21.11.2024 - 09:23 | Son Güncellenme:
Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - Etrafınızda bitkilerle yakından ilgilenen kişileri hiç gözlemlediniz mi? Biraz yakından bakarsanız onların bitkilerle konuştuğunu, dertleştiğini dahası çocukları gibi ilgilendiklerini görürsünüz. Hafif alaycı bir tutumla yaklaştığınızda size 'bitkilerin hisleri olduğunu ve etraftaki konuşulanları hissettiğini hatta bitkiyle konuşan kişinin ruh haline göre açıp solduğunu' söylerler. Bunun imkansız olduğunu düşünebilirsiniz ancak bilim bitkilerin bir dili ve bir hafızasının olduğunu, etrafında yaşanan her şeyi kaydettiğini ve kendisine yapılanı unutmadığını söylüyor. Bilim dünyasına akılalmaz fikir ve buluşlarıyla damga vuran Grover Cleveland Backster Jr.'ın bir gecede tesadüfen bulduğu gerçek bugün hâlâ tartışılıyor. İşte adını mucidinden alan Backster teorisi ve bitkilerin esrarengiz özellikleri.
YALAN MAKİNESİ DEĞİL, GERÇEKLİK DEDEKTÖRÜ!
Grover Cleveland Backster Jr. II. Dünya Savaşı sırasında Deniz Kuvvetleri'nde görev yaptı. Sosyal hayatında bir yalancıyı anında tespit edebilme yeteneği, merakı ve aldatmacaya olan ilgisiyle birleşince kısa sürede Ordu Karşı İstihbarat Kolordusu'na sevk edildi. Burada hipno ve narko sorgulamada gerçek anlamda uzmanlaştı. Takvimler 1948 yılını gösterdiğinde CIA'e katıldı ve Ulusal Güvenlik Ajansı'nın sorgu esnasında kullanılan poligraf yani yalan makinesini icat etti. Burada uzmanlaşan Backster, yaklaşık on yıl sonra New York'a taşındı ve ardından NYPD dedektiflerine ve FBI ajanlarına ders verdiği 'Backster Yalan Tespit Okulu'nu (Backster School of Lie Detection) açtı. Backster'ın başarısı onu gerçek bir efsane yaptı. Yalnızca makine değil, bir yalanı ortaya çıkarmak için uyguladığı yöntemler ise bugün hâlâ kullanılıyor. Her ne kadar yalan söyleyen birini tespit ediyor olsa da her zaman insanların masum olduğunu kanıtlamaktan haz aldığını söyleyen Backster, icat ettiği poligrafı ise bir yalan makinesinden çok gerçeklik dedektörü olarak görüyordu.
Yalanları ortaya çıkarma üzerine kurulmuş kariyerinde basamakları bir bir tırmanırken 2 Şubat 1966 sabahının erken saatlerinde keşfettiği şey onun hayatını bambaşka bir noktaya taşıdı. O sabah Backster, ofisinde bütün gece uyanık kalmış ve sekreterinin ofisine renk katmak için aldığı Dracaena fragrans (çoğu evde bulunan iki gövdeli büyük yapraklı ev bitkisi) adlı bitkiyle göz göze gelmişti. Ve o an aklına bir fikir geldi: "Neden bu bitkiyi yalan makinesine bağlamıyorum?"
BİTKİLER ZİHİN OKUYABİLİYOR MU?
Backter, insan deneklerde, yalan makinesi üç şeyi ölçüyordu: nabız, solunum hızı ve galvanik deri tepkisi(terleme). Yalan söylerken yakalanmaktan endişe ediyorsanız, bahsettiğimiz bu üç seviye ya yükselir ya da düşer. Backster ise bu fikirden yola çıkarak önündeki bitkide benzer bir durum yaratmak istedi. Çeşitli korku, sevinç, şaşkınlık gibi durumların elektriksel değişimlerini ölçen yalan makinesi belki bitkiler üzerinde de ona su vermesi halinde çalışabilirdi. Önce önündeki bitkiye su verdi ve makineye baktı. Backster bitkiye su verdiğinde galvanometre zikzaklar çizerek aşağı doğru indi. Ancak onun beklediği şey yukarıya doğru bir hareketti. Sonra bitkinin yaprağını sıcak bir bardak kahveye soktu ve bu kez hiçbir tepki göremedi. Son olarak bitkinin yaprağını kibritle yakmayı düşününce her şey bir anca değişti. Bitkinin verdiği tepkiler galvanometrenin ibresini tavan yaptırdı. Backster hayret içinde kaldı. Backster'a göre bu inanılmazdı çünkü bitki daha yaprakları yanmadan hem korku göstermiş hem de Backster'ın zihnini okumuştu. Öyleyse bitkiler hissedebildikleri gibi zihin de okuyabiliyorlardı.
Cleve Backster tek bir ofis bilgisi üzerinde yaptığı gözlemi genişletmeye karar verdi. Bir odayı bitkilerle doldurdu ve bir botanikçi çağırdı. Botanikçi içeri girdi ve bitkiler üzerinde ölçüm yapmaya başladı ancak odadaki hiçbir bitki tepki vermedi. Botanikçi o odadan ayrıldıktan yarım saat sonra bitkilerin tepki vermeye başladığını gördü. Backster'ın bu durumu çözmesi uzun sürmedi: 'Bitkiler botanikçisinin ölçüm yönteminden korkup bayılmışlardı'. Backster bir deney daha tasarladı. Bu kez yanına 6 yardımcı aldı ve her birine aynı gece aynı saatlerde yapmaları için farklı görevler verdi. İçlerinden birinin görevi çalışmanın seyrini değiştirecekti. Backster'ın yardımcıya verdiği görev, gecenin bir vakti bitkilerden birini kökünden söküp atmaktı. Öyle de oldu, yardımcısı ona verilen görevi eksiksiz yerine getirdi. Ertesi gün o bitkiyi parçalayan görevli içeriye girdiğinde makineye bağlı bütün bitkiler çılgınlar gibi tepki vermeye başladı. Galvanometrelerin ibreleri yine tavan yapmıştı. Deney sonucunda bir kez daha anlaşıldı ki bitkiler sadece hissetmekle kalmıyor aynı zamanda olayları hafızalarına da kaydediyorlardı.
Gözlemi üzerine birkaç kez deneme daha yapan Backster her defasında aynı sonucu alınca bitkilerin daha önce keşfedilmemiş bir duyuya sahip olduğu sonucuna vardı, buna 'birincil algı' adını verdi ve bu duyuya göre bitkiler insan düşüncelerini ve duygularını algılayıp bunlara yanıt verebilirlerdi.
SON ANLARINA KADAR TEK BAŞINA ÇALIŞTI
Bitkiler üzerinde yaptığı bu çalışmayı 'Backster Etkisi' olarak kamuoyuna açıkladığında herkes bu çalışmayı konuşur oldu. Backster dönemin gazetecileriyle röportajlar yaptı, televizyon programlarında günlerce konuşuldu. Hatta Backster'ın CIA'deki eski işverenleri bile insan-bitki iletişimi olasılığını araştırdı. Ancak Backster'ın meslektaşları onunla hemfikir değildi. Birkaç bilim insanı daha aynı deneyi uygulamış ancak Backster'ın sonuçlarını elde edememişti. Sonuç olarak, Backster çoğunlukla kurumların dışında çalıştı ve bulgularını The International Journal of Parapsychology, Volume X gibi yayın organlarında yayınladı. Backster yaşamının sonuna kadar kendi ofisinde deneyler yapmaya devam etti.
Backster'ın bu çalışmalarının duyulmasının ardından ABD'de bazı adli vakalarında bitkilerin şahitliğine bile başvuruldu. Cinayet suçları dahil olmak üzere şahitliğine başvurulan bitkilerin hiçbir zaman yalan söylemediği de vaka çözüldükçe anlaşıldı.