Ah bu 20 yaş dişlerimiz… Esasında 20 yaş dişleri hepimizin belli bir yaştan sonra bunlarla "ne yapacağız" dediğimiz tombik mi tombik uykucu mu uykucu üçüncü büyük azı dişlerimizdir. İkinci büyük azı dişlerimizden sonra gelen, gelmesini beklediğimiz, bazen ise hiç gelmeyen dişlerdir.
Peki bu 20 yaş dişleri neden bu kadar kafalarına buyruk yaşıyorlar diye merak ediyorsanız gelin bu dişlerimizi biraz yakından tanıyalım.
İnsanoğlu ilk zamanlardan günümüze kadar birçok değişime uğramıştır. Bu değişim en çok da fiziki yani anatomik olarak da kendini göstermiştir. Ateşin bulunması ile beraber insanoğlu avladıkları hayvanları pişirmeyi öğrenmiş, yavaş yavaş tarıma geçmiş, tahıl ürünlerinden ekmek gibi gıdalar üretmeye başlamıştır. Bunun yanında sebze ve meyve yetiştirmeyi de öğrenmişler. Bu döneme kadar insanlar çiğ etle besleniyordu. Çiğ etin ne kadar zor çiğnendiğini sanırım hepimiz biliyoruz. Ateşin bulunması ile beraber çok uzun yıllar insanlar sert ve lifli yiyeceklerle beslenmeye devam ettiler. Bu sert ve lifli gıdaları çiğneyip, öğütmek için 3 tane azı dişine ihtiyaçları vardı. Namıdiğer 20 yaş dişlerine…
Binlerce, yüzlerce yıl boyunca insanlar aklı sayesinde tarımı geliştirmiş, yemek kültürü oluşturmuş ve "modern dünya", diye tabir ettiğimiz günümüzde artık gıdalar sanayileşmiştir. Gıda ürünlerinin bu evrimsel süresiyle beraber yiyecekler de daha kolay ulaşılabilir, yumuşak ve lifsiz olmaya başlamıştır. İşte tüm bu bahsettiğimiz sürece insan anatomisi de tepkisiz kalmamış ve bu emektar üçüncü büyük azı dişlerimizi , yani 20 yaş dişlerimizi yavaş yavaş emekliye ayırtmıştır.
İşte bu bizim "başımızın belası" dediğimiz 20 yaş dişlerimiz esasında çok uzun yıllar boyunca çalışmış, yaşlı, yorgun, emekliye ayrılmış; hatta tedavülden bile artık kalkacak olan dişlerimizdir.
Yine de bu dişlerin ağızdaki durumları farklılık göstermektedir:
Hâlâ ikinci azının arkasında yer etmiş "ben ölmedim, dimdik ayaktayım", diyenler (sürmüş 20 yaş dişleri)
"Oh, ayaklarım üşümesin ben kafamı hafif çıkartayım neler oluyor bitiyor bu hayatta", diye göz ucuyla takip edenler (Yarı gömük 20 yaş dişleri)
"Ben yorganı (diş eti) çekerim kimse bana ilişmesin uyumak istiyorum", diyenler (diş eti altındaki 20 yaş dişleri)
Karanlık taraf'a geçip dünyadan kopmuş, tamamen derin uykuda çene kemiğinin en dip köşesinde bulunan 20 yaş dişlerimiz.
Peki bu yaşlı emektar dişlerimize nasıl davranmalıyız?
Eğer "dimdik ayaktayım", diyen 20 yaş dişleri sağlıklı ise sorun teşkîl etmez ve bırakılır; ama öndeki dişe doğru sendelemeye başlar, sağa, sola yatıp yük olmaya başlarsa sıradan çıkartılır.
"Yorgandan kafasını çıkartanlar" eğer iyi temizlenmiyor, yorganın arasına devamlı yiyecek artığı birikiyorsa, sürekli hastalanıp hastalanıp iltihap oluşturuyorsa yorgan aralanır ve yaşlımız yatağından çıkartılır.
Yorganın altında kalan ve dış dünya ile görsel teması kesmiş olan ama yorganın altında rahat durmayıp önündeki ikinci büyük azının ayaklarına kafa atıyorsa, ona türlü türlü eşek şakaları yapıyorsa ruhuna El - Fatiha okunur.
"Karanlık tarafta kalanlar", eğer bunlar taa derinlerde bulunan çene sinirine kadar karanlığa geçmişlerse onları kendi hallerinde bırakırız. Bırakın uyusunlar genelde kimseye zararları olmaz. Ancak "asayiş berkemal mi", diye ara sıra sessizce onları kontrol etmekte fayda var.
Bazı 20 yaş dişleri ise hiç var olmamıştır. Tamamen bu anlattığımız evrim süreci içerisinde tedavülden kalkmışlardır.
Hepinize sevgiler…