Bu hafta sizler için salonlarımızda duvarlara boş kalmasın diye astığımız meşhur zamane tablolarını vb. aksesuarları inceledim.
En popüler olan ‘’manzaralı kulübe’’ konseptinden başlıyoruz…
Şöyle ki orman içinde kulübe manzaralı tablolar olarak karşımıza çıkıyor bu çalışmalar. Yeni yeni tedavülden kalkmaya başladı diyebiliriz lakin hala bizden yaşça büyüklerimizin salonlarını süslediği görülmektedir. Tablo kompozisyonuna bakacak olursak, orman içinde bir nehir ya da göl ana resim üçgenini oluşturmakta. Göl kenarında bir kulübe de diyebiliriz. Bu moda içinde büyük baş ve küçük baş hayvan temalıları da mevcuttur. Tablonun ana teması ise “hemşerim bak köyler ne kadar güzel, niye kalktın, göç ettin şehre” olarak okunabilir. Bir de oymalı çerçeveleri olur bu tabloların. Sade değildirler.
Bu furyadan sonra altın varaklı tablolar görür olduk. Hatta o dönem alçıpancılar bu furyadan iyi kazandı desek yanlış olmaz. O dönemlerden, salonlarına altın varak tablo uygulamış kişiler ile konuştuğumda abartısız ortak kanı şu, ’’öyle bir şey ki sanki ışıl ışıl kuyumcu dükkânına dönmüş salon. Misafir geldiğinde şaka yollu sizde çeyrek ne kadar sorası geliyor insanın” diyordu…
Ve duvardaki parıltılar baştan bir stil oluşturur taa avizeye oradan süpürgeliğe dek…’’ artık gerisini siz düşünün. Bu yoruma ne diyeceğimi açıkçası bilemedim!. Ve sizleri yine aynı dönem diğer bir furyaya götürüyorum. İki metreye, bir metre ebatlarında dev Japon yelpazesi. Açıkçası japon bile kendi evine asar mı bilemedim. Bu yelpaze modası diğerlerine nazaran kısa sürdü diyebiliriz. Hatta büyük şehirdeki evlerimizden yazlık evlerimize taşındı ve sonrasında akıbetini sorgular olduk desek yeridir. Asında güzel ve estetik bir aksesuar. Ama asacağımız yüzeyi iyi etüt etmek gerekir diye düşünüyorum. Unutmayalım Dekorasyon bütünlüktür.
Ve salonlarımızın en meşhur tablosu geliyor sıkı durun, şaşıracaksınız… Tablo ana teması evlilik ile beraber gelin ve damat. Kompozisyon; gelin sağa bakarken, damadın sola bakması. Damat gelinin kolunu tutup havaya kaldırırken, gelinin hiç oralı olmaması, gelinin boynundan yukarısı ırmaktan çıkar gibi kompoze edilirken, damadın bir komutan edasında sırıtması gibi pozlar içeren bir kadraj düşünün. Sözün özü gelin ve damat olma durumunun aile bütçesinin elverdiği en büyük çözünürlülükte (boyutta) ve 100 gram parlak kuşe kâğıda baskı alınıp, çerçeveletilip salonun en geniş duvarına asılması. Tabi en başta temennimiz bir ömür boyu tablodaki gibi gelin ve damadın farklı yerlere bakmaması.
Örnekler çoğaltılabilir. Hatta okurken “ya şu da vardı” dediğinizi duyar gibi oldum. Açıkçası bu örnekler olumsuzlama değil aksine ortak oluşturduğumuz kültürel olgulardır. Herkesin bir beğeni yetisi vardır. Hani dekorasyon ile ilgili bazı dergi ve televizyon programlarında “vayyy be ne güzel salon” dediğimiz anlar var ya…
İşte o yaşam alanlarımızda oluşturulan beğenilerin birbiri ile kombinasyonu/uyumundan ibarettir. Hepsi bu.
Güzel bir hafta sizinle olması dileğiyle sağlıcakla kalın. Bizi takip etmeye devam edin.