Aslında bu farklılığın nedeni biraz da cinsiyet ve ilişkilerden beklentiler ile alakalıdır. Mesela kadın bir ilişkide bitene kadar acı çeker.
İlişkinin kurtulması için elinden geleni yapar. Acı çeker, cabalar yırtınır.
Eğer bunca çabaya rağmen sonuç¸ alamazsa “bitti” der ve bitirir. Kadın sonuca kadar acı çeker. Sonrası sadece yol haritasını çizmektir.
Erkekte ise biraz daha farklıdır. Bitişe kadar işin ciddiyetine varamaz. Hep kadının büyüttüğünü düşünür. “Bakarız! Hallederiz!” ile çözmeye çalışır. Ta ki kadının “Bit- ti!” sözünü¨ duyana kadar. O andan itibaren çabalamaya baslar ama iş işten geçmiştir. İşte, erkek için acı ve taziye yeni başlamıştır. Bu nedenle “kadın süreçte, erkek sonuçta üzülür” deriz.
Bazen süreç içindeki acılar, üzüntüler, çabalar, yas sürecine hizmet eder. Yani bitiş ayrılmakla değil, kurtarmaya çalışırken de başlamış olabilir. O süreçteki yapılanlar sadece sürdürmeye değil, bitirmeye de hizmet eder. Karşılık görürse sürdürmeye, görmezse bitirmeye hizmet eder.
Kadının duygusal yapısı, yaşanılanlara yüklenen yüksek anlamlar nedeniyle daha derin hissetmeye neden olur. Bu süreçte erkeğin yapması gereken ilk şey, “kadını anladığını” hissettirmektir. İlla ki çözmek değil.
Not: amaç kadını yüceltmek veya erkeği küçümsemek değil, ilişkileri sürdürmek arasındaki farklılığı göstermektir.
Öncesi ve sonrası son kitabım “EVLENMEDEN BOŞANMADAN ÖNCE İYİ DÜŞÜN” de.
Serhat Yabancı