan güvenlerini sarsıyorlar ya da yüksek beklenti içinde çocuklarını ezip yoruyorlar. Çocukların bu kadar kızgın olmaları, ilişkilerini yönetmekte zorlanmaları, çabuk sıkılıp, vazgeçmeleri hep bu yüzden. Bütün çocukların aynı seviye ve alandan ilgi duymasını beklemek yanlış. Özgünlüklerini korumalıyız. Sadece anne babasının hayali diye bir işe başlayan çocuk, içinde istek yoksa o işi devam ettiremez.

- Bizim kültürümüzde çocuklar hemen vazgeçiyor ve “Yapamadım” diye bırakıyor?

Haberin Devamı

Çocukların dünyası keşfetmek üzerine kurulu. Ama öğrenebilmesi için etkileşim lazım. Çocuklar gözlemliyor, kaydediyor sonra eyleme dönüştürüyor. Bunun için de zamana ihtiyaçları var. Ama yetişkinlerin çocuklar üzerinde bir kontrolleri var. Özgür iradeleriyle yapmak istedikleri şeyler konusunda yeterli zamanı bulamıyorlar. Anne/babalar iyi niyetle, aşırı derece korumacılar ya da yapabileceğine güvenmedikleri için sorumluluk vermiyorlar. Çocuk bir süre sonra yapamayacağına ya da yanlış yapacağına ikna oluyor ve kendini teslim ediyor. Deneyip yanılmaya izin vermeyince çocuğun bireysel teşebbüsü sona eriyor. Çocuklara sorumluluk vermeliyiz. Ucundan tutup, model olmalıyız. Bağımsız iş yapma çocuğu özgürleştirir. Biz bağımlı bırakıyoruz. Ayakkabısını bağlamayabilir, ters giyebilir. Kendi yapması uzun bir süre ama ondan aldığı bir haz var. Bir süre sonra anne babası olmadan hiçbir şey yapamayan çocuklar oluyor.

“İsimden ziyade içeriğe bakmalıyız”

- Montessori, Waldorf gibi yaklaşımlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bunlar gerçekten kuramsal dayanakları olan, çıktıkları dönemin ihtiyaçlarını karşılayan modeller. Ama tek başına isim yetmez, araçlar, öğretmenin eğitimi, hepsi bir bütün. İsimden ziyade içeriğe bakmalıyız. İşe yarar olması, doğru uygulanmasıyla ilgili. Çocuğun doğasına da uygun olmalı. Çocuk dostu, demokratik bir anlayış sunan, yaratıcılıklarını, yaşam becerilerini destekleyen, öğrenmeye özendiren, merak uyandıran, sanat ve spora yer veren modelin en iyi model olduğunu düşünüyorum.