Bir sistem düşünün:
Erkek ; Artık eskisi gibi arkadaşları ile görüşemeyecek, eskisi gibi hobilerine zaman ayıramayacak,eskisi gibi giyim, saç-sakal bırakamayacak.
Kadın; Eskisi gibi giyinemeyecek, eskisi gibi arkadaşları ile görüşemeyecek, eski arkadaşları bile onay almadan görüşemeyecek, eskisi gibi parasını kullanamayacak.
İşte bu sistemin adı ülkemizde EVLİLİK.
Peki ne oluyor da erkek de kadın da daha çok mutlu olmak için girdikleri yolda daha çok mutsuz ve izole ediyor?
İlk neden evlilik beklentiler;
Beyaz atlı prens bekleyen genç kızlar, annesi gibi eşler bekleyen erkekler, evlendiğinde tüm sorunların biteceğini düşünenler, evlendiğinde istediği her şeyi eşiyle yapacağını düşünüp yaşamı hep erteleyenler. Bu algı ile hareket edenler, evlilikteki beklentileri dayatmaya başlıyorlar.
İkinci neden Eş tanımı;
Evlenmek, eşinden her şeyi bekleme hakkı,
Her şeyi onunla yapma hakkı,
Her şeyini bilme,
Her şeye ortak olma,
Her an beraber olma hakkı..
Üçüncü neden Evlilik tanımı;
Evlilik dediğin dile başlayan;
Çiftin bütçesine değil, kök aile büyüklerinin imajına uygun düğün,Düzenli ev, eksiksiz ev eşyası, her gün 3 çeşit yemek, daha fazla para kazanma, mutlak ev alma, arabasız olmaz, mutlak aile ziyaretleri, iş birliği yerine iş bölümü,
Evlilikte gezersin,
Evlilikte biriktirirsin,
Evlilikte harcarsın,
Eşinle yaşarsın ve daha fazlası.
Bu denklem içinde ben kimim? Ben neyim? Ben niye evleniyorum? soruları …
İşte bu noktada bir sosyolojik sorunun içinde buluyoruz kendimizi; BİREY OLMAK.
Kendini topluma veya eşine feda eden birinin ne toplumla ne de eşiyle mutlu olması mümkün değildir.
Sizin dışınızda gelişen bir süreç ( ki görücü usulünde maximum düzeyde bu) ve sizin bu süreçle mutlu olma çıpınışlarınız.
Biz olmaya çalışırken “ben”i arayışlarınız.
Bu kadar biz- toplum odaklı bir sistemde bireysel mutluluk zaten yok edilmekte veya bencillik olarak tanımlanmaktadır.
Kendi başına mutlu olamayan biri için, bu tip bir evlilik sistemi adeta onun için yaratılmıştır..
Hem haklılık şeması hem de elindeki en büyük silah olan fedakarlık ile isteklerini yaptırması kaçınılmaz. Ya karşıdaki?
Onun için ise bunlar sadece GÖREV.
Peki evliliği görev gören, eşinin beklentilerini görev olarak gören biri ne hisseder ne düşünür?
1. Yap ki sorun çıkmasın,
2. Yap ki sussun,
3. Onu memnun edemeden kendini mutlu edemezsin,
Algı:
Kendini sürekli feda ettiğini düşünen bir eş,
Evliliği sorumluluk ve görevden ibaret gören karşı eş.
Sonuç: yürüyen bir sistem ama diplerde sürünen bir evlilik doyumu.
Devamı bir sonraki yazıda
Serhat Yabancı
instagram.com/serhatyabanci