Bundan tam üç sene önce yazdığım bir yazıyı okuyup güldüm kendi kendime. Çünkü tam da o zamanlar kendi düğün sürecimden geçiyordum. Aradan geçen zamana bakarak, birazda hayretle ikincisini yazmaya karar verdim. Üç senede konu ile ilgili değişen fikirlerim olmuş mu acaba diye yazarken düşünüp, düşünürken yazıp sizinle paylaşmak istedim. Malum düğün sezonundayız. Her ne kadar corona virüs sebebi ile kısıtlı bir dönemden geçsek de düğünler, nişanlar devam ediyor. Evlilik sürecinde arka planda kalan ama süreçten sonra hayati önem taşıyan çok şey var. Süreçte gelin ve damat muhteşem bir düğünün hayaliyle her şeyi kusursuz sunmak adına koşturur dururlar. Gelinliğinden damatlığına, çiçeğinden salonuna, ıncığından cıncığına... Bir ton da para verdikten sonra mükemmel olacak olan düğün mükemmel bir evliliğin kapılarını açacak zannederler.
Gerçekler öyle mi acaba bir bakalım;
Evlilik sürecine giren genç bireylere birçok şeyin doğru aktarıldığından emin değilim. Kulaktan dolma, eksik, şişirilmiş veya çarpıtılmış bilgiler evliliğin ve ilişkilerin köküne dinamit yerleştiriyor. Her bir bilgiyi didik didik edip incelemek, her ilişki için geçerli olup olmayacağını sorgulamak gerekir. Evlilik sürecine giren her çiftin ilişkiye faydası olmayan maddi detaylarda boğulmadan önce nasıl bir sürece adım attıklarının farkında olmaları çok önemli. Yanlış inanışların, mitlerin düzeltilmesi bile bir çok insanın ilişkiye yaklaşım tarzını değiştirecektir. İlk olarak hiçbir ilişkinin bir diğerine benzemediğini bilmemiz gerekiyor. İlişkinin onu kuran kişilerden biraz ayrı ve özerk bir yapısı ve dokusu vardır. Bu doku tıpkı bir insanın diğer bir insana benzemediği gibi başka hiçbir dokuya benzemez. Dolayısıyla bir ilişkide geçerli olan formüller diğer bir ilişkinin sonunu getirebilir. Her çiftin kendini, partnerini ve ilişkisini tanıması ve ona göre formüller bulması şarttır. Klişe ama bir o kadar da doğru olan ‘sevgi emektir’ sözüne değinecek olursak, evliliğe yeni adım atacak çiftlerin kurtulması gereken yanlış inanışlardan bir tanesi de evliliğin mutlulukla öylece harmanlandığıdır. Yani evlilikle birlikte paket halinde gelen bir mutluluk yoktur. Partnerlerin, mutluluğu, birlikte emek vererek, zaman harcayarak inşa etmeleri gerekmektedir. Bir diğer mit ise sevginin bitmeyen bir şey olduğudur. Sevgi, uğruna çabalayan birileri olmadığında sessizce ve yavaşça gider. Sevginin ilişkide daimi olarak var olması için onu ikna etmek, çabalamak ve emek harcamak gerekmektedir. Evliliğe giden süreçte her iki tarafta imzaları attıktan sonra büyülü bir dünyanın içine düşeceklerini sanırlar fakat bu dünya gerçek hayattan başka bir yer değildir. Bu gerçek hayatın içinde hüzünler, tartışmalar, uyuşmazlıklar, sevinçler, mutluluklar kısacası her şeyden vardır ve olması normaldir. Çok büyük beklenti ile girilen bu dünyaya ilk yıllarda adapte olamayan çiftlerin sabır, emek ve zamanla ilişkiyi adım adım inşa edeceklerini bir kere daha hatırlatmakta fayda var. Bu dünyanın büyüsü ise zamanla sağlamlaşan ilişkinin iyileştirici, onarıcı ve dönüştürücü tarafında yatmaktadır. Bir kıyıda birbirine sürtünerek sivri taraflarının yontulmasıyla yüzyıllar içinde eşşiz şekiller alan taşlar gibi eşlerde zaman içinde şekillenir, olgunlaşır ve dönüşür. Yeter ki sevgi, emek, çaba olsun...